TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
ODI/FDI oranı Kasım 2018’de %32,4 seviyesinde gerçekleşti.
Yurt dışına giden (ODI) ve yurt içine gelen (FDI) doğrudan yatırımların nasıl seyrettiğini, ODI/FDI oranı üzerinden izlemek mümkün. Bu oran basit bir bölme işlemi ile elde edilse de, aslında Türkiye’nin yatırım ortamına ilişkin bir gösterge olarak alınmalıdır. Yatırımcıların kararları, iç pazarın cazibesi, hukuki düzenlemeler, işgücü maliyetleri, vergi yükleri, işgücünün sahip olduğu beceri seti ve siyasi – ekonomik istikrar gibi pek çok unsurdan etkilenmektedir. Örneğin işgücü maliyetlerinin yüksek olması ve nitelikli işgücü bulmakta karşılaşılan zorluklar yatırımcıların üretim tesislerini daha düşük maliyetle ve daha katma değerli üretim yapabilecekleri yerlere taşımalarına neden olabilir. Buna karşın işveren maliyetlerinin düşürülmesi, mesleki eğitimde kalitenin artırılması veya mevzuattan kaynaklı sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik çabalar, yalnızca yurt içinde yerleşik kişilerin mevcut işlerini korumalarını ve yeni yatırımlara yönelebilmelerini değil, aynı zamanda yabancıların da yatırımları için Türkiye’yi tercih etmelerini sağlayabilir.
Bunların yanı sıra derecelendirme kuruluşlarının ülkelere ve o ülkedeki finansal kuruluşlara verdiği notlar da yurt dışındaki yatırımcıların bir ülkeye yapacakları yatırımlara ilişkin kararlarını etkileyen önemli göstergeler olarak ele alınmalıdır. Bu çerçevede, Haziran 2018 başında Fitch’in 25 Türk bankasını negatif izlemeye alması, Moody’s’in de Türkiye’nin Ba2 olan kredi notunu önümüzdeki dönemin makroekonomik politikalara ilişkin belirsizlik barındırması gerekçesiyle izlemeye alması; takip eden aylarda da not indirimlerinin gelmesi Türkiye’nin yabancı yatırımcılar için cazibesini olumsuz yönde etkileyebilecek gelişmeler olarak değerlendirilmelidir. Fitch 13 Temmuz 2018’de Türkiye’nin kredi notunu BB+ seviyesinden BB seviyesine düşürmüş ve not görünümünü de “durağan”dan “negatif”e çevirmişti. Ağustos ayında ise Mooddy’s (kredi notunu Ba2 seviyesinden Ba3 seviyesine, not görünümünü durağandan negatife olacak şekilde) ve S&P’nin (BB- seviyesinden B+ seviyesine olacak şekilde) not indirimlerinin açıklanmasıyla Türkiye yatırım yapılabilir ülke olmaktan biraz daha uzaklaştırılmış oldu. Bu gelişmelerin ardından 1 Ekim 2018’de Fitch, aralarında T.C. Ziraat Bankası AŞ, Türkiye İş Bankası AŞ, Türkiye Halk Bankası AŞ, Türkiye Garanti Bankası AŞ, Yapı ve Kredi Bankası AŞ gibi bankaların da olduğu 20 banka ve iştiraklerinin yabancı para cinsinden uzun vadeli kredi notunu düşürdü. Son olarak Aralık 2018’de yaptığı açıklama ile Türkiye’nin kredi notunun BB ve not görünümünün de “negatif” olarak korunduğunu bildiren Fitch, Türkiye’nin not görünümünün negatif olmasının nedenleri arasında “ekonomik dengelenmeye ilişkin çok yönlü riskler, küresel finansal koşullar, ulusal ve jeopolitik riskler”i saymıştır.
Sürdürülebilir büyümeyi destekleyecek, ekonomideki güven ortamını iyileştirecek ve dengelenmeyi sağlayacak politikaların uygulanması, hukuk sisteminde normalleşmenin sağlanması hem Türkiye’nin kredi notlarının yükselmesi hem de yabancı yatırımcının Türkiye’ye olan ilgisinin artması için kritik önemdedir. Türkiye ekonomisinin yeniden güçlü büyüme patikasına yerleşebilmesi için yapılması gerekenler, bütün sektörlerde verimlilik artışını hedefleyen bir büyüme ve istihdam politikası vizyonuyla vakit kaybetmeden ortaya konulmalı, yapısal reform öncelikleri belirlenmelidir.
Yüksek çözünürlüklü infografik için tıklayınız.
Bültene erişmek için tıklayınız.