TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
TEPAV, 2 Temmuz 2025’te kabul edilen ve Türkiye’nin iklim politikalarında dönüm noktası olarak görülen ilk İklim Kanunu’nu üç bölümden oluşan kapsamlı bir değerlendirme dizisiyle mercek altına aldı. Net sıfır hedefinden karbon fiyatlama araçlarına, gelir yönetiminden karar süreçlerine kadar pek çok başlıkta yasanın güçlü ve sorunlu yönleri analiz edildi.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Türkiye’nin ilk İklim Kanunu’nu üç bölümlük bir değerlendirme serisiyle kapsamlı bir biçimde ele aldı. 2 Temmuz 2025’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ve 9 Temmuz’da Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren kanun; sera gazı emisyonlarının azaltımı, karbon fiyatlandırması, yeşil dönüşümün teşviki ve kurumsal koordinasyonun güçlendirilmesi gibi başlıklarda Türkiye’nin iklim politikalarına bütüncül bir yasal çerçeve sunmayı hedefliyor. Hazırlanan seri ise hem yasanın içeriğini hem de uygulamaya yönelik potansiyel değerlendiriyor.
Serinin ilk bölümünde, İklim Kanunu’nun genel yapısı, net sıfır emisyon hedefinin bağlayıcılıktan uzak oluşu ve fosil yakıtlardan çıkışa dair stratejik yön eksikliği masaya yatırılıyor.
İlk bölümde öne çıkan başlıklar şöyle…
Net sıfır hedefi belirsiz
İklim Kanunu’nda “net sıfır emisyon” hedefi yasal bir kavram olarak tanımlansa da, bu hedefe hangi tarihe kadar ulaşılacağı belirtilmiyor. Türkiye’nin kamuoyuna açıkladığı 2053 hedefi yasa metninde yer almıyor ve bu nedenle bağlayıcılık taşımıyor. Avrupa Birliği İklim Yasası ile karşılaştırılan düzenlemede, AB’nin 2050 hedefini doğrudan yasa maddesi haline getirdiği ve bunu ara hedefler ve denetim mekanizmalarıyla desteklediği hatırlatılıyor. Türkiye’de ise ara hedeflerin, sektörel planlamanın ve izleme araçlarının eksikliği, yasal hedefin etkisini zayıflatıyor.
Fosil yakıtlara dair sessizlik sürüyor
Kanun, fosil yakıtlardan çıkış konusunda açık bir yönlendirme sunmuyor. Elektrik üretiminde kömür kullanımının sınırlandırılmasına veya yeni fosil yakıt yatırımlarına dair herhangi bir düzenleme yer almıyor. Bu durum, notta “tercihe bırakılan bir geçiş süreci” olarak yorumlanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın resmi açıklamasında da fosil yakıtlardan çıkışın zorunlu olmadığı ifade ediliyor. Bu yaklaşımın, Türkiye’nin enerji stratejileriyle dahi çeliştiği değerlendiriliyor.
Yetki var, uygulama belirsiz
Kanun, İklim Değişikliği Başkanlığı’na koordinasyon rolü verirken; karbon piyasası, emisyon ticaret sistemi (ETS), iklim finansmanı ve denetim gibi pek çok kritik alandaki düzenlemeleri ikincil mevzuatlara bırakıyor. Bu durum, yasal çerçevenin somut ve bağlayıcı uygulamalara dönüşmesini zorlaştırabilir.
Yasanın etkisi uygulama ile belirlenecek
Değerlendirmeye göre, İklim Kanunu’nun etkili ve dönüştürücü bir politika aracına dönüşebilmesi, eksikliklerin ikincil düzenlemelerle giderilmesine ve sürecin şeffaflık, katılımcılık ve hesap verebilirlik ilkeleriyle yürütülmesine bağlı.
Serinin ilk halkasını oluşturan bu değerlendirme, iklim yasasının yön belirleyici rolünü ve uygulama araçlarıyla arasındaki mesafeyi ortaya koyuyor. Serinin ikinci bölümünde, karbon piyasası, emisyon ticareti ve iklim finansmanı mekanizmaları incelenecek.
Değerlendirme notuna buradan ulaşabilirsiniz.