TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
TEPAV Finans Enstitüsü, "Ekonomide Durum" başlıklı bir rapor yayınlamaya başladı.
ANKARA- TEPAV, yılın ikinci yarısındaki olası gelişmeleri değerlendirirken, Avrupa’daki krizin derinleşmesi durumunda içeride hem kurun hem de enflasyonun yükseleceğini, buna karşılık cari işlemler açığının azalacağını açıkladı.
TEPAV Finans Enstitüsü ”Ekonomide Durum” başlıklı bir rapor yayınlamaya başladı. Finans Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Fatih Özatay’ın gözetiminde 2 ayda bir yayınlanacak raporun ilk sayısında mevcut durumun yanı sıra ekonomideki olası gelişmelere ilişkin senaryolara da yer verildi.
Türkiye ekonomisinde yılın ikinci yarısında neler olabileceğini Avrupa’daki olası gelişmeler ışığında değerlendirmek gerektiğine dikkat çekilen raporda “Bu gelişmelere TCMB’nin vereceği tepkiler de belirleyici olacak” denildi.
Raporda yeralan 1. senaryo Avrupa’da krizin şiddetlenmediği, Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden çıkış olasılığının yükselmediği, İspanya’daki durumun ise daha kontrol edilebilir hale dönüştürüldüğü, Portekiz ve İtalya’dan da kötü haberler gelmediği varsayımları üzerine inşa edildi. Bu koşullar altında risk alma iştahında bir ölçüde düzelme bekleneceği kaydedilen rapora, şöyle devam edildi:
“Cari işlemler açığının normal kanallardan finansmanında Ağustos 2011 – Mart 2012 döneminde yaşanan güçlük azalır. Döviz kuruna yukarıya doğru baskı hafifler, hatta ortadan kalkabilir. Petrol fiyatlarının mevcut düzeyine yakın bir yerde kalması halinde, bu gelişmeler enflasyonu düşürücü yönde çalışır. Yılın son çeyreğinde enflasyonda beklenen düşme daha belirgin hale gelir. Kredi hacminde nisan ayında başlayan yükselme eğilimi güçlenir. Ekonomik büyüme yılın ilk yarısındaki düzeyinin üzerine çıkar. Ancak büyüme oranının Orta Vadeli Program’da 2012 için öngörülen yüzde 4’ü aşarak, yüzde 4.5-5 arasında olan potansiyel düzeyine ulaşması için bu gelişmeler yeterli olmaz; Avrupa’daki krizin göreli olarak hafifleyeceğine dair emarelerin ortaya çıkması gerekir.
Bu gelişmeler ışığında, TCMB enflasyonun 2013 hedefleriyle uyumlu olduğunun altını çizerek para politikasını bir miktar gevşetir. Gerçek politika faizi olan ortalama fonlama maliyeti ile repo faizi arasındaki fark azalır. Avrupa’daki krizin hafifleyeceğine ilişkin işaretlerin ortaya çıkması halinde repo faizi tekrar politika faizi olabilir; farklı bir ifadeyle kısa vadeli piyasa faizinin iyice düşmesi beklenir. Bu gelişmeler sonucunda kredi talebi ve kredi arzı biraz daha canlanır. Cari işlemlerdeki iyileşme süreci sona erer.”
Raporda, bu olumlu sayılabilecek senaryoyu daha da olumlu kılacak olası bir gelişmeye de dikkat çekildi. Bunun Türkiye ekonomisine etkileri şöyle değerlendirildi:
“FED’in yeni bir miktarsal gevşemeye gitmesi, Türkiye’ye yönelik kısa vadeli sermaye girişlerini artırır ve döviz kuruna aşağıya yönelik baskı yapar. Enflasyon açısından TCMB’yi rahatlatan bir gelişme olur. Bu durumda TCMB 2010’un sonlarında olduğu gibi kısa vadeli sermaye girişlerinin etkilerine yoğunlaşır. Ancak ekonomik büyüme oranı, potansiyel büyüme oranımız olan yüzde 4.5-5 aralığının çok üzerine çıkma eğilimi göstermedikçe, 2010’un sonundaki ve 2011’in ilk yarısındaki kararları beklememek gerekir.”
Avrupa’daki kriz şiddetlenirse içeride hem kur, hem enflasyon yükselir
Avrupa’daki krizin şiddetlendiği varsayımı üzerine şekillendirilen 2. senaryoda ise şu ifadelere yer verildi:
“Bir ilk yaklaşım olarak mevcut durumun biraz daha kötüleştiği ve İspanya için de Euro Bölgesi’nden çıkışın daha sıklıkla gündeme getirildiği bir durumu düşünelim. Bu koşullar altında oluşabilecek olası gelişmelerin, krizin şiddetlenmesi halinde daha keskinleşmesi beklenir. Bu durumda uluslararası risk alma iştahı ve yükselen piyasa ekonomilerine fon akımları azalır.
Bu koşullar altında döviz kuruna yukarıya doğru baskı oluşur. Aynı zamanda özellikle yatırım ve dayanıklı tüketim harcamalarının olumsuz etkilenmesi beklenir. Bu, kredi talebini azaltır. Hem riskin artması hem de dış piyasalardan borçlanma olanaklarının azalması kredi arzını sınırlar. Sonuçta kredi hacminin artış hızında yavaşlama beklenir.
Döviz kurunun artması enflasyonu yükseltir. Belisizliğin artması ve kredi hacminin artış hızın azalması ile yurtiçi talebin dizginlenmesi enflasyona olumlu etki yapar. Ama enflasyonu yükseltici etkiler ağır basar. Dolayısıyla, bir yandan büyüme oranının azaldığı, belki de ekonomik küçülmenin yaşandığı bir dönem yaşanırken, enflasyonun bir miktar yükseldiğine şahit olunabilir. Aynı ortamda cari işlemler açığının daha da azalması beklenir.
TCMB’nin bu senaryo altında işinin daha zor olduğu açık. Krizin şiddetlenme derecesine bağlı olarak hem lira cinsinden hem de döviz cinsinden likiditeyi artırıcı önlemleri öncelikle devreye sokması beklenir. Elbette enflasyonla mücadele arka plana geçer.”
Olumsuz senaryonun gerçekleşme olasılığı daha yüksek
TEPAV’ın raporunda bu senaryolardan ikisinin de gerçekleşme olasılığı olduğunun altı çizildi. Mevcut koşullar altında ikinci senaryonun yaşanması olasılığının biraz daha yüksek göründüğü ifade edilen raporda, ”Bu durumda Avrupa’daki krizin ne kadar şiddetleneceği önem kazanıyor. Bu konuda henüz bir yargıya varmak için erken” denildi.