logo tobb logo tobbetu

TEPAV’da Gündem: Birinci Yılında “Arap Demokratik Hareketi”… Kuzey Afrika ve Arap ülkelerinde yaşanan halk hareketlerini değerlendiren AB Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Alvaro de Vasconcelos, Orta Doğu’da demokrasi ile Türkiye’nin AB üyeliği arasında paralellik kurdu.
Haber resmi
30/01/2012 - Okunma sayısı: 2145

ANKARA – TEPAV’da düzenlenen bir toplantıyla, Kuzey Afrika ve Arap ülkelerinde yaklaşık bir yıl önce başlayan ve arka arkaya patlak veren halk hareketleri ele alındı. Toplantıda Avrupa Birliği Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (European Union Institute for Security Studies - ISS) isimli düşünce kuruluşunun Direktörü Alvaro de Vasconcelos konuşma yaptı. Vasconcelos, Avrupa Birliği’nin Orta Doğu’da demokratik dönüşüme destek olmak istiyorsa Türkiye’yi üye olarak kabul etmesi gerektiğini, aksi halde özellikle ekonomideki sorunlarla uğraşırken Birliğin bunu tek başına yapamayacağını söyledi.

TEPAV’da 30 Ocak 2012 Pazartesi günü “Arap Demokratik Hareketi: Bir Yıl Sonra (Arab Democratic Wave: One Year After)” başlığıyla bir toplantı düzenlendi. Toplantının konuşmacısı Alvaro de Vasconcelos, ilk olarak terminolojiyle ilgili bir açıklama yaparak, demokrasi talebini ortaya koyması açısından “Arap baharı” yerine “Arap demokratik hareketi” ifadesini kullanmayı tercih ettiğini belirtti.

Ülkeleri deneyimlerine göre birbirinden ayırdı

Bu süreçte farklı deneyimler yaşadığını belirttiği ülkeleri 4 ana grupta sınıflandıran Vasconcelos, olayların ilk ortaya çıktığı Tunus ile Mısır’ı “demokratik dönüşümden geçen ülkeler” olarak niteledi. Fas ve Ürdün’ün liberal bir monarşi haline gelen rejimi korumaya yöneldiğini söyleyen Vasconcelos, bunların demokratikleşme değil liberalleşme sürecinden geçtiğini ifade etti. Vasconcelos, Suriye ve Libya’yı örnek gösterdiği üçüncü grupta diktatörlüklerin değişime karşı şiddetle rejimi koruma çabalarına dikkat çekti.

Suriye’de insani yardım ihtiyacına da değinen Vasconcelos, sınır komşusu olarak Türkiye’nin bu noktada önemini vurguladı. Vasconcelos, “diğerleri” olarak adlandırdığı son gruba Lübnan, Cezayir ve Filistin’i dahil etti. Bu ülkelerde protestoların başarı kazanmadığını söyleyen Vasconcelos, söz konusu ülkelerde Filistin dışında yakın zamanda yaşanmış sivil savaş dönemlerine geri dönmekten duyulan korku ve askeri güç varlığı gibi unsurların etkili olduğunu anlattı. Filistin’i ise farklı bir kategoriye koyan Vasconcelos, bir devletin varlığından bahsedilemen ülkede sivil toplum hareketlerinin ileride gözlenmesini beklediğini söyledi.

Batı modeli değil, İslam kimliği ön planda

Bölgede yaşanan hareketin genel özelliklerini değerlendirirken “post-Western” ifadesini kullanan Alvaro de Vasconcelos, hareketin Batı modelini takip etmeyip İslam kimliğini barındırdığına ve kendini Batılı görmeyip Müslüman kimliğini öne çıkan insanların demokrasi talebini ortaya koyduğuna değindi. Vasconcelos, hareketin yaşandığı ülkelerdeki güçlerin yanı sıra onları Avrupa’dan destekleyen güçlere de karşı olduğuna dikkat çekti. Vasconcelos, temel zorluk olarak ise devrimci meşruiyet ile demokratik meşruiyet arasındaki çatışmaya işaret etti. Bu ülkelerdeki sosyal ve ekonomik taleplerin karşılanması hususunun da altını çizen Vasconcelos’un konuşmasının ardından toplantı, katılımcılardan gelen soru ve katkılarla devam etti.

Alvaro de Vasconcelos kimdir?

Mayıs 2007 tarihinden bu yana ISS’de yöneticilik yapan Vasconcelos, 1981-2007 döneminde ise aynı zamanda kurucusu olduğu, Lizbon’daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü (Institute of Strategic and International Studies - IEEI)’nün başında bulundu. Özellikle AB Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası ile Avrupa-Akdeniz ilişkileri konularında uzmanlaşmış bir isim olan Vasconcelos’un bu ve benzeri alanlarda kaleme aldığı çok sayıda köşe yazısı, rapor ve yayın bulunuyor.


Yazdır

« Tüm Haberler