logo tobb logo tobbetu

“İklim ve Çevre Sorunları Kıskacında Yeşil Ekonomi ve Yeni İşler” “İklim ve Çevre Sorunları Kıskacında Yeşil Ekonomi ve Yeni İşler” konulu çevrim içi seminer, uzmanlarıyla birlikte değerlendirmek üzere Çalışma Genel Müdürlüğü tarafından düzenlendi.
Haber resmi
16/07/2021 - Okunma sayısı: 2491

 

 

“İklim ve Çevre Sorunları Kıskacında Yeşil Ekonomi ve Yeni İşler” başlıklı çevrim içi seminer 8 Temmuz 2021, Perşembe günü T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma Genel Müdürlüğü (ÇGM) ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Seminere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder, TEPAV Program Direktörü Güven Sak, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Programlardan Sorumlu Temsilci Yardımcısı Seher Alacaci Arıner, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Ekosistem Geliştirme Koordinatörü Serdar Gökpınar ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)Yeşil Ekonomi Uzmanı Bahadır Murat Akın konuşmacı olarak katıldı.

Nurcan Önder’in açılış konuşmasıyla başlayan etkinlikte Önder, iklim değişikliğinin dünyada birçok sıkıntıyı beraberinde getirdiğini, canlı varlığını tehdit etmesinin ötesinde ekonomik ve sosyal konuları da tehdit etmesi, doğal afetler sebebiyle tarım, hayvancılık gibi alanlarda sıkıntılar yaşandığını, ayrıca iş kayıpları gibi sorunlarında ilgili sürecin yansımaları olduğunu ifade etti. Önder, sürdürülebilir çözümlere ihtiyacımız olduğunu, Birleşmiş Milletler(BM), Avrupa Birliği(AB) iklim değişikliği ve çevre sorunlarına yönelik tedbirlerin alınması gerektiğini ifade eden yayınlar hazırlamakta olduklarını, yayınların içeriğinde “neler yapabiliriz, neleri değiştirebiliriz?” sorularına çözüm arandığını belirtti. Önder son olarak, sürdürülebilirliğin meslek grupları üzerindeki etkisini belirterek, erkenden çalışmalara başlanması gerektiğini de vurgulayarak sözlerini tamamladı.

Etkinliğin moderatörü Çalışma Genel Müdürlüğü Uzmanı Esra Sarma’nın “Yeşil ekonomiden ne anlamalıyız?”, “Dönüşüm sürecinin temel koşulları neler?”, “Yakın dönem gelişmeleri ışığında Türkiye için ne tür olanaklar ve riskler var?” sorularını konuşmacılara yöneltmesiyle devam etti.

Söze ilk olarak TEPAV Program Direktörü Güven Sak başladı. Ekonomi, ticaret ve teknoloji odaklı yeni bir kutuplaşma olacağını belirten Sak, ayrıca Türkiye gibi ülkelerin de elinden geleni yapması gerektiğini, ihracatımızın %60’ını oluşturan G7 ülkeleri ile bu nedenle rekabetini olumsuz etkilemesinin mümkün olduğunu ifade etti. İklim değişikliği gündeminin 1970’lerden beri süregelen bir problem olduğunu ve 50 yıllık gündemin günümüzde hareketlendiğini belirten Sak, aynı zamanda batıda faiz oranlarının düşük olması ve COVID-19 sonrası yüksek yatırımlara ihtiyaç duyulacağına dair derin bir kanaat olduğunu da ifade etti. Türkiye’nin bunun dışında kalamayacağını beklediğini belirten Sak, yeşil ekonomi, dönüşüm sürecinin koşulları ve temel dinamikleri, yakın dönem gelişmeleri ışığında Türkiye için olanak ve riskler başlıklı sunumuyla “yeşil dönüşümün çalışma yaşamına ortalama etkilerinden çok bölgesel etkilerine bakılması” gerektiğine dikkat çekti.

Esra Sarma’nın “Sürdürülebilir kalkınma amaçları ekseninde ve yeşil ekonomiye dönüşüm tartışmaları çerçevesinde neler söylemek istersiniz? Son dönemdeki gelişmeleri, çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu yanıtlayan Seher Alacaci Arıner, günümüzde iklim değişikliğinin etkisinin şiddetle hissedildiğini ve bu durumun kıtalar arasında devasa orman yangını, kasırga, iklim felaketleri vb. olarak görüldüğünü anlatarak sözlerine başladı. Arıner,  küresel sıcaklıkların yüzyılın sonuna kadar 3,2 derece yükselme yolunda olduğunu,  Paris İklim Anlaşması’nda belirtilen maksimum 2 dereceyi karşılamak için sera gaz emisyonlarının her yıl %7,6 düşmesi gerektiğini belirtti. Aynı zamanda eşitsizliklerin arttığını, bununda insani gelişim sürecini tehdit eden sistematik bir sorun olarak karşımıza çıktığını belirterek sözlerini tamamladı.

Arıner’in ardından moderatörün “Yeşil ekonomiye dönüşüm sürecinin iş dünyasına yansımaları nasıldır? Dijital dönüşümün burada rolü nedir? Küresel eğilimler ışığında Türkiye’deki durum ve yaratılan yeni işler açısından nasıl ilerliyoruz, nasıl seyir alıyoruz?” sorularıyla sözü TTGV Ekosistem Geliştirme Koordinatörü Serdar Gökpınar aldı. Gökpınar, yeşil ekonomiye dönüşümün iş dünyasına yansımaları, dijital dönüşümün rolü, küresel eğilimler ışığında Türkiye’deki durum, yaratılan yeni işler başlıklı sunumuyla başladı. Gökpınar, küresel iklim değişikliğinin dünyanın farklı yerlerindeki etkilerinin gıda fiyatları, kuraklık vb. gibi dünya genelini ilgilendiren sorunlara yol açtığını ifade etti. Firmalarımızda, kuruluşlarımızda bu dönüşüm nasıl olacak diye baktığımızda ise sorunun katlana katlana büyüdüğünü belirtti.

Seminer, Gökpınar’ın ardından “Yeşil ekonomiye dönüşüm süreçlerinin işgücü piyasalarına yansımaları nelerdir? Bizi bu anlamda nasıl günler bekliyor, neyi öngörüyoruz? Yaratılacak yeni işlerde, yeşil işlerde, sosyal yaşam perspektifiyle ne tür potansiyel ve olanaklarla karşı karşıyayız?” sorularını yanıtlamak üzere Bahadır Murat Akın’ın konuşmasıyla devam etti. Akın sözlerine, odaklanılması gereken konuların “Yeşil ekonomi nedir?”, “Adil geçiş kavramı nedir?”, “Kökeni nedir?”, “Ne şekilde yaklaşmamız lazım?” sorularına değinerek başladı.  ILO’nun en başta iklim değişikliği ile ilgili bulunduğu sürdürülebilir kalkınma hedeflerine değinen Akın, genel olarak işletmelerde, çalışma hayatında malzeme tüketiminin düşürülmesi, bir yandan da ekonomik büyümeyle iklime verilen zararın ayrıştırılması olarak açıkladı.  Ekonomik büyüme, yeşil işler konseptinin iki ana faktör olarak insana yakışır işler olması gerektiğini ve karbon salımı düşürücü etkisi olan işler olması gerektiğini vurgulayan Akın, adil geçiş planları nasıl olmalı? Mevcut olarak kömür madenlerinden çıkartılacak olan işçilerin genç olanların yeni işlere aktarılması, daha yaşlı olanların ama emeklilik yaşı gelmemiş olanlar için emeklilik fonu yaratılıp onların erken emekli edilmesi ve daha genç olanların yeni beceriler kazandırılarak çalışma hayatına kazandırılması gerektiğini de ifade etti. Adil geçişten bahsederken ‘sosyal diyalog’ olmadan bahsetmenin mümkün olmadığını belirten Akın, işçi temsilcileri, işveren temsilcileri, Çalışma Bakanları, Çevre Bakanlığı, Enerji Bakanlığı gibi paydaşların bir araya gelip ortak bir politika geliştirmesi gerektiğini belirtti. Almanya ve Fransa’nın bu konuda iyi örnekler olduğunu, bu konuyu küresel işçi örgütlerinin, küresel işveren örgütlerinin ILO’dan daha fazla savunduğunu sözlerine ekledi.

Akın’ın ardından söz alan Güven Sak, bu süreçte kapsamlı bir dönüşüm süreci içerisinde olunacağını ve Bakanlıklar arasında iyi bir koordinasyonun olması gerektiğini, Dışişleri Bakanlığı, güvenlikle ilgili diğer birimlerin de koordine olması gerektiğini belirtti. Sak, biran önce Paris İklim Değişikliği Anlaşması’nı kabul etmemizin zorunlu olduğunu düşündüğünü ifade etti. Faiz oranlarının bu tür sabit sermaye yatırımını hızlı bir şekilde gerçekleştirebilecek ortamı yarattığını ama Türkiye’nin henüz bu noktada olmadığını vurgulayan Sak,  Türk şirketlerinin borç yüklerinin fazla oluşu, banka bilançolarında problemler olduğunu ve CDS risk primlerinin yüksek olduğunu belirterek Türkiye gibi ülkeler için tüm paydaşlarla birlikte düşünülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Güven Sak’ın ardından konuşan Seher Alacaci Arıner, Uluslararası süreç ve yasal düzenlemeleri göz önünde bulundurarak, uluslararası stratejileri ve eylem planlarını hazırlarken Türkiye endüstrisinin lehine geliştirilmesi gerektiğini ve kapasite gelişiminin de çok önemli olduğunu vurguladı. Türkiye’deki endüstrinin sınırda karbon düzenlenmesine uyumlaşması,  döngüsel ekonomiye geçiş ve dijitalleşme seviyesinin arttırılması yönünde özellikle temiz teknolojilerin adaptasyonu noktasında kapasite geliştirme ihtiyacı olduğunu düşündüklerini belirtti. Birleşmiş Milletlerin sürdürülebilir kalkınma hedefleri, 2030 gündemi kapsamında yeşil dönüşüm,  dijital dönüşüm gibi konuların bu noktada sağlanabilecek bir araç olarak gördüklerini söyleyerek sözlerini tamamladı.

Moderatörün Serdar Gökpınar’a yönelttiği “Özel sektörde şu anda uluslararası platformlarda ya da diğer ülkelerle karşılaştırıldığında bu yeşil dönüşüme hazırlılık açısından ya da bu dönüşmeye adaptasyon açısından nasıl değerlendirirsiniz?” sorularına Gökpınar, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında küresel listelerde öne çıkan firmaların olduğunu, bu firmaların tedarik zincirlerini başarıyla dönüştürdüklerini fakat sayılarının az olduğunu ifade ederek başladı. Firma bazına inip maliyetlere gelene kadar neler yapılacağının netleştirilmesinin gerekli olduğunun altını çizen Gökpınar, büyük firmaların tedarik zincirini dönüştürüyor olmasının da çok kritik ve önemli olduğunu belirtti. Aynı zamanda KOBİ’lerin bu tarz planları uygulamaya dönüştürecek finansman kaynaklarına erişimlerinin kolay olmadığını, bunun iç iletişimi anlamaya çalışarak ölçüldüğünü ifade etti. Kurum içi iletişimi iyi kurmuş ve geçici süreli çalışanlarına dair konuyu benimsetebilmiş firmaların yol alacağını, finansal hesaplamaya gelene kadar yapılması gereken çok işin var olduğunu belirterek sözlerini tamamladı.

“Çalışma kapsamında özelde mesleklere odaklı bir çalışma da yürütülecek mi? Politikaların iş gücü piyasasına etkileri, istihdama etkileri ne olacak? Meslek boyutu da olacak mı, yoksa makro bir ölçekte bir çalışma mı planlanıyor?” sorularını yanıtlamak üzere sözü Bahadır Murat Akın aldı. Akın, World Employment and Social Outlook (WESO) 2018 Global Ekonomi Analizi’nin çıkmış olduğu rapora bakıldığında bunun Türkiye boyutunu yapacaklarını ifade etti.  Oradan çıkan sonuçlara göre de hangi sektörlere odaklanılmasına gerek olduğuna dair bir takip araştırması yapılacağını, ilk aşamanın sadece TUİK verilerine dayanarak yapılacak olan bir araştırma olacağını ifade etti.

“Ekonomik koşullar, faiz düzeyleri bazı ülkelere bu yeşil dönüşüm sayesinde süreci finanse edebilme konusunda önemli bir imkân sağlıyor. Bu sürece sağlıklı adapte olabilmek adına uluslararası kuruluşların IMF, Dünya Bankası gibi aktörlerin Türkiye ile ilişkilenmesinin bir yolu var mıdır? Siz bu olanağı nasıl değerlendirirsiniz?” sorularını yanıtlayan Güven Sak, Türkiye’nin G20 üyesi olduğunu, G20 sürecinin sürekli iletişime imkân veren ilgili kurumlar arasında bir mekanizma oluşturduğunu, politikaların formülasyonu açısından da durumun aynı olduğunu ifade etti. Uluslararası finansal kuruluşların ve IMF’in bu konuda nasıl geçiş yapılacağı üzerine çalışmaları olduğunu da belirten Sak, özel sektörün hazırlıklı olabilmesi için kamunun daha öncesinden hazırlıklı olması ve ortaya bir bütçe koyması gerektiğinin, özel sektöre yol göstermek üzere önümüzdeki süreçte neyle karşılaşılacağının orta vadede paydaşlara gösteriyor olması gerektiğinin altını çizerek sözlerini tamamladı.

 

TEPAV Program Direktörü Güven Sak’ın sunumu için tıklayınız.

 

Etkinliği izlemek için tıklayınız.

 

 

Etiketler:

Yazdır

« Tüm Haberler