TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu köşede sık sık uygulanmakta olan programın önemli eksikleri olduğunu belirttim. Türkiye’yi bir üst lige terfi ettirecek önemli reformlardan söz etmiyordum; daha mütevazi -makroekonomik istikrarı sağlayacak adımların atılmasının gerekliliğinin altını çiziyordum: TÜİK’in kurumsal yapısının değiştirilmesi ve son yıllarda açıkladığı istatistiklerin TÜİK uzmanları ile kurum dışından uzmanların yer aldığı bir heyetçe incelenmesi, ihale yasasının değiştirilmesi ve Merkez Bankası’nın politik bağımsızlığının 2001’deki yasaya dönülerek ona iade edilmesi.
Özellikle birincisi ve üçüncüsü, uygulanmakta olan programdan vakti zamanı geldiğinde U-dönüş yapılabileceği ihtimalini en aza indirmek için elzemdi. Yoksa ‘kervan yolda düzülür’ şeklinde bu ihtimal ancak zamanla azalabilecekti. Bu adımlar atılmadı. Ama salı günü, Anayasa Mahkemesi, 2018’de çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararname’nin (KHK) bazı maddelerini iptal etti. O maddeler, Merkez Bankası’nın politik açıdan bağımsız olmasını sağlayan 2001’deki yasal değişikliklerin fiilen mülga olmasına yol açmışlardı. Mülga olan maddeler başkanın ve başkan yardımcılarının görev süreleri ile göreve atanma biçimlerine ilişkindi. Elbette Merkez Bankası Kanunu TBMM’de değiştirilerek söz konusu maddelerin fıkraları yeniden düzenlenebilir. Bu yola gidileceğini düşünmüyorum; ekonomi programının ipinin çekilmesi anlamına gelir çünkü.
Enflasyonu sıçratan 2021’deki başkan değişikliğinden sonra yeni atanan başkan zamanında Merkez Bankası’nın hedefi yüzde 5 ama gerçekleşen enflasyon yüzde 19 iken peşi sıra politika faizini indirmesi ve ardından döviz kurunun göğe sıçramasıydı. Bir de şu açıdan bakalım: Haziran’dan itibaren yıllık enflasyonda belirgin bir düşüş gerçekleşecek. Bu düşüş sadece Haziran-Eylül 2023 döneminin çok yüksek aylık enflasyonları yerine çok daha düşük aylık enflasyonların hesaba girmesiyle olmayacak. O önemli bir unsur ama döviz kurunda son aylardaki gidişatın enflasyonu düşürücü rolü de önemli bir etken olarak devreye girecek. Keza yüksek kredi ve mevduat faizlerinin de talebi dizginleyici rol oynaması beklenir. Merkez Bankası’nın tahmini yüzde 38. Diyelim ki gerçekleşme biraz daha yüksek oldu -mesela yüzde 42, bu bizi dünya enflasyon liginde nereye oturtacak?
Grafikte IMF’nin nisanda yaptığı tahminlere göre 2024’te en yüksek on enflasyona sahip ülkeler ve tahmin edilen enflasyon oranları gösteriliyor. Zimbabve’nin hiperenflasyonu grafiği bozduğu için onu göstermedim. Türkiye için 2024 sonu enflasyonunu yüzde 45 olarak tahmin ediyor IMF, yüzde 42 olarak aldım. Türkiye 190 ülke içinde altıncı sırada yer alacak bu tahminler doğru çıkarsa. 2024’te enflasyonu yüzde 10 ve altında kalması beklenen ülke sayısı 164. çıtayı yüzde 5 yapınca, bu çıtanın altında kalan ülke sayısı 133 oluyor. Kısacası, yüzde 45’e düşürsek bile dünya ölçeğinde çok yüksek bir enflasyonumuz olacak. Daha alınacak çok yol var kısacası. Keşke, Merkez Bankası Kanun’na ilişkin söz konusu düzenleme ‘rasyonele dönüş’ programı olduğu söylenen programın bir parçası olarak yapılsaydı.
Bu köşe yazısı 06.06.2024 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024