TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Operasyon tartışmaları devam ediyor. Özellikle de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i hedefe koyan eleştirilerden söz ediyoruz.
Suriye’deki mevcut güvenlik koşulları bu güne kadar aşina olmadığımız özellikler gösteriyor. Politik resim hızla değişirken, dost düşman ayrımı muğlaklaşıyor. Devlet gibi davranan çok sayıda aktörün bulunduğu, sınırsız şiddetin hâkim olduğu bir coğrafyadan ve zaman diliminden söz ediyoruz.
Böylesine kaotik bir ortamda geleneksel anlayış, yöntem, araç ve tepkilerle sorunların üstesinden gelinemez. Hükümetin, Süleyman Şah Türbesi’ni tahliye kararı böyle bir ortamda gerçekleşti ve TSK tarafından uygulandı. Uygulama kadar, kararın alınma sürecinde de TSK’nın ve MİT’in ağırlıklı rolünün olduğu bir gerçek. Sorun gündeme geldiğinde, masada farklı hareket tarzlarının olması da muhtemel. Her biri diplomatik, askeri, hukuki ve kamu diplomasisi yönünden ele alınmış ve sonuçları tartışılmıştır.
Senaryolar
Askerlerden her ne pahasına olursa olsun, “sekiz dönümlük alanı (40X20m)” savunmaları istenebilirdi. Öte yandan, kayıp riskini azaltmak, takviye için zaman kazanmak amacıyla ek yerler işgal edilebilirdi. Ya da türbenin Türkiye ile bağlantısını sağlayacak şekilde Suriye içine doğru 50X20 km’lik bir bölge işgal edilebilirdi. Son olarak türbe ve saygı nöbetçileri tahliye edilebilirdi. Hükümet, sonuncuda karar kıldı ve tahliye kararı aldı. Elbette bu karar her açıdan eleştirilebilir. Nitekim de öyle oldu.
‘Bahçeli’nin çıkışı’
Karara ve TSK’ya en sert tepki verenlerden biri MHP Genel Başkanı Bahçeli’ydi. Demokrasilerde siyasi muhalefetin komutanları eleştirmesi, hakkı ve görevidir. Bunun örneklerini Batı’da görebilirsiniz. Ancak eleştiri, “işini” profesyonelce ve doğru yapmadığı/yapamadığı hallerde anlamlıdır. TBMM’den alınmış bir yetkiye dayanarak verilmiş bir hükümet emrini icra ettiği için, komutanın kişiliğini hedef alan eleştiriden söz etmiyoruz.
Eleştirinin kaynağı
Sivil-asker ilişkilerinde “sivil otoritenin üstünlüğü” aslında anayasa hukukunda “seçilmişlerin atanmışlara üstünlüğü”, idare hukukunda ise ”idarenin bağımlılığı” ilkelerine karşılık gelir. Silahlı kuvvetler sonuçta kamu bürokrasisinin bir parçasıdır. Demokratik ülkelerde askeri bürokrasinin işleyişinde hâkim olan model, “bağımlı bir idari organ” olmasını öngören modeldir.
Silahlı kuvvetler üzerinde demokratik sivil denetimi denilen ilke, hükümetin askeri faaliyetleri yönlendirmesi, parlamentonun ise hem hükümeti ve hem de silahlı kuvvetleri denetim altına almasını ifade eder. Silahlı kuvvetler hükümete, hükümet parlamentoya, parlamento da halka karşı sorumludur. Demokrasi “yerine oturmuş” ise formül budur. Bu bağlamda Bahçeli’nin Genelkurmay Başkanı Özel’e yönelttiği eleştiri yanlış “hasıma” işaret eder. Bu bağlamda muhatap hükümet olmalıdır. Sivil-asker ilişkilerinin liberal demokratik modeli bize bunu söylemektedir.
Askerin söz hakkı
Askerlerin sivil otoriteye bağımlılığı prensibi, milli savunma ve dış politik konularında askerlerin söz hakkı olmadığı anlamına gelmez. Bu tür konularda askere danışmak, devlet idaresinde sorumluluğun ve akılcılığın bir gereğidir. Şah Fırat operasyonu gibi planlaması ve icrası teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren mevzular, yalnız başına hükümet tarafından karara bağlanabilecek hadiseler de değildir. Dolayısıyla, kararlar askerlerin bağımlılığı anlayışı içerisinde, fakat birlikte alınmak durumundadır. Otururlar konuşurlar, tartışırlar, planlanır, lakin son sözü askerler değil, sivil otorite söyler. Karar ve sorumluluk sivil iradeye aittir. Eğer halk, Bahçeli gibi düşünüyorsa hesabını sandıkta “ilgilisine” fatura eder.
Bu köşe yazısı 27.02.2015 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024