TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye’nin sancılı ve tartışmalı sivil asker ilişkileri tarihinde yeni bir sayfa açılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genelkurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanabileceğini açıkladı. Devletin yeniden yapılandırıldığı bu süreçte, E. Org. Hulusi Akar’ın Milli Savunma Bakanlığı görevine atanması bu konuda önemli mesafe alındığını gösteriyor.
TSK, 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında büyük travmalar yaşadı. Çok sayıda general, subay, astsubay tutuklandı veya tasfiye edildi. Hükümet, benzeri girişimleri önlemek amacıyla, emir komutayı, personel yetiştirme düzenini, tayin ve terfi sistemini sıkı biçimde kontrol altına almaya girişti.
Bu gün küresel ve bölgesel gelişmeler iktidarda kimin, hangi partinin olduğuna bakılmaksızın, Türkiye’nin güçlü ve etkin bir Silahlı Kuvvetler’e sahip olması gerektiğini söylüyor. Nitekim hükümetin savunma sanayiindeki çabaları, darbe sonrası bölgesel güvenlik sorunları, Türkiye’nin uluslararası alanda artan askeri görünürlüğü bunun en önemli kanıtı.
Geçiş döneminde Genelkurmay Başkanı’nın Milli Savunma Bakanı olması, askerlik kültürü, sorunların hızla aşılması, zamanlama, karar alma süreçleri kapsamında doğru bir yaklaşımdır. Nitekim 15 Temmuz sonrası alınan tedbirler, TSK’nın emir komuta sistemini zayıflatırken, MSB, Genelkurmay ve kuvvetler arası kompartımanlaşmayı, hareketsizliği de artırmıştı. İlişkilerin bu şekilde devamı TSK’ya ve ülkeye büyük zararlar verebilirdi.
Milli Savunma Bakanlığı değişim sürecinde üç soruna odaklanmak zorunda. Devlet dışı aktörlerin belirleyici olduğu güvenlik ortamı ile Türkiye jeopolitiğinin değişmezleri, kara, deniz, hava ve özel kuvvetlerin müşterek iş yapma kapasitesinin sürekli geliştirilmesi gerektiğini söylüyor. Ortak anlayış, kavramlar, norm ve değerlerin aynı çizgide buluşması bir zorunluluktur. Hibrit tehditler farklı karakterlere sahipler. Çoğu zaman suçlu ile düşman arasında gidip gelmekte ve siber dünyayı mesken tutmuş durumdalar. Bu ise, asker ile kolluk (polis-jandarma) arasında iş birliğini her zamankinden daha fazla gerektirmektedir. Polis askerleşirken, asker de polisiye işlere soyunmak zorunda kalmaktadır. Dahası, yeni çatışma ve güvenlik ortamı, iyi eğitimli, disiplinli, bağımsız düşünebilen ne yaptığını bilen, yerel sorunlara yerel çözümler üretecek küçük rütbeli, kaliteli personel gerektirmektedir.
Ayrıca mevcut güvenlik ortamı, daha fazla sivil-asker iş birliğini gerektiriyor. Sivil kavramı sadece üniformasız devlet görevlilerini değil, sivil toplum örgütlerini, özel sektörü ve medyayı da kapsıyor.
Şüphesiz oldukça uzun ve karmaşık bir liste çıkartılabilir. Sivil asker entegrasyonunda siviller, askerlerin dünyasını, sembollerini, değer ve normların önemini kavramak, ortak norm ve değerler oluşturmak zorunda. Yine askeri, teknik ve planlama kapasitesi kazanmalılar. Askerlerin de, yeni düzende, güvenliğin askerlikten öte uzmanlık olduğunu, sorumluluğun ise sadece kendilerine ait olmadığını anlamaları gerekir.
Bu köşe yazısı 13.07.2018 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024