TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yılın son günlerinde Suriye cephesinden bir yandan ilginç sinyaller alırken, bir yandan da dikkat çekici gelişmelere tanıklık ediyoruz. Konunun gidişatını anlamak için ABD ve Rusya tarafına daha yakından bakmakta fayda var. Bu gün her iki ülke de Suriye’de kendi yol haritalarını uygulamaya koymuş durumdalar. Her ne kadar bazı itirazlar olsa da iki ülkenin uygulamalarında “tuhaf bir uyum” gözden kaçmıyor. Anlaşılan önümüzdeki yıllarda da bu tuhaf ilişki açığa çıktıkça Suriye konularına daha fazla zaman ayıracağız.
Esad rejimi ile 49 yıllığına deniz ve hava üssü anlaşması imzalayan Rusya, politik hedeflerinden birini gerçekleştirdi. Böylece Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan Rusya, ABD Milli Güvenlik Strateji Belgesi’nde ifade edilen “meydan okumasını” ete kemiğe büründürmüş oldu.
Rusya, Suriye’de çözüm bekleyen son “pürüzler” üzerinde yoğunlaşmış görünüyor. Bunlar, İdlip’te faaliyet gösteren “cihatçı” grupların elimine edilmesi ve müzakerelere uyumlu, “ehil muhaliflerin” toparlaması olarak görülebilir.
Açıklamalardan İdlip konusunun önümüzdeki günlerde gündemi oldukça meşgul edeceği anlaşılıyor. Özellikle, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un, İdlip’te faaliyet gösteren bazı “cihatçı” grupların dışarıdan yardım aldıklarını ileri sürmesi kapalı kapılar ardında bazı tatsızlıkların vuku bulduğunu gösteriyor. Bakanın ileri sürdüğü “yardımı” yapabilecek coğrafi konuma sahip sadece Türkiye’nin olduğu göz önüne alınacak olursa.
ABD ise, bir yandan Esad’a sert çıkarak Rusya’ya mesaj verirken, bir yandan da müttefiki PKK/PYD ile Suriye’nin yüzde 25’inde yeni bir yönetim inşa ediyor. Yeni yönetim, muhtemelen, Suriye ve Irak’ı birlikte ele alan bir planın küçük parçasını oluşturuyor. Kürt-Arap çatışmasına fırsat vermeyecek, vakti geldiğinde ise iki tarafın “medeni” biçimde ayrılabileceği bir modelden söz ediyoruz. Nitekim ABD ve müttefikleri, rejimin elinde olan bölgelerde operasyon yapılmayacağını ilan ederek, Fırat’ın batısını Rusya’ya terk ettiklerini ilan etmiş bulunuyorlar.
Bu çerçevede DAEŞ cephesinde de ilginç gelişmeler yaşanıyor. DAEŞ üyelerinin bir kısmı yer altına çekilirken, özellikle “yabancı savaşçı teröristler” geldikleri yerlere dönme çabasındalar. DAEŞ’ten kopan bazı yerel militanlar ise, ABD eliyle rehabilite edilerek, istikbalde şekillenecek Sünni Arap bölgesinin askeri/siyasi çekirdeğine dönüşürse şaşırmayacağız.
Suriye’nin “sembolik” başkanı Esad’ın Rusya ile imzaladığı anlaşma onu, şimdilik, sistemde tutmuş görünüyor. Esad bu anlaşmayı politik ve kişisel yeteneklerine değil, Rus deniz ve hava üssünü çevreleyen çoğunluğu Nusayrilerin oluşturduğu coğrafyasına borçlu.
Rusya’nın son hamleleri ile ABD’nin Irak ve Suriye’yi yeniden şekillendirmeye yönelik planları arasındaki “uyum” dikkat çekici. Bu gün tanıklık ettiklerimiz gelecek on yıllar boyunca olacakların ilk işareti olarak görülebilir.
Yeni yılın mutluluklar getirmesi dileğiyle...
Bu köşe yazısı 29.12.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024