Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Riskler yeniden artıyor mu?

    Fatih Özatay, Dr.08 Haziran 2008 - Okunma Sayısı: 1127

     

    Sonuçta bu da oldu: Petrolün varili cuma günü ABD piyasasının kapanışında 138.5 dolara çıktı. Bir günlük fiyat artış hızı da inanılmazdı: Yüzde 8.41. Haftalardır yatışmakta olduğu izlenimi veren yurtdışı depremin aslında orada bizimle birlikte olduğu bir kez daha anlaşıldı.

    Piyasaların sakinleşmediği, aksine depremin tekrar şiddetlenebileceği görüşünde olanlar depremin temel tetikleyicisi olan ABD konut piyasasındaki sorunların çözülmediğini bu savlarına gerekçe olarak gösteriyorlardı. Gerçekten de o piyasada işler kötü gidiyor. Ek olarak hafta sonuna doğru ABD'de tahvil gelirlerini sigortalayan şirketlerin kredi notları düşürüldü.

    Ve nihayet cuma günü açıklanan işsizlik verileri sevimsiz bir düzeyde geldi: İşsizlik 1986'dan bu yana en yüksek düzeyine ulaştı (yüzde 5.5). Üstelik en kötümser tahmin sahibi bile bundan daha düşük bir rakam bekliyordu. İşsizlikteki bu artışın bir kısmı 'teknik' nedenlerle açıklanabiliyor: İşsizlik oranı işsiz sayısının işgücüne bölünmesi ile elde ediliyor. ABD'de bu yıl okulların eskisine göre daha erken kapanması ve dolayısıyla mezunların işgücüne erken katılımları ile işgücü sayısı normal zamanından önce arttı. Oysa bunun daha sonra açıklanacak istatistiklere yansıması gerekiyordu.

    Ama yine de ABD işgücü uzmanları açıklanan bu verinin önemli bir işsizlik artışına işaret ettiğinde hemfikirler. Nitekim ABD piyasaları cuma gününü büyük bir düşüşle kapattı. Bu arada avro da 1.578 dolara kadar yükseldi. Petrol fiyatının (dolar cinsinden) bunca yükselmesinde bu gelişme de etkili oldu.

    Dikkat edilirse neredeyse yılbaşından bu yana küresel mali krizle yatıp kalkıyoruz. Acaba derinleşiyor mu? Yok, en kötüsü geride kaldı mı? Elbette yanıtları çok zor sorular. Ancak bu kadar zıt soruların peşi sıra gündeme gelebilmesi bile ortadaki belirsizliğin ve risklerin ölçüsünü çok güzel anlatıyor. Belirli olan bir şey varsa o da belirsizliğin son derece yüksek olduğu ve belirsiz bir süre devam edeceği. İç siyasi gelişmeler falan bir tarafa bu tek başına bizde 'dengeleri' zorlayıcı bir unsur. Hangi 'dengeleri'?

    Mesela büyüme hızımız: 2002-2006 ortalaması ile karşılaştırıldığında Türkiye'nin büyüme performansının 2007'de kötü olduğunu biliyoruz. Oysa bize benzer ülkelerin hemen hepsinde tersi bir durum var. Onların büyüme performansı 2007'de 2002-2006 dönemine göre daha iyi. Bu gelişme öyle kolay yoldan bir çırpıda 'e-muhtıra' ya da 'kapatma davası' ile açıklanamaz. 2007'nin tümünden söz ediyorum. 2008'de ise büyüme hızının daha da düşük olmasını beklemek için her türlü neden mevcut.

    Mesela faizlerin geldiği düzeye bakın: Cuma günü 13 ocak 2010 vadeli gösterge tahvilin faizi yüzde 20.5'i aştı.

    2009 yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 7.5 olarak açıklandı. Bu durumda piyasa faizinin enflasyondan arındırılmış (reel) değeri yüzde 12.1'e yükselmiş oluyor. Oysa 2006 başında bu düzey yüzde 7 dolaylarındaydı.

    İç makroekonomik belirtiler bizi giderek artan bir hızda uyarıyor. Yurtdışından ise sürekli alarm işaretleri geliyor. Bu ortam riskli bir ortam. El hak iç siyaset de bu olumsuz ortama önemli bir katkı yapıyor. Ama onun katkısı bir tarafa, şöyle içimize su serpecek bir ekonomik program var mı ortada? Nerede çapalar? Şimdi gerekli değillerse ne zaman gerekliler? 2006'da ya da 2005'te çok daha mı gerekliydi çapalar? Bir de bu sorular çerçevesinde düşünün çapasızlığı...

     

    Bu yazı 08.06.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır