TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Değerlendirme Notu/ Prof. Dr. Mehmet Sankır
Dünya şimdi yeni bir alt üst oluş döneminden geçiyor. Pandemi ile bu süreç başladı ve artık pek çok alanda bir “yeni” konuşuluyor. Bunların arasında belki de en çok göze çarpan, ülkeler için hidrojen gibi yeni ihracat kalemlerinin ortaya çıkmasıdır. Türkiye toplam ihracatının yüzde 45’ini AB ülkelerine yapıyor. Buna G7’nin tamamını eklersek bu oran yüzde 60’a kadar yükseliyor. Tartışmalarda genellikle dönüşümün taşıdığı risklere odaklanılıyor. Öyle anlaşılıyor ki, AB gelecek 30 yılda yeşil hidrojen ithalatına önem verecek. Bu çerçevede limanlar bu ithalata imkan verecek biçimde elden geçiriliyor. Japonya benzer bir ithalatı Suudi Arabistan’dan yapmak üzere hazırlık yapıyor. Daha Aralık 2022’de Japonya ve Arabistan karbon yakalama, karbon ekonomisi, temiz hidrojen ve amonyak yakıtları konularında ortaklık antlaşması imzaladılar (Reuters 2022). Dolayısıyla, enerjinin üretimi, dağıtımı depolanması ve tüketimi konularında ekonomik-çekicilik sağlayan değişiklikler yapılması gerekmektedir. Bu değişiklikler sayesinde emisyonun düşürülmesi ile birlikte yeni iş sahalarının oluşturulması, bu iş sahalarında çalışacak iş ve işçi sayısının artması ve dolayısıyla büyük bir ekonominin doğması mümkün görünmektedir. Kısacası salımın azaltılması ve enerjide karbondan arındırma gibi önemli bir işlev yerine getirilirken aynı zamanda hidrojen ekosisteminin kurulması ile büyük bir pazarın oluşturulması planlanmaktadır. 28 ülkenin Paris İklim Antlaşması’nda belirtilen küresel ısınmanın 2 derece ve altında tutulması kararının gerçekleşmesi ve salımın en aza indirilmesinin başarılması ancak hidrojen ekosisteminin kurulması ile gerçekleştirilebilir. Bu da kademeli olarak karbon içermeyen kaynakların, günlük yaşam ve endüstri için gerekli güç üretiminde kullanılmasını gerektirmektedir. Hidrojen işte bu yüzden oldukça önemlidir. Dolayısıyla, net emisyonun sıfır olabilmesi kapsamında hidrojen teknolojileri öne çıkmaktadır. Aslında görüldüğü üzere 2053 net sıfır emisyon taahhüdünü karşılamanın başka bir yolu neredeyse yoktur. Hidrojen doğada nadir bulunan bir gaz ve genellikle doğal gaz ile birlikte bulunuyor. Mesela Antalya Yanartaş’ta (Chimera) sönmeyen ateşin hidrojence zengin doğal gaz olduğunu biliyoruz (Hoşgörmez 2007). Özetle, hidrojen bilinen evrenin en çok bulunan elementi olmasına karşın moleküler hidrojen doğada çok az bulunur ve üretilmesi gerekir. Hem de çok miktarda üretilmesi gerekmektedir, eğer yeşil mutabakat konusunda ciddiysek…
Değerlendirme notunun tamamına erişmek için tıklayınız.
Bu değerlendirme notu “Bilim ve Gelecek Dergisi 228. sayısında (Nisan 2023) yayımlanmıştır.
27/11/2024
26/11/2024
26/11/2024
25/11/2024
24/11/2024