TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Değerlendirme Notu / Nilgün Arısan Eralp
Avrupa Parlamentosu 6 Temmuz’da onayladığı raporda Türkiye ile müzakerelerin, 16 Nisan 2017’de yapılan referandumda kabul edilen anayasa paketi yürürlüğe girdiği takdirde , - paketin bazı unsurlarının Kopenhag kriterlerine aykırı olduğu savıyla - askıya alınmasını tavsiye etti. Türkiye’nin söz konusu rapora resmi tepkisi onu “yok hükmünde” saymak oldu.
Avrupa Parlamentosu’nun söz konusu raporu eleştirilebilir, yanlış tespitleri varsa bunlar gündeme getirilir ve somut gerekçeler ortaya konularak düzeltilebilir. Ayrıca, raporun önerilerinin ciddi sakıncalarına dikkat de çekilebilir. Ancak bütün bunların yapılabilmesi için raporu yok hükmünde saymak yerine sağlam bir analizinin yapılması faydalı olacaktır. Türkiye, resmi ağızlardan bu günlerde sık sık dile getirildiği gibi AB üyeliğini hala stratejik bir hedef olarak değerlendiriyorsa, AB’nin karar alma mekanizmasında ağırlığı git gide artan Avrupa Parlamentosu’nun raporlarını yok hükmünde saymak yerine söz konusu raporları ciddi bir incelemeden geçirmeli, raporların eksik ve yanlışlıklarını tespit ederek nedenleri ile birlikte karşı tarafa iletmeli ve böylece sağlıklı her ilişki için gerekli olan diyalogdan vazgeçmemelidir. Bunların yanı sıra Türkiye’nin kendi kendine sorgulaması gereken önemli bir gelişme de Parlamento’da Türkiye ile müzakerelerin anayasa değişiklikleri yürürlüğe girdiği takdirde resmen askıya alınması önerisinin büyük ölçüde Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’yi en fazla destekleyen sosyalist ve yeşiller grubunun inisiyatifi ve liberallerin desteği ile yapılmış olmasıdır. Hatırlanacağı gibi, 2004 yılında söz konusu gruplar Türkiye ile katılım müzakerelerinin başlatılmasına ilişkin oylamada çok olumlu bir rol oynamışlardı. Eğer Türkiye AB üyeliğinin stratejik hedef niteliği konusunda ciddiyse, aradan geçen 13 yıl içinde bu noktaya nasıl ve neden gelindiğinin ayrıntılı ve rasyonel bir değerlendirmesinin yapılması gerekir.
Değerlendirme notunun devamı için tıklayınız.