TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Trump’ın ikinci gelişi ortalığı karıştırdı. Nizamı bozdu. Nizam bozulana kadar dünya daha bir muntazamdı. Hesap yapmak daha kolaydı. Kurallar vardı. Kural dışına çıkmak istisnaydı. Kuralı bozmanın bir maliyeti vardı.
Şimdi küresel ölçekte baktığınızda hesapların karıştığı bir belirsizlik döneminin içindeyiz. Olanı tarif etmeye çalışıyoruz. Bir dönem kapanıyor ama daha nasıl bir dönemin başladığını da bilmiyoruz. Gelin bakın neler oluyor ve bu ortamda ne yapmak lazım?
VIX yükseliyor, petrol fiyatı iniyor
Hadise Amerikan Başkanı Trump’ın gümrük tarifeleri üzerine açıklamaları ile başladı. Trump ocakta göreve başladı. Sonra bir kararname fırtınası başladı. 20 Ocak’ta ilk ticaret politikası öncelikleri dokümanı yayımlandı.
Şubat başında Trump, Meksika ve Kanada’ya bulaştı. Kanada ve Meksika’ya yüzde 25’er, Çin’e yüzde 10 ek tarife koydu kararname ile. Şubat ve mart karşılıklı tartışmalar ve Amerika’nın her ülkeye mütekabiliyet esasına göre gümrük tarifesi uygulamasına dair ticaret politikası çerçevesinin açıklanması ile geçti.
Nihayet 2 Nisan’da Başkan Trump, mütekabiliyet esasına göre tarife uygulamasının nasıl olacağını ülke ülke açıkladı. O zaman ne gördük? Amerikan Ticaret Bakanlığı öyle uzun uzun küresel gümrük tarifeleri listelerini filan çalışıp mütekabiliyet ilkesine göre bir hesap filan yapmamış.
Ne yapmış? Amerika’nın ilgili ülkeye dış ticaret açığını, ilgili ülkeden yaptığı ithalata bölmüş. Bulduğu oranın yüzde 50'si kadar tarife koymuş Amerika’nın ilgili ülkeden ithal ettiği tüm mallara. Bakın bir de iyiliksever yani. Öyle tam karşılık filan vermiyor korumacı tedbirlere. Şimdi pazarlık yapacakmışız. İlgili ülke, Amerika’nın ithal ettiği ürünü Amerika’da üretmek için yatırım yaparsa tarife filan olmadan iş çözülecekmiş.
Sonuçta şimdi neredeyiz? Önce ona buna tarife yükseltti Amerika. Ek tarife listesi açıkladı. Pazarımıza bedavadan giriyorlar, bizi soyuyorlar filan dedi. Sonra 90 gün yeni tarifeleri askıya aldığını açıkladı. Derken geçen hafta sonu Çin’de bile üretilse hangi mallara ek tarife uygulanmayacağına dair bir liste bile ortaya çıktı. Bilgisayar, iPhone filan tarife dışı.
İşte bu sallan yuvarlan dönemi başladığından beri, nerede olduğumuzu an be an gösteren iki gösterge var aslında: VIX endeksi yükseldi, ham petrol fiyatları ise düşmeye başladı. Neden?
VIX ya da korku endeksi fiyatlarda ileriye yönelik artan oynaklığa (volatiliteye) işaret ediyor. Şikago Opsiyon Borsası’nda (CBOE) işlem gören opsiyon kontratlarındaki işlem yapma fiyatlarının hareketi baz alınıyor endeksi hesaplarken.
Opsiyon kontratları, belli bir fiyattan, mal veya hisse senetlerinde ileride alım ya da satım yapma hakkı veren sözleşmeler. İşlemin gerçekleşeceği tarih belli, işlemin gerçekleşeceği fiyatta belli kontratta. İşte o tarihte, mesela, belli bir hisse senedini, bundan otuz gün sonra, opsiyon kontratında yazan fiyattan satma ya da alma hakkı veriyor. İster işlem yapar, istemezseniz yapmazsınız. O tarihe kadar o fiyattan hakkınız baki.
Nedir? Otuz gün sonrası için hangi fiyattan işlem yapılabileceğine dair bir malumat taşıyor opsiyon kontratı. CBOE dünyanın en büyük opsiyon borsası. VIX de o borsanın kontratlarındaki fiyatların hareketini an be an izlememize imkan veriyor. Fiyat volatilitesi artarsa millet önünü göremiyor. Hareketlilik azalırsa önünü daha rahat görüyor.
Bugüne kadar fiyatlarda oynaklık dediğimizde, hep geçmişte gerçekleşen fiyatlardaki oynaklığa bakardık. VIX ise opsiyon kontratlarındaki fiyatlara dayandığı için, fiyatlarda gelecekteki oynaklık hakkında bilgi veriyor. Piyasa katılımcılarının ileride neler olabileceğine dair kafası ne kadar karışık, bu endekse bakınca anlıyoruz.
Nisanda VIX, 60’lar düzeyine fırlayıverdi. Nisan başı 45’lerdeydi sonra bir sıçrayıverdi Trump kafaları karıştırınca. Millet Amerikan başkanı deyince ciddiye alıyor tabii. Ama Trump bu, alem adam işte.
Şimdi ne oldu? VIX endeksi, Trump böyle konuştuktan sonra yükselmeye başladı. İleriye yönelik olarak, piyasalarda volatilite arttı, her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Vaşington bir ileri iki geri gitmeye başlayınca belirsizlikten kaynaklanan kafa karışıklıkları daha da arttı. Hesap yapmak zorlaşınca fiyatlamak zorlaştı. Büyüme beklentileri de aşağıya doğru inmeye başladı.
Belirsizlik ortamının, ekonomik büyümeyi yavaşlatabileceğine dair beklentiler, ham petrol fiyatlarını da düşürmeye başladı. Malum yavaşlayan ekonomik aktivitenin enerji ihtiyacı da daha düşük olur. Nisan ayının başında ham petrolün varili 75 dolar düzeyinde iken sonradan 60 dolara doğru gerilemeye başladı.
Ukrayna’da barış artık daha mı yakın?
Önemli aslında bu yüzde 20’lere varan fiyat düşüşü küresel ölçekte bakarsanız. Ancak bu fiyat hareketi herkesi aynı biçimde etkilemeyecek. Türkiye için baktığınızda, cari işlemler açığımız için olumlu bir haber bu doğrusu, kendi başına bakıldığında. Türkiye gibi petrolü olmayan bir ülkede, enerji faturasının küçülmesi, ülkenin finansman ihtiyacını da azaltacak sonuçta.
Ancak mevcut fiyat düzeyi, mesela Rusya için 50 dolar düzeylerinde bir fiyata işaret ediyor. Bilenlerin anlattığına bakarsanız. 2024 boyunca, Ruslar petrolü 60-70 dolar bandında satabiliyorlardı. Şimdi 50’ye doğru geriledi fiyat Rusya için.
Rusya petrol üreticisi bir ülke. Ülkenin bütçe gelirlerinin yüzde 30’u enerji ürünlerinden kaynaklanıyor. Bunun yüzde 85’i ise ham petrol ve ilgili rafine ürünlerden geliyor. Böyle ülkelerde maliye bakanlığı tümden farklı işleyebiliyor. Burada vergi alıp gelir toplamak lazım, orada doğal kaynak gelirleri kocaman bir vergi sistemi tasarlama gereğini sınırlandırıyor. Dekarbonizasyon süreci daha da zor bu tür ülkeler için. Zaten Rusya da dekarbonizasyon sürecinin bir numaralı kaybedeni olacak.
Rusya’nın savunma harcamalarının 2023-2024’te Ukrayna savaşının katkısı ile yüzde 40 civarında arttığını düşünürseniz. Milli gelirin yüzde 7’sine yaklaşan savunma harcamalarını karşılamak kolaylaşmayacak, güçleşecek demek bu Rusya’da önümüzdeki dönemde.
Klasik, “silah mı, tereyağı mı?” problemi işte. Daha çok savunma yatırımı demek, sivil ihtiyaç maddelerinin üretiminden kaynakların uzaklaştırılması demek. Nedir? Sivil ihtiyaç maddesi fiyatlarının yükselmesi demek sonuçta. Azalan petrol gelirleriyle birlikte Rusya bir de artan enflasyon problemi ile karşılaşacak.
Ama herhalde şunu söylemek mümkün: Trump’ın ortalığı birbirine katıp nizamı bozmasından sonra Ukrayna’da barış ihtimali azalmadı, arttı bu çerçevede bakarsanız. Trump bunu ne kadar planladı bilemem ama tarife savaşları ile yarattığı karışıklık Rusya yönetiminin ve Putin’in işini kolaylaştırmadı, güçleştirdi.
İklim Kanunu Türkiye için bir şans bu ortamda
Gerçi Rusya’da merkez bankasının politika faizi şimdilerde yüzde 21 civarında, bizimkinin yarısından az. Zaten Putin herhalde onun için geçenlerde “Kaçmış? Türkiye’de enflasyon kaçmış? Yok yahu” diye dalgasını geçiyordu bizimle. Bizim durum da kolay değil hani.
Haziran 2023’te hem enflasyonu kontrol edebilmek hem de ülke (CDS) risk primini düşürebilmek için ekonomi politikalarında rasyonele dönüş yaptık. Akıl dışının bayram haftasını sona erdirdik sözde. CDS risk primi tam, hala yüksek olan, 250’nin altına geliyordu, yeniden 400’e doğru sıçrayıverdi. Enflasyon bekleyişlerini Merkez Bankası hedefine indirmeye çalışıyorduk. Şimdi de içeride siyasi risk patlaması yaşadık doğrusu.
Halbuki ilke nedir? “Hem içeride hem de dışarıda belirsizliklerin arttığı bir dönemde, kontrol edebileceğiniz belirsizlikleri azaltmaya odaklanmak gerekir.” Biz ise, Türkiye’de temkini bir kenara bıraktık ve içeride de belirsizliği artırdık. Buyurun buradan yakın bakalım.
Öncelikle Haziran 2023’te başlattığımız rasyonele dönüş sürecini, 19 Mart’tan itibaren efektif olarak sona erdirdik. Nasıl yaptık? Seçim sandığının haysiyeti ile oynamaya başladık. Zaten yetersizdi, yapısal reform bacağı eksikti, bir kalkınma ve zenginleşme stratejisi içermiyordu. O nedenle, çok fazla dert etmeye gerek yok.
Ancak şimdi Türkiye’ye öncelikle yeni bir ekonomi programı çerçevesi gerekiyor. Doğrusu ya, Mecliste görüşülmekte olan iklim kanunu yeni ekonomik programımızın temelini oluşturabilir eğer istersek. İklim Kanunu Türkiye için bir şans olabilir.
Mevcut kanun, yalnızca bir çerçeve getiriyor. Türkiye bu çerçevede öncelikle “dünyayı kirleten, kirlettiği kadar öder” prensibini benimsiyor ekonomik politika tasarımında. Bu prensibi hayata geçirmek için, emisyon ticaret sisteminin (ETS) tasarlanması gerektiğini söylüyor yeni kanun esas itibariyle. Ne yapacağız? Herkese eşit sayıda dünyayı kirletme belgesi vereceğiz, hakkından çok dünyayı kirleten bedelini ödeyecek ETS sayesinde.
Kalanı yalan. Yok efendim, saksıdaki çiçeğinize ne kadar su vereceğinize, emperyalist güçler karar verecekmiş? Hangi ağacı ekeceğinize onlar bakacakmış? Boş laf bunlar. “Kirleten öder”, prensip bu işte. İklim kanunu bu prensibi getiriyor ve elbette bedeli kirletenin ödemesi gerekir.
Ama ilkim kanunu ile gelecek yeni dekarbonizasyon stratejisi, esasen bir yeni büyüme stratejisi Türkiye açısından. Bugüne kadar memleketin bir büyüme, kalkınma, zenginleşme stratejisi yok, bu iş böyle olmaz diyorduk. Şimdi olacak. Yeşil ve dijital dönüşüm stratejisi, yeni büyüme stratejimiz aslında.
İklim Kanunu ile birlikte, Türkiye’nin mahkeme sistemi başta olmak üzere öncelikle kurumların işlerliğini ve kuralların bağlayıcılığını sağlayacak tedbirleri alarak “makroekonomik istikrarı temin edici politikaların yanı sıra verimliliği artıracak, yeşil-dijital dönüşüm sürecini hızlandıracak, eğitimin niteliğini yükseltecek yapısal düzenlemeleri” hayata geçirmesi gerekiyor.
Dışarıda belirsizlikler artarken içeride belirsizlikleri artırmayın, azaltın.
Millet önünü görebilsin.
Yan gelip yatmayı bırakın.
Konuşmayın, yapın.
Bu köşe yazısı 14.04.2025 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.