TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
ABD’nin Suriye’de görevli askerlerinin %90’ını çekeceğini ilan etmesi bir sürprizdi. Öte yandan, DAEŞ’in Suriye topraklarındaki fiziki kontrolünün birkaç gün içinde sonlanacak olması da tartışmaları yeni bir mecraya taşıdı. Haliyle, bu gelişmeler, Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda “güvenli bölge” kurma arayışlarını hızlandırdı. Ancak şu ana kadar ABD ile yapılan müzakerelerde fazlaca bir ilerleme sağlanmış görünmüyor.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine ilişkin taleplerinin arka planında müzminleşmiş PKK sorunu yer alıyor. Örgütün, Suriye iç savaşında elde ettiği siyasi, coğrafi avantaj ve askeri kapasiteyle Türkiye’nin güvenliğini tehdit ettiği açık. Haliyle, PKK’nın önümüzdeki yıllarda da gündemde olacağı anlaşılıyor. Bu durum, alakalıların, PKK’nın kapasitesini, izleyeceği olası stratejiyi, ilişkilerini ve çevresel koşulları doğru biçimde okumasını gerektirir.
Geçen hafta Anadolu Ajansı’na konuşan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, PKK’lı terörist miktarını açıkladı. Buna göre, PKK’nın, Türkiye, Irak ile Suriye’nin kuzeyinde toplam 17 bin teröristi var. (İran’da ya hiç yok, ya da sayı kayda değer görülmemiş olmalı.) Akar’a göre, bunun 750’si Türkiye içinde, 3 bini Irak’ın kuzeyinde, 13 bini de Suriye’nin kuzeyinde faaliyet gösteriyor. Birkaç gün önce de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da yurt içi terörist sayısını benzer şekilde ifade etti.
Açıklamalar Suriye’deki terörist sayısı üzerinde düşünmeyi gerektiriyor. Nitekim açık kaynaklar, ABD’nin yaptığı askeri yardımlar ve bölgedeki operasyonlar Suriye’deki PKK’lı sayısını belirtilen rakamın en az üç katı olabileceğini söylüyor. 2016 yılında ABD Kongresi araştırma birimi, SDG’nin kuruluş aşamasında YPG’nin militan sayısını 25 binden 50 bine ulaşan farklı rakamlar vermekteydi. Dahası, geçen hafta sonu bir radyo programına katılan, DAEŞ’le Küresel Mücadele Koalisyonu eski temsilcisi McGurk, kuruluşunu büyük bir başarı olarak gördüğü SDG’nin (Suriye Demokratik Güçleri) silahlı militan sayısını 60 bin olarak ifade etti. Ardından da bu grubun Kürtler, Araplar ve Hıristiyanlardan oluştuğunu açıkladı. Nitekim ABD’nin silah, mühimmat ve diğer lojistik yardımlarını bu parametrelerle yaptığı biliniyor.
Ana eksenini PKK/PYD’nin oluşturduğu, 60 bin kişilik bir grubun içinde PKK’lı sayısının 13 bin olarak yorumlanması, sorunlu bir tespit gibi duruyor. PKK’nın kontrol ettiği bölgenin yüzölçümü, mecburi askerlik uygulamasına tabi sivil halkın sayısı, operasyonların ölçeği, sıklığı, bugüne kadar Suriye’de verdiği zayiat, SDG’yi oluşturan farklı etnik ve dini kökenli militanlar arası güvensizlik halini giderecek, kontrol altında tutacak kuvvet oranı dikkate alındığında, en iyi tahminle PKK’lı sayısının 35 ila 40 bin civarında olması gerekir. Çünkü SDG içinde 13 bin PKK’lı, 47 bin diğer gruplara mensup militan olması akla yatkın gelmiyor.
Sayının yanı sıra, PKK’lı teröristlerin coğrafi dağlımı ve dönemsel olarak odak noktasının Suriye olması geleceğe dair önemli ipuçları vermektedir. Bu çerçevede PKK, sınır aşan karakterde, merkezi planlamayla hareket eden, yerel davranabilen, politik askeri bütünleşik strateji izleyen, hibrit bir terör örgütü. Suriye’de mevcut askeri, siyasi süreç devam ettikçe, PKK’nın askeri faaliyetlerinin ağırlık merkezini bu ülke oluşturacaktır. Ancak bu gelişme, uzun vadeli politik hedef ve faaliyetlerin ağırlık merkezinin Türkiye olacağı gerçeğini değiştirmez.
Bu köşe yazısı 12.03.2019 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024