TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye 1972'den bu yana "bağımsız bir Kürt devleti" kurmayı amaçlayan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) sorunu ile mücadele ediyor. Sorun oldukça karmaşık ve etnik kimlik, insan hakları ve ayaklanma gibi farklı açılardan değerlendirilebilir.
Bu yazının iki amacı var: ilki PKK'nın stratejisini açıklığa kavuşturmak, ikincisi ise Türkiye'nin yeni terörle mücadele stratejisine yakından bakmak. Taraflardan her biri bugüne dek stratejilerini "halk" üzerine kurdular. Yöntemlerdeki ve hedef kitlelerdeki farklılıklara rağmen amaç her zaman "halkın desteğini sağlamak" oldu.
PKK ilk olarak Maocu "uzun süreli devrimci savaş stratejisini" benimsemişti. Marksist/Leninist ideolojiden, coğrafi koşullardan ve Doğu Bloku'ndaki destekçilerinden beslenmekteydiler. Amaç devleti "şiddet yoluyla" etkisiz kılarak, daha sonra halkı örgütleyip paralel bir otorite kurmasını sağlamaktı. PKK geçmişte bu amacına kısmen ulaştı ve hala aynısını yapmaya çalışıyor.
PKK, 1994'ün sonuna kadar klasik ayaklanma stratejisine sadık kaldı. Ancak militan sayısının 17.000'den 5.000'e düşmesiyle strateji değiştirmeye mecbur kaldı. Yeni stratejinin da ağırlık merkezi "halktı" ancak şiddet ikincil önemdeydi. Bu şartlar altında birincil amaç demokratik siyasetin sağladığı olanaklardan istifade etmekti. PKK, şu anda terörü, gerilla savaşını ve sokak gösterilerini siyasi aktivizmle harmanlamaya devam ediyor. Özetle, bu tipik bir ayaklanma örneği.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) genel seçimlerinden ezici bir zaferle çıktı. Ancak zaferin ardından can sıkıcı PKK saldırıları geldi. Doğal olarak AKP'nin gündemi PKK'nınkinden farklı. Bütün demokrasilerde olduğu gibi AKP'nin temel hedefi iktidara yeniden gelmesinin garantisi olacak seçmenleri memnun etmek. Yeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de ufukta olduğu düşünülürse, AKP iki seçim arasında enerjisini terör gibi son derece karmaşık ve çözümü zor meselelere harcamak istemiyor. Ancak sorun baki.
Recep Tayyip Erdoğan'ın ayaklanmayı bastırma stratejisini doğru anlamak çok önemli. Mevcut koşullar altında yeni stratejinin polis güçlerini harekete geçirerek PKK'nın "hibrit eylem" becerilerini ortadan kaldırma hedefi en azından önerilen yöntemlerle mümkün değil. Ancak bu bir şekilde hükümete zaman kazandıracak ve akıllıca hazırlanmış bir "kamu diplomasisi" girişimidir.
Erdoğan'ın da vurguladığı gibi, amaç "sorunu yönetmek". Başbakanımız son dokuz yılda uyguladığı stratejinin temelini "terörle mücadele konusundaki kamu algısını yönetmek" olarak başarılı bir şekilde tanımlamakla kalmadı, aynı zamanda faturayı önemsizleştirmeye çalıştığı orduya kesti.
Son seçimlerin ve medyada süregelen tartışmaların da gösterdiği gibi Erdoğan "terörle mücadeleyi" çok başarılı bir biçimde idare ediyor. Bunu gelecekte de kolayca yapabilir. Ve halk şehir efsaneleri ile donanmış yeni stratejinin başarılılarını dinlemeye devam eder. Ancak dinamik bir olgu olan ayaklanma tarihinin, benzer dramatik sosyal mühendislik hikayeleriyle dolu olduğunu unutmamak gerekir.
Bu köşe yazısı 28.07.2011 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024