TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
TEPAV’ın düzenlediği “Türkiye için Güvenilir Bir Geçiş Aracı Olarak Yeşil Hidrojen” toplantısında, Türkiye’nin hidrojen üretimiyle ilgili hedefleri ve Avrupa’ya yönelik potansiyel ihracat fırsatları tartışıldı. Uzmanlar, yeşil hidrojenin Türkiye için ekonomik ve çevresel açıdan büyük bir stratejik fırsat sunduğunu belirtti.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından Türkiye’nin enerji dönüşümünde yeşil hidrojenin rolünü tartışmak üzere düzenlenen “Türkiye için Güvenilir Bir Geçiş Aracı Olarak Yeşil Hidrojen” başlıklı toplantı, 21 Mart 2025 Cuma günü akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve özel sektör temsilcilerinin katılımıyla İstanbul TOBB Plaza’da gerçekleştirildi.
Moderatörlüğünü TEPAV Kurucu Direktörü Prof. Dr. Güven Sak’ın üstlendiği toplantıda Ruhr Üniversitesi’nden Prof. Dr. Andreas Löschel, SHURA Araştırma Direktörü Hasan Aksoy ve Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği (H2DER) Genel Sekreteri Fatih Kuşçu konuşmacı olarak yer aldı.
Toplantıda, kömürden çıkış ve düşük karbonlu ekonomiye geçiş sürecinde yeşil hidrojen üretimiyle önemli bir oyuncu olma potansiyeline sahip Türkiye’nin hem iç piyasada hem de ihracatta hidrojen altyapısını güçlendirerek Avrupa’nın kritik tedarikçileri arasında yer alabileceğine vurgu yapıldı.
“Yeşil hidrojen Türkiye için stratejik fırsat olabilir”
Toplantıda konuşan TEPAV Kurucu Direktörü Prof. Dr. Güven Sak, kömürden çıkış için hâlâ net bir yol haritası bulunmadığını vurgulayarak “Bu belirsizlik sürdüğü sürece maliyetleri daha yüksek ödeyeceğiz. Kömür madenleri kapanacak, bu kesin. Kömür sonrası için yol haritası çizilmeli. Hidrojen, burada stratejik bir seçenek” dedi. Türkiye’nin hidrojen potansiyelinin yüksek olduğuna dikkat çeken Sak, yönetişim yapılarının buna uygun hale getirilmesi gerektiğini söyledi.
“Avrupa’nın karbon düzenlemeleri Türkiye’yi dönüştürüyor”
Ruhr Üniversitesi’nden Andreas Löschel ise Avrupa Birliği’nin karbon sınır mekanizması (CBAM) gibi düzenlemelerinin Türkiye’nin ihracat odaklı sektörleri için karbon yoğun üretimden çıkışı zorunlu kıldığını belirtti. Löschel, “Yeşil hidrojen, Türkiye’nin özellikle metal, mineral ve kimya sektörlerinde kritik bir alternatif olacak. Almanya’nın üretim kapasitesi talebi karşılamaya yetmeyecek. Bu nedenle Türkiye, coğrafi konumu ve yenilenebilir enerji kapasitesiyle stratejik bir tedarikçi olabilir” dedi.
Türkiye’nin 2030 yılına kadar 2 GW, 2053 yılına kadar ise 70 GW elektrolizör kapasitesi hedefi olduğuna dikkat çeken Löschel, bu hedeflerin tutturulabilmesi için yatırım risklerini azaltacak doğrudan politika araçlarına ihtiyaç olduğunu kaydetti. Löschel, teşvik sistemleri, uluslararası iş birlikleri ve sertifikasyon mekanizmalarının sürecin ana unsurları olması gerektiğini belirtti.
“Yeşil hidrojen elektrifikasyon dışı alanlarda kritik olacak”
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nden Hasan Aksoy, Türkiye’nin elektrik üretiminde düşük karbonlu yapıya geçiş sağladığını ancak enerji arzının hâlâ %80 oranında fosil yakıtlara dayandığını hatırlattı. Elektrifikasyonun tek başına çözüm sunamayacağı alanlarda yeşil hidrojenin devreye gireceğini belirten Aksoy, “Yeşil hidrojen, yenilenebilir enerji kullanılarak üretilen ve sıfır karbonlu bir enerji taşıyıcısı. SHURA analizlerine göre Türkiye, 2050’de yıllık 3,4 milyon ton üretim ve 1,5-1,9 milyon ton ihracat potansiyeline sahip” diye konuştu.
Aksoy, İzmir, Balıkesir ve Çanakkale’nin hidrojen üretimi açısından öne çıktığını, maliyetlerin düşmesiyle birlikte kilogram başına maliyetin 1,5 doların altına ineceğini öngördüklerini belirtti. Su stresi yaşanabilecek bölgelerde deniz suyu arıtımı gibi alternatif çözümlerin de değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
“Türkiye, Almanya için potansiyel tedarikçi”
Hidrojen Teknolojileri Derneği (H2DER) Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Kuşçu ise Türkiye’nin 2023’te yayımladığı hidrojen stratejisi ile önemli bir adım attığını söyledi. Kuşçu, “Gökçeada-Bozcaada hattı, Avrupa’ya yakınlığı ve rüzgar potansiyeliyle stratejik bir yeşil hidrojen koridoru olabilir. Burada yılda 15 ila 20 bin ton hidrojen üretimi yapılabilir” dedi.
Kuşçu, Almanya’nın 2030 itibarıyla yıllık 90–130 TWh hidrojen talebi olacağını, mevcut üretim kapasitesinin ise yalnızca bunun küçük bir bölümünü karşılayabileceğini belirtti. Türkiye’nin Almanya için uygun bir tedarikçi olabileceğini kaydeden Kuşçu, Türkiye’de sertifikasyon sürecinin Avrupa standartlarıyla uyumlu hale getirilmesinin ihracat potansiyelini artıracağını belirterek “Yatırım teşvikleri ve kamu destekli AR-GE programları sürecin tamamlayıcı unsurları arasında yer alacak” şeklinde konuştu.
25/03/2025
24/03/2025
19/03/2025
16/03/2025
13/03/2025