Hesap verilebilirlik açısından yapılacak en sağlıklı düzenlemenin, KEP'e konulan bütçe büyüklüklerinin TBMM'de tartışmaya açılarak ek bütçenin yasalaştırılması olacağı belirtildi
|
|
ANKARA- TEPAV, Hükümet'in TBMM'ye bir an önce bir ek bütçe tasarısı sunması, revize edilen ve KEP'e konulan bütçe büyüklüklerinin TBMM'de tartışmaya açılarak ek bütçenin yasalaştırılması gerektiğini bildirerek, "Böylece TBMM'nin en demokratik denetim yöntemi olan bütçe hakkı da gözetilmiş olacaktır" açıklamasını yaptı.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) İstikrar Enstitüsü tarafından hazırlanan Mali İzleme Raporu-2009 Yılı Ocak-Mart Dönemi Bütçe Sonuçları açıklandı. Rapor'da bütçe sonuçlarının yanı sıra "Sosyal Güvenlik Kurumunun 2009 Yılı Gelir ve Gider Gerçekleşmeleri ve Mali Sürdürülebilirlik Konusu" başlıklı bir bölüme de yer verildi.
Bütçe açığı 50 milyar TL'de tutulamayabilir TEPAV'ın Raporu'nda, Hükümet tarafından yapılan revizyon ile belirlenen makroekonomik parametreler varsayımı altında tahmin edilen 50 milyar TL civarındaki bütçe açığının, bütçenin TBMM'ye sunulduğu 2008 yılı Ekim ayındaki 10 milyar TL civarındaki açığa göre daha gerçekçi bir yaklaşım olduğu kaydedildi. Makroekonomik parametrelerden özellikle büyüme tahmininin ne kadar gerçekçi olduğunun tartışıldığına dikkat çekilen çalışmada, "Alınan tedbirler ile ekonomik daralmanın % 3,6'da tutulup tutulmayacağı bir ölçüde sorgulanabilir hale gelmekte ve bütçe açığının daha da daralan bir ekonomide 50 milyar TL civarında tutulup tutulmayacağı da bu sorgulamanın bir parçası haline gelmektedir. Nitekim krizin etkilerinin değerlendirilmesine yönelik yapılan farklı büyüme senaryolarında bütçe açığının ne düzeyde olacağına ilişkin çalışmalarımız, ekonominin % 5 oranında daralması durumunda bütçe açığının 60 milyar TL'nin üzerine çıkacağını bize göstermektedir" denildi.
Hükümet TBMM'ye bir an önce yeni bir ek bütçe tasarısı sunmalı… Rapor'da, bütçede yapılan revizyonlar ile Meclisin bütçe hakkı konusunda da bazı saptamalarda bulunularak şu ifadelere yer verildi:
"Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Yasası'nın Hazine'nin borçlanma limitini düzenleyen maddesi TBMM'de kabul edilen açığın (10 milyar TL) en fazla % 10'una kadar Hükümet'in ilave net borçlanma yapabilmesine imkan tanımaktadır (Madde 5/2.fıkra). Bu durumda sınır en fazla 11 milyar TL civarına esnetilebilecektir. Halbuki Hazine'nin Mart ayı sonu itibarı ile yaptığı nakit net borçlanma 14.6 milyar TL'ye ulaşmıştır. Yılın tamamı için 50 milyar TL'lik bütçe açığının tahmin edildiği bir ortamda, Mart ayı itibariyle ortaya çıkan bu miktarın yılın geri kalan kısmında yasal borçlanma limitine geri çekilebileceğini düşünmek gerçekçi bir değerlendirme olamayacağına göre; şimdiden bu limitin aşıldığını düşünebiliriz. Dolayısı ile bu yasa dışılığın önlenmesi ve hesap verilebilirlik açısından yapılacak en sağlıklı düzenleme Hükümet'in TBMM'ye bir an önce yeni bir ek bütçe tasarısı sunması ve revize edilen ve KEP'e konulan bütçe büyüklüklerinin TBMM'de tartışmaya açılarak ek bütçenin yasalaştırılması olacaktır. Böylece TBMM'nin en demokratik denetim yöntemi olan bütçe hakkı da gözetilmiş olacaktır.
Bütçenin TBMM'de görüşülerek revize edilmesi Mayıs ayı sonunda hazırlanacak olan Orta Vadeli Program(OVP)'a olan güvenin tüm taraflar nezdinde artmasına yol açacaktır. Bütçe sürecinin beyni olan OVP'nin bu dönemde iyi, normal ve kötü senaryoları içerecek şekilde alternatifli olarak hazırlanması ve geçmiş yıllardan farklı olarak içinde bulunulan yıla (bu dönemde 2009) ilişkin politika ve performans değerlendirmelerinin bulunması önem taşımaktadır."
Hazine nakit dengesi ile bütçe nakit dengesi farkı açıklanmalı…
TEPAV'ın değerlendirmesinde ayrıca, Mart ayında Hazine nakit açığının 18,6 milyar TL, merkezi yönetim bütçe nakit açığının 23,5 milyar TL olarak gerçekleştiği ve aralarındaki farkın büyümüş olduğuna dikkat çekildi. Hazine nakit açığının bütçe açığının öncü göstergesi olarak kabul edilebildiği hatırlatılan değerlendirmeye şöyle devam edildi:
"Ancak bu göstergenin bütçe nakit açığından olabildiğince az sapması da beklenir. Üçüncü ay sonunda da bu iki nakit açığı arasında bu boyutta fark olması, bütçede Hazine nakit açığına yansımayan bazı harcama yükümlülüklerinin de var olduğunu akla getirmektedir. Bu durumun kesin olmamakla beraber bir ölçüde geçen yıl bütçeleştirilmeyen bazı harcamaların bu yıl içinde bütçeleştirilmesi ile açıklanabileceğini düşünmekteyiz. Bu konuda Hazine Müsteşarlığı'nın açıklayıcı bir bilgi vermesi gerekmektedir."
SGK'da Mali Sürdürülebilirlik Sorunu…
Rapor'un "Sosyal Güvenlik Kurumunun 2009 Yılı Gelir ve Gider Gerçekleşmeleri ve Mali Sürdürülebilirlik Konusu" başlıklı bölümünde ise, Mart ayı sonunda merkezi yönetim bütçesinde yapılan toplam harcamaların yaklaşık % 70'inin, faiz dışı harcamaların ise yaklaşık % 60'ının bütçe dışı kurum ve kişilere yapılan transferlerden oluştuğuna dikkat çekildi. "Başka bir ifade ile, bütçe daha çok bütçe dışı kurumların açıklarını ve/veya harcamalarını finanse eden bir nitelik kazanmaya başlamıştır" denilen Rapor'da, bu kurumların başında Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)'nun geldiği açıklandı. Değerlendirmede, "Mart sonu itibarı ile SGK'ya aktarılan toplam kaynak tutarı son dönemde alınan politika kararları ve yeni sosyal güvenlik yasası uygulamaları çerçevesinde geçen yılın aynı dönemine göre % 48,5 oranında artarak 13,2 milyar TL'ye çıkmıştır" denildi.
Prim gelirlerinin azalırken sağlık harcamalarındaki artışın mali sistem açısından oldukça sorunlu bir alanın varlığına işaret ettiği belirtilen Rapor'da şöyle denildi:
"Sağlık harcamaları özellikle sabit fiyatlarla çarpıcı bir şekilde artmaktadır. SGK'nın mali yapısında özellikle sağlık giderlerindeki artıştan kaynaklı sorun Ocak-Şubat sonuçlarında kendisini göstermektedir. 2009 yılının ilk iki ayı sonunda sağlık giderinin toplam prim gelirlerine olan oranı % 55'e çıkmıştır. Geçen yılın aynı döneminde bu oran % 53 seviyesinde idi. Sağlık harcamaları % 9 artarken, toplam prim gelirleri tahsilatının % 0,3 oranında artması bu oranın yükselmesine neden olmuştur. Gelecek aylarda prim tahsilatının, özellikle tahakkuk tahsilat marjının açılmasıyla birlikte düşme riski, bu oranın daha da yükselmesi sonucunu beraberinde getirebilir."