TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Biz bu haftanın başında kısa bir süre için New York'taydık. Yalnızca pazartesi sabahı Amerikan televizyonlarına hızlıca bir bakabildik. Görmemek elde değildi. Eskiye göre bir fark vardı. Sabahın altı buçuğunda artık "finansal risklerden nasıl kaçınılır" konulu sabah sohbetçileri vardı. Sabah mavrası saatleri artık finansal sistemde olup bitenlerle alakalıydı. İlk sonuç herhalde ortada. Siz burada farkında olmayabilirsiniz ama onlar artık yalnızca bankacılık krizi ile yatıp kalkıyorlar. Sabahları oturup, "Bugün kaç kişi evlerini terk edip, çadırlara taşındı" sayımı yapıyorlar. Böyle bir ortamda "Yok canım, bu işi kolaylıkla atlatabiliriz" diye dolaşmak, mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya benziyor. Dışarıda olup bitenler fena halde canımızı sıkacak gibi duruyor, haberiniz olsun.
Gelelim dışarısı kaynaklı ikinci meseleye.. New York'ta kaldığımız otelin Faslı komisi, Türkiye'den geldiğimizi öğrenince, önce "Türk Telekom'un performansından ne kadar mutlu olduğunu söyledi. Son derece başarılı bir yatırım kararı verdiğini düşünüyordu. İkinci olarak ise "Bunların durumu kötü, bak, Bear&Stearns gitti, sırada Lehman var diyorlar. Ama asıl kocaman olanları beklemek lazım" dedi, sonra da "birkaç büyük banka ismi saydı." Hafta sonu başlayan Bear&Stearns operasyonu herkesin aklındaydı, "Sırada kim var" sorusu zihinleri kurcalıyordu. IMF Birinci Başkan Yardımcısı Alan Lipsky'nin "düşünülmeyenleri düşünme", "alışılmadık olanı yapma" başlıklı konuşmasını size daha geçen hafta duyurmuştuk. Hatırlayacaksınız. Daha üzerinden bir hafta geçmeden, bu krizin ilk büyük kurtarma operasyonu FED kaynakları ile yapıldı. Şimdi beklenmesi gereken nedir? Şimdi beklenmesi gereken, orası için en alışılmadık olanın yapılması, kamunun doğrudan devreye girmesi ve "kötü" finansal varlıkları kendi bilançosuna aktarmasıdır. Bu yeni gelişmeye bugün dünden daha yakınız. Alışılmadığın yapılması son derece faydalıdır.
Size birkaç ay önce yazdığımız gibi, kamu kaynaklarının doğrudan devreye girmesi, Western filmlerinde süvarilerin görünmesi gibi olacak. Böylece sallantı devri bitecek, ortada ne olduğunu göreceğiz. Ondan sonra oluşan hasarın makro etkilerini sınırlandırma operasyonu başlayabilecek. Yani iş daha bitmeyecek ama en azından ne ile karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlayabileceğiz. Şimdi normal görünüp aslında öyle olmayanlar piyasadan bir bütün olarak çekilmiş olacak. Finansal piyasalarda karşı taraf riski bertaraf edilmiş olacak. Kamu bankalarının sayısı artacak. Çok şahane olacak.
Çok şahane olacak, çünkü sizinle daha önce defalarca paylaşmış olduğumuz gibi, ortadaki bankacılık krizinin bizim 2001'dekinden bir milimetre bile farkı yok. Dün bizi "Yahu, böyle bankacılık sistemi olur mu?" diye paylayanların şimdi aynı dertler ile uğraşıyor olmaları hem hazin hem de pek eğlenceli doğrusu. Eğer ortadaki problemin aynı problem olduğunu daha önce idrak etmiş olsalardı, öyle "Yok likidite verelim, bakalım neler olacak?" diye boş yere zaman geçirmezlerdi. Bize daha önce önerdikleri operasyona hemen başlarlardı. Kaybedilen zaman hem FED'in kredibilitesinden yedi hem de can çekişme sürecini yok yere uzattı. Bu tür durumlarda biz onlardan deneyimliyiz. Ortada bir bilanço hasarı varsa, hasarlı bölümün hemen bilanço dışına alınmasında fayda vardır. Kamu kaynağı devreye girmeden bankacılık krizinde perde kapanmaz.
Gelelim bu yazının üçüncü tespitine. Geçen cuma günü olan hadisenin kendi başına ne olduğu ile ilgili ortada muhtelif rivayetler var. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcımız memleketin daha geçenlerde yüzde 47 oy almış iktidar partisini kapatmak için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur. Bu hadisenin kendisi hakkında uzun uzun konuşulabilir. Peki, Türkiye'yi nasıl etkileyecektir? Türkiye bankacılık krizindeki yoğunlaşma nedeniyle dışarıdan kaynaklanan şokları bundan böyle daha doğrudan hissedecektir. Hükümetimizin bugüne kadar başarıyla bizi diğerlerinden farklılaştıracak hiçbir tedbir alamaması bu durumun temelini atmıştı. Bir sosyal güvenlik yasasını geçirmeyi becerememiş olması, ilk katı zaten çıkmıştı. Şimdi Sayın Başsavcımızın adımı olsa olsa çatıyı kapatmıştır. Herkes elbirliğiyle dışarıdan kaynaklanan krizi daha çok hissetmemiz için elinden geleni yapmış bulunmaktadır. Emeği geçen herkesin kutlanmasında fayda vardır.
Bu neden böyle olacaktır. İsterseniz bir kez daha altını çizelim. Dışarıdan gelen dalgaların etkilerini azaltacak temel faktör, Türkiye'de yerleşik olanların elinde bulunan yabancı para portföyleriydi. Şimdi kendimizi farklılaştıramadığımız için bundan böyle bu portföylerin içeride çalkantının etkisini hafifletecek bir rol oynamasını beklememek gerekmektedir. Dışarıdan gelen etki, bu dalgakırana çarpmadan doğrudan üzerimize gelecektir. Çarpmanın şiddetini bütünüyle hissedeceğiz.
Türkiye, ABD kaynaklı bir krize, Alan Greenspan'in deyişiyle, "ikinci savaştan beri görülen en derin krize" herhangi bir planı ve programı olmadan girmektedir. Yöneticilerimiz elbirliğiyle bizi "kör kuyularda merdivensiz", "denizler ortasında yelkensiz" bırakmışlardır. Bundan sonra işimiz herkesin kendi risk yönetim becerisine kalmış görünmektedir. Dalgalar birer birer sahilimize vururken iyi şanslar ve de iyi haftalar efendim.
Bu yazı 21.03.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024