TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
TEPAV Para Politikası Değerlendirme Notu’nda, enflasyondaki düşüşe karşın politika faizinde sınırlı bir indirim alanı bulunduğu belirtilirken para politikasının esnekliğinin korunması ve yapısal reformların hızla hayata geçirilmesi gerektiği vurgulandı.
TEPAV Para Politikası Çalışma Grubu tarafından hazırlanan Para Politikası Değerlendirme Notu’nun 21. sayısı yayımlandı.
Enflasyonda Mayıs 2024’ten bu yana önemli bir düşüş gerçekleştiği ve düşüş eğiliminin tüm bu risklere rağmen bir süre daha sürmesinin beklendiği belirtilen notta, enflasyonla mücadelenin sürdürülebilirliği ve kalıcı düşük bir enflasyon düzeyine ulaşılmasının giderek zorlaştığına dikkat çekildi. Notta, “Atılmakta olan siyasi adımların ve uygulanmakta olan ekonomik programın 2026 sonuna kadar Türkiye’yi yüzde 20’nin belirgin biçimde altındaki bir enflasyon düzeyine ulaştırmasının çok zor” ifadesine yer verildi.
TEPAV’ın Para Politikası Değerlendirme Notu’nda ayrıca, enflasyondaki düşüş eğiliminin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2025 ve 2026 yıl sonu hedefleriyle uyumlu olmadığı vurgulandı. Ancak, bu eğilimin, TCMB’nin politika faizi ile enflasyon tahminleri arasındaki farkın yüksek olduğunu gösterdiği belirtilerek bunun Merkez Bankası’na politika faizinde sınırlı da olsa bir indirim imkânı tanıdığı ifade edildi.
Türkiye’nin Haziran 2025’teki yüzde 1,37’lik aylık enflasyonunun G20 ülkeleri arasındaki en yüksek ikinci enflasyon olduğunun belirtildiği notta, mart ayından bu yana yaşanan gelişmelerin makroekonomik istikrar ve yapısal temellerin güçlendirilmesinin ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğine dikkat çekildi.
Notta, istikrar programının başarısı için risk priminin kalıcı biçimde düşürülmesinin şart olduğu vurgulandı. 19 Mart’tan bu yana iç siyasette artan gerginlik, ABD’nin 2 Nisan’da uygulamaya koyduğu ek gümrük vergileri ve 13 Haziran’da başlayan İsrail-İran çatışmalarının risk primini yükselttiği ifade edildi. Gerilimin yatışmasına rağmen süregelen belirsizlikler ve ABD Başkanı Trump’ın yeni vergi tehditlerinin risk primini baskılamaya devam ettiği, bunun da kur ve faizler üzerinde yukarı yönlü risk yarattığı kaydedildi.
Enflasyonla mücadelenin sürdürülebilirliğinin giderek zorlaştığı belirtilen notta, sık değişen enflasyon tahminlerinin beklentileri çıpalamayı zorlaştırdığı ve fiyatlama davranışlarında atalet yarattığı ifade edildi. Kamu fiyatlarındaki yüksek artışlar, bütçe açığı, ekonomi programına yönelik eleştiriler ve Çin kaynaklı rekabetin ihracatçılar üzerindeki baskısı da devam eden risk unsurları arasında sayıldı.
“Hukukun üstünlüğünün sağlanması acil öncelik”
Notta, iç ve dış belirsizliklerin arttığı bir dönemde, kontrol edilebilir risklerin azaltılmasının kritik olduğu vurgulanarak, adil ve hızlı işleyen bir yargı sistemiyle hukukun üstünlüğünün sağlanmasının acil bir öncelik haline geldiği belirtildi.
Türkiye’nin yeni bir kalkınma stratejisine ihtiyaç duyduğu ifade edilen değerlendirmede, yapısal tedbirlerle desteklenecek bir programın ve mali disiplinin enflasyonla mücadeleyi kolaylaştıracağı kaydedildi. Bu kapsamda; vergi reformu, kayıt dışı ekonomiyle etkin mücadele, kamu harcamalarının verimli hale getirilmesi ve koşullu gelir garantilerinin gözden geçirilmesi gibi adımların zorunlu olduğu ifade edildi.
Yönetilen fiyatların enflasyonla mücadeleyi destekleyecek şekilde belirlenmesi, fiyatlama davranışlarındaki ataletin giderilmesi, rekabetin artırılması ve özel sektörle daha yapıcı bir diyalog kurulması gerektiği vurgulandı. Ayrıca, TCMB, TÜİK ve BDDK gibi kurumların bağımsızlığını güçlendirecek, verimliliği artıracak, yeşil dönüşümü hızlandıracak ve eğitim kalitesini yükseltecek yapısal reformlara öncelik verilmesi çağrısı yapıldı.
“Haftalık repo faizi yüzde 43’e düşürülmeli”
TEPAV Para Politikası Çalışma Grubu, bu çerçevede politika faizi olan haftalık repo faizinin yüzde 43’e düşürülmesini, para politikasının esnekliğini korumak adına Merkez Bankası’nın gecelik borç verme faizi ile repo faizi arasındaki alanın muhafaza edilmesini ve gecelik borç verme faizinin yüzde 46 olarak belirlenmesini önerdi. Raporda ayrıca, enflasyonun kalıcı bir şekilde düşürülebilmesi için bu önerilerin yanı sıra, yapısal önlemleri içeren kapsamlı bir programın bir an önce hayata geçirilmesi gerektiği vurgulandı.
Para Politikası Değerlendirme Notu’na buradan ulaşabilirsiniz.
21/07/2025
17/07/2025
05/07/2025
04/07/2025
03/07/2025