TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen hafta, sosyal ve ekonomik sorunlarının çoğunu çözmüş Yeni Zelanda’da kanlı bir terör saldırısına tanıklık ettik. Cuma namazı için toplanan cemaate yapılan saldırıda 49 kişi hayatını kaybetti. Terör eylemi dünyanın çeşitli yerlerinde farklı tartışmalara neden oldu. Dikkat çeken husus, saldırının tanımlanması ve sınıflandırılmasında mutabakatın olmaması ile teröristin yazdığı “manifestosunun” ele alınış biçimiydi.
Terörizm ders kitapları ortak bir terör tanımının olmadığını yazar. Yüzden fazla tanımdan söz edilir. Ancak nereden bakılırsa bakılsın, bu olayın tipik bir terör saldırısı olduğuna şüphe yok. Politik motivasyonla hareket geçen saldırgan, “düşman” gördüğü bir grup masum insanı hedef alarak şiddet uygulamış ve çok sayıda insanı katletmiştir.
Bu hadisede olduğu gibi terör, politik (dini, ekonomik, sosyal) amaçların gerçekleşmesi için kullanılan bir “metottur”. Failin ideolojisinin, kurbanların kimliğinin ve statüsünün hiç önemi yoktur. Kısacası, bu yöntemi kullananlar teröristtir ve Yeni Zelanda saldırısı da tipik bir terörist saldırıdır. Trump’ın dediği gibi, sadece “korkunç bir katliam” değildir.
Batı’nın bazı mahfillerinde ve medyada tereddüt yaratan ikinci husus, terör eyleminin gerisindeki “motivasyonunun” açıkça belirtil(e)memesidir. Saldırının “dini referanslı” olduğu konusunda tereddüt yoktur. Oysa politik hedefin teşhisi noktasında herkes meşrebine göre tavır alabiliyor. Nitekim burada da aynı durum söz konusu.
Yeni Zelanda terör saldırısının ardından yapılan “motivasyon” tanımlamalarında Soğuk Savaş döneminin yerleşik sağ-sol ayrımına referans verildiğini görüyoruz. Saldırganın temel motivasyonunu, “yeni aşırı sağcı”, “ırkçı” olarak tanımlama çabaları gözden kaçmıyor. Elbette bunun birden fazla sebebi var.
Yerleşik sınıflandırmanın dışına çıkmak, motivasyonu dinle, “Hıristiyanlıkla” ilişkilendirmek, uzun çabalar sonunda inşa edilen, İslam’ın “terör yapma tekelini” kırabilir. Ne de olsa Batı, dini/mezhep referanslı “şiddet” sorununu aşalı yüz yıllar oldu! Dahası böyle bir yaklaşım, Yahudi soy kırımının esasını oluşturan ırkçılığın etkisini de azaltabilir. Ayrıca politikacıların elinde sağ-sol gibi bir şablon varsa ve bu seçmenleri incitmiyorsa onunla yola devam etmekte ne zarar olabilir?
Sebebi her ne olursa olsun, önümüzdeki dönem de terör saldırısının bu “muallakta” kalan motivasyon sorunu tartışılmaya devam edilecektir.
Bu süreçte dikkat edilmesi gereken husus, teröristin yayınladığı manifestonun ele alınma biçimdir. Manifestoda yer alan fikirlerden yola çıkarak dünyayı anlamlandırmaya çalışmak teröristin zekâ düzeyine inmek, onun istediği yolda gitmek demektir.
Manifesto, aşırıcılığa müptela olmuş birinin, bir caniye dönüşmesinin basit, ilkel fikri serüvenidir. Nasıl radikalleştiğini, canilik eşiğini nasıl aştığını gösterir. Terör saldırısı için kendisini haklı gösterme nedenlerini, fantezilerini, zihin dünyasını anlamaya yarar. Daha çok terörizm çalışanları, psikolog ve psikiyatristlerin ilgi alanına girer. Çünkü bu sağlıklı bir dünya okuması değildir. O yüzden de tarih ve siyaset bilimcilerin itibar etmesi gereken bir metin hiç değildir.
Bu köşe yazısı 19.03.2019 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024