TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Fatih Özatay
Türkiye ekonomisi geride bıraktığımız yılın ikinci çeyreğinde yerinde saydıktan sonra üçüncü çeyrekten itibaren küçülmeye başladı. Şimdilik eski krizlerde gözlenen şiddette bir küçülme yok ama henüz “işin” başında olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Buna karşın, işsizlik oranımız 2008-09 küresel krizinde ulaştığı rekora çok yakın bir düzeye yükseldi.
Neden bu noktaya geldiğimiz –çok geriye gitmeye gerek yok- son 30 yılda krizler konusunda dünyada yazılan çizilenlere aşina olanlar açısından sürpriz değil. Kapanan Radikal gazetesinde ve Dünya gazetesindeki
köşelerimde 2010’un ikinci yarısından itibaren, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının bastıkları bol kepçe paranın yarattığı çok önemli soruna dikkat çektim. Elbette “karamsarlıkta” yalnız değildim; olguları dikkatle izleyen bağımsız başka iktisatçılar da aynı sorunun altını çizdiler. Şu: Bol kepçe para ve sıfıra yakın yurtdışı faiz oranları bizim gibi ülkelere yurtdışından bol miktarda borçlanarak yüksek büyüme oranı yakalama “fırsatı” yarattı. Fırsat, tırnak içinde, çünkü yakalanan büyüme bırakın sürdürülebilir olmayı, bu ülkeleri yeni krizlere sürükleme tehlikesi taşıyordu.
“Ekonominin Seyir Defteri”nin üçüncü kaydına erişmek için tıklayınız.
24/11/2024
22/11/2024
20/11/2024
20/11/2024
19/11/2024