TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Temel nedeni eğitim sistemimiz olsa gerek. Ezbere çok yatkınız: “Maliye politikasında disiplin şart”. Elbette öyle. Ama ne anlıyorsunuz mali disiplinden? Hemen her koşulda bütçe açığını azaltmayı mı? Buna yanıtınız evetse, kusura bakmayın bu benim mali disiplin anlayışıma uymuyor. Uymadığı gibi çok anlamsız buluyorum.
Maliye politikasına birkaç yılı kapsayacak bir açıdan bakmakta yarar var. Özellikle içinde bulunduğumuz olağandışı pandemi döneminde. İstihdamda müthiş bir düşüş var. Ağırlıklı olarak hizmet sektöründeki küçük işletmeler pandemi önlemleri çerçevesinde faaliyetlerine ara verdiler. Bu insanlara parasal destek vermek gerekiyor.
2021 başı itibariyle kamu borcuna bakınca, GSYH’ye oranla düşük bir düzeyde: %35. Borç-GSYH oranı açısından Türkiye için ‘tehlike sınırı’ olarak kabul edilebilecek %55-60 aralığının oldukça altında. Bu koşullarda, kapsamlı bir ekonomik program çerçevesinde, bütçeden destek vermenin ve dolayısıyla bütçe açığını ulaştığı düzeyde, belki biraz daha yüksekte tutmanın bir sakıncası olmaz. Yeter ki, herkesi, gelecek yıldan itibaren bütçe açığını kademeli olarak azaltacağınıza ve borçtaki artışı durduracağınıza o kapsamlı program çerçevesinde ikna edin. ‘Kapsamlı program’ derken neyi kastettiğimi defalarca yazdım; şimdilik tekrarlamayayım. Kısacası, şimdi gevşek ama yakın gelecekte sıkı bir maliye politikası da disiplinli bir maliye politikası anlamına gelir.
Ancak, bu tür bir politikanın Türkiye’de karşılaşacağı en azından dört risk var: Birincisi, “maliye politikasında disiplin şart” deyip mega projelerden söz etmek. İkincisi, Hazine’nin verdiği gelir garantileri çerçevesinde, düşük kapasite kullanılan havaalanlarına, otoyollara ve köprülere bütçeden aktarılan destek. Üçüncüsü, düşük olduğunu belirttiğim kamu borcunun yarısının (hatta biraz daha fazlasının) döviz cinsinden olması nedeniyle, bütçenin kur sıçramalarına karşı duyarlı olması. Dördüncüsü, bugünkü gevşeme gözlenirken, yarınki sıkılaştırmanın yarın gelince gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin şimdiden bilinmemesi.
İşte, kapsamlı bir ekonomik programın yürürlüğe konulması gereğinin ortaya çıktığı bir nokta daha. ‘Yapacağız, edeceğiz’ şeklinde değil de ‘şu sorunları çözmek üzere şu önlemleri aldık’ şeklinde bir program. Böyle bir program olsa ‘şimdi gevşek-yarın disiplinli’ bir maliye politikasının fazla riski olmaz.
Bu köşe yazısı 18.03.2021 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024