TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu 23 Temmuz Salı günü toplanıp faiz kararını açıklayacak. Bu yazının kaleme alındığı 22 Temmuz itibariyle ahval ve şerait şöyle:
Tüketici enflasyonunun 2024 sonunda MB’nin tahmin aralığının üst sınırı (yüzde 42) civarında gerçekleşme ihtimali yüksek. Hafta başında açıklanan Piyasa Katılımcıları Anketi’nde beklenen yıl sonu enflasyonu yüzde 43’e düştü. 2025 Temmuz’u için ise yüzde 30 düzeyinde bir enflasyon bekleniyor. Moody’s Türkiye’nin kredi notunu iki basamak birden yükseltti ve görünümü pozitif yaptı. Enflasyonun ana belirleyicisi döviz kuru sakin bir biçimde enflasyonu düşürücü yönde hareket ediyor. Türkiye gibi ülkelerin ihtiyaç duydukları sermaye akımlarını çoğaltıcı unsurlar devrede: Avrupa Merkez Bankası faiz indirim sürecinde, ABD Merkez Bankası’nın süreci başlatmasının eli kulağında. Temmuz ayında, bazı mal ve hizmetlerin fiyatlarını artırıcı yönde etkide bulunacak kararlara rağmen hem baz etkisi hem de kurdaki sakin gidişat nedeniyle yıllık enflasyon önemli biçimde düşecek. Ağustos ayında da benzer bir düşüş gerçekleşecek.
Kısacası, enflasyon açısından en kötü geride kaldı. Bu resmi bozabilecek en önemli gelişme U-dönüş yapılarak uygulanmakta olan programdan vazgeçilmesi olur. U-dönüşe değil, programın güçlendirilmesine ihtiyaç var oysa. Çünkü program eksik; sadece para politikasını sıkılaştırmaya ve bütçe açığını kontrol etmeye dayanıyor. Bütçe açığı açısından sorunlar da malum. Paket üzerine paket açıklanıyor. Sonuncusu yasalaşmayı bekliyor. U-dönüş olmayacağını ve bütçe açığının hem 2024 hem de 2025’te Orta Vadeli Program’da (OVP) öngörülen düzeyin altına çekileceğini kabul edelim.
Bu koşullar altında yakın bir gelecekte, en erken Eylül’de, muhtemelen Ekim’de, çok ihtiyatlı davranılacaksa da Kasım’da MB’nin faiz indirmeye başlaması söz konusu olacak. Ancak indirim sürecinde MB bazı zorluklarla karşı karşıya kalacak. Bunların ikisini daha önce belirttim: Birincisi, siyasilerden gelen faiz açıklamalarının “siyasi baskı altında karar alındığı” şüphesini uyandırma ihtimaliydi. İkincisi ise çeşitli kurumların açıkladıkları enflasyonların en düşüğünün TÜİK’in açıkladığı enflasyon olmasıydı; “hangi enflasyona göre düşürdünüz” sorusuna muhatap olacaktı MB.
Üçüncü bir zorluk, TEPAV’ın on birincisini yayımladığı Para Politikası Değerlendirme Notu’nda yer alıyor. Şöyle belirtiliyor: “…son zamanlarda Merkez Bankası’nın bankacılık sisteminden likidite çeker konumuna geldiği gözlenmektedir. Özellikle döviz alımları nedeniyle bu durumun uzunca bir süre devam edeceği öngörülüyorsa, çok yakın bir gelecekte politika faizinin, koridorun alt sınırı olan ‘gecelik borçlanma faizi’ olması gerekecektir. Bu durumda, o dönemde geçerli olan politika faizinin düzeyini korumak için koridorun yukarıya doğru kaydırılması gündeme gelecektir. Bunun, para politikasının sıkılaştırılması anlamına gelmediği açık biçimde anlatılmalıdır.”
İlk iki zorluk ila karşılaştırıldığında üstesinden gelinmesi daha kolay bir zorluk. Ama yine de üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Elbette MB’nin likidite fazlasını çekmek için başka araçları da var. Geçici bir likidite fazlası için onlara başvurulabilir. Oysa TEPAV notunda vurgulanan, likidite fazlasının kalıcı olması durumu. O koşullarda, bir yandan sistemden şu ya da bu yöntemle sürekli likidite çekerken, bir yandan sisteme likidite veriyormuş gibi bankalara borç verme faizi (repo faizi; şu andaki politika faizi) politika faizi olarak kalamaz. Kalırsa, saçma olur çünkü. 2002-2010 arasında olduğu gibi, bankalardan gecelik borçlanma faizinin -koridorun alt sınırının- politika faizi olması gerekir. Bu durumda, koridor yukarıya kayacağı ve dolayısıyla hem borç verme faizi hem de repo faizi yukarıya çıkacağı için, bu işlemin faiz indirim sürecine denk gelmesi halinde kafalar karışabilir. Sözünü ettiğim üçüncü zorluk bu.
Bu köşe yazısı 23.07.2024 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
30/10/2024
Güven Sak, Dr.
29/10/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
28/10/2024
Burcu Aydın, Dr.
26/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
25/10/2024