TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Eurostat verilerine göre Türkiye, 2024 yılında 33 ülke arasında üniversite mezunlarının işsizlik oranının genel işsizlik oranını aştığı tek ülke oldu (Şekil 1). Yani, üniversite diploması gençler için beklenen “güvence” olmaktan çıkarken, işsizlik riski artık daha da görünür hale geliyor. TÜİK verileri bu tabloyu somutlaştırıyor: 2024’te 25-34 yaş grubundaki işsizlerin neredeyse yarısı (%49,2) yükseköğretim mezunu. 2014’te bu oran yalnızca %31,9’du. On yıl içinde dramatik bir değişim yaşandı (Şekil 2).
Bu artışın arkasında, yükseköğretimin hızlı ve plansız genişlemesi var. 2006’da başlatılan “her ile bir üniversite” politikasıyla Türkiye’de bugün 208 üniversite (meslek yüksekokulları dahil) bulunuyor. YÖK verileri, öğrenci sayısındaki yükselişi de gözler önüne seriyor: 2004-2005’te örgün önlisans ve lisans programlarına kayıtlı yeni öğrenci sayısı 249 bin iken, 2023-2024’te bu sayı 833 bine çıktı.
Şekil 1 Ülkelere göre genel işsizlik oranı ve üniversite mezunları işsizlik oranı (15-74 yaş), %, 2024
Kaynak: Eurostat
Şekil 2 25-34 yaş grubundaki işsiz sayısının eğitim durumuna göre dağılımı, bin, 2014-2024
Kaynak: TÜİK İşgücü İstatistikleri
Nicelik mi, Nitelik mi?
TEDMEM’in 2024 Eğitim Değerlendirme Raporu, Türkiye ile Almanya arasındaki çarpıcı farkı ortaya koyuyor. Benzer nüfus büyüklüğüne sahip iki ülkeden Türkiye’de üniversite öğrenci sayısı 7,1 milyon iken Almanya’da bu sayı yalnızca 2,9 milyon. Ancak Almanya’daki akademik personel sayısı Türkiye’nin 2,3 katı. Bu tablo, Türkiye’de yükseköğretimde niceliksel büyümenin niteliği gölgede bıraktığını düşündürüyor. THE sıralamalarında da bu fark net biçimde görülüyor: Türkiye’den ilk 100’de hiçbir üniversite yok, ilk 500’de yalnızca üç üniversite yer alıyor. Almanya’da ise ilk 500’de 41 üniversite var.
Şekil 3 Bazı ülkelerin yükseköğretim sistemlerine ilişkin veriler
Kaynak: TEDMEM 2024 Eğitim Değerlendirme Raporu
Beceri Uyumsuzluğu: İşgücü Piyasasının Açığı
Üniversite sayısındaki artış, istihdam kapasitesiyle uyumlu olmadığında işgücü piyasasında “beceri uyumsuzluğu” sorunu büyüyor. TÜİK’in 2024 raporuna göre, 15-34 yaş grubundaki 9,2 milyon kişinin 2,5 milyonu becerilerinin altında işlerde çalışıyor. Başka bir deyişle, üniversite mezunu olmak artık çoğu genç için “iyi iş” anlamına gelmiyor; tam tersine, beklenti ile gerçeklik arasındaki uçurum giderek açılıyor.
Üniversiteye İlgide Gerileme
Bir başka dikkat çekici gelişme, üniversite sınavına katılım ve tercih davranışlarında yaşanıyor. 2025 yılında 1,1 milyon öğrencinin liseden mezun olduğu varsayıldığında, bunların sadece 840 bini YKS’ye başvurdu. Başvuranların 812 bininin puanı hesaplandı; ancak yalnızca 394 bini tercih yaptı ve 234 bini yerleşti. Üstelik yerleşenlerin 13 bini açıköğretim tercihi yaptı. Bu durum, üniversite eğitiminin cazibesinin azaldığını, artan maliyetler ve yurtdışı seçeneklerinin tercihleri etkilediğini düşündürüyor.
Nitekim bazı prestijli liselerden mezun olan öğrencilerin yurtdışına yönelmesi bu eğilimi doğruluyor. FMV Işık Okulları’nda yurtdışına yerleşen öğrenci sayısı 2019’da 20 iken 2024’te 44’e çıktı. Galatasaray Lisesi’nde 2020’de sadece 4 olan sayı, 2023’te 29’a ulaştı. Saint Benoît Fransız Lisesi’nden ise 107 öğrenci yabancı üniversitelerden kabul aldı. Bu tablo, eğitimde küresel hareketliliğin Türkiye için “beyin göçü” riskini artırdığına işaret ediyor.
Şekil 4 Ortaöğretim mezun sayısı ve ortaöğretim son sınıf düzeyinde sınava başvuran aday sayısı, bin, 2006-2024
Kaynak: MEB, ÖSYM
Not: 2024 yılı ortaöğretim mezun sayısı için 2023/24 öğretim yılı 12. Sınıf, 2025 yılı için 2023/24 öğretim yılı 11. Sınıf verileri kullanılmıştır.
NEET Riski: Gençler Nerede?
Asıl kritik soru şu: Üniversiteye gitmeyen ya da mezuniyet sonrası istihdam bulamayan gençler nereye kayıyor? Bu grubun önemli bir kısmının “ne eğitimde ne istihdamda” (NEET) kalan gençler arasına dahil olma riski var. Bu durum, yalnızca bireysel düzeyde kayıp değil; aynı zamanda ülkenin ekonomik büyüme ve toplumsal refah potansiyeli açısından da ciddi bir tehdit.
Okul Türleri Arasındaki Makas
ÖSYS ve YKS verileri, okul türleri arasında da farklılıkları ortaya koyuyor. 2015’te fen lisesi son sınıf öğrencilerinin %63,2’si lisans programına yerleşirken, 2024’te bu oran %46,3’e geriledi. Anadolu liselerinde ise düşüş %56,8’den %16,9’a kadar indi. Bu gerilemenin yalnızca öğrenci başarısıyla açıklanması mümkün değil; kontenjanlar, sınav sistemi ve eğitim politikalarındaki değişiklikler de rol oynuyor.
Şekil 5 Okul türüne öre son sınıf düzeyinde üniversite sınavına başvuran ve yerleşen sayısı, 2015 ve 2024
Kaynak: YÖK
Sonuç: Kalite Odaklı Yeni Bir Döneme Geçiş
Türkiye’nin yükseköğretim hikâyesi, plansız büyümenin gölgesinde zorlu bir sınavdan geçiyor. Üniversite diploması artık işsizlikten çıkış bileti değil. Önümüzdeki dönemde şu sorular kritik hale geliyor:
Üniversite eğitiminin niteliği nasıl artırılabilir?
Mezunların becerileri ile işgücü piyasası ihtiyaçları nasıl örtüştürülebilir?
Meslek liseleri, mesleki eğitim merkezleri ve meslek yüksekokulları gençler için nasıl daha cazip hale getirilebilir?
Beyin göçü eğilimi tersine çevrilebilir mi?
Bu sorulara verilecek yanıtlar, yalnızca eğitim politikalarını değil, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal geleceğini de şekillendirecek.