TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ali Çufadar / Ekrem Cunedioğlu
Seçim sonrası, makroekonomik göstergelerde gözlemlenen olumlu eğilim, şubat ve mart aylarında kısmen bozulmuştur. Bu bozulmada seçim sonrasına ilişkin kur artışı spekülasyonları önemli rol oynasa da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) şubat ayında enflasyon eğiliminde gözlemlenen bozulmaya ve net döviz rezervi kaybının başlamış olmasına karşın politika faizini artırmaması olumsuz sürece katkı yapmıştır.
TCMB’nin net döviz rezerv kaybı, Ocak 15 – Şubat 15 döneminde 25 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Net döviz rezerv kaybında yabancı portföy çıkışlarının yanı sıra yerleşiklerin kurların seçim sonrası artabileceği bekleyişiyle döviz ve altın talebini artırması etkili olmuştur. TCMB’nin mart ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz artışına gitmemesi halinde net döviz rezerv kaybının devam etme olasılığı yüksektir.
Enflasyon bekleyişleri ocak ayından başlayarak belirgin artış eğilimine girmiştir. TCMB’nin 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 36 olmasına karşın, ocak ayında yüzde 41,2 olan yıl sonu enflasyon bekleyişi, sonraki dönemde hedefe yakınsamamış, aksine mart ayında yüzde 44,2’ye yükselmiştir.
Olumsuz gelişmelere rağmen, TCMB’nin şubat ayında politika faizini değiştirmemesi, döviz talebini, kur baskısını ve rezerv kaybını hızlandırmış; TCMB, kredi genişlemesinin sınırlandırılması gibi “ikame” araçlara başvurmak zorunda kalmıştır. Kredi genişlemesinin kısıtlanması, etkili bir araç olmakla birlikte, etkileri daha ziyade zaman içinde gözlenen bir araçtır. Halbuki döviz talebinin en önemli nedenlerinden birisi Türk lirası mevduat faizlerinin düşük düzeyde seyretmesidir. Bu nedenle döviz talebinin kısılabilmesi ve bekleyişlerdeki bozulmanın terse çevrilebilmesi için mevduat faizlerinin de belirgin artması gerektiği değerlendirilmektedir.
Son bir aylık gelişmeler, enflasyon eğilimi ve bekleyişlerdeki bozulmanın engellenmesi için politika faizinin artırılması gereğine işaret etmektedir. Esasında TCMB’nin mart ayında “ikame” araçlarla yaptığı düzenlemelerle parasal koşullar oldukça sıkılaşmıştır. Ancak özellikle mevduat faiz artışının sınırlı olması, alınan önlemlerin etkisini sınırlandırmaktadır. Bu nedenle bir yandan döviz ve altın talebindeki artış nedeniyle kur baskısı ve net döviz rezervleri azalışı devam etmekte, diğer yandan enflasyon bekleyişlerindeki bozulma eğilimi sürmektedir.
Değerlendirmenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
25/10/2024
25/10/2024
25/10/2024
16/10/2024
15/10/2024