TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçtiğimiz günlerde UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı) yeni raporunu açıkladı.
2018 raporunun konusu hiç şaşırmayacağınız gibi teknoloji ve inovasyon. Raporda yeni teknolojilerin sürdürülebilir kalkınma üzerine etkisi vurgulanıyor. Bu etkinin işlevsel hale gelmesi için ön koşul olarak da, farklı aktörler arasında işbirliklerinin kurulması belirtiliyor. İnovasyon, aktörleri tek tek ekosistemde yerine yerleştirmekle ortaya çıkmıyor. Aktörler arası ilişkiler işlevsel hale gelmeden inovasyon ekosistemi etkin çalışmıyor. UNCTAD raporunda da, ekosistemdeki aktörlerin tek tek, yeni teknolojilerin sürdürülebilir kalkınma için önemini benimsemesinin yetmediği, bunun işlevsel hale gelmesi için aktörler arası işbirliklerinin gelişmesine ihtiyaç duyulduğu uzun uzun anlatılıyor. Dünyada, sürdürülebilirlik teması altında enerjiden inşaata farklı sektörlerden şirketlerin startuplar ile işbirlikleri hızla artmaya devam ederken, son günlerde Türkiye'de de startuplarla kurumsal şirketlerin işbirliğini çokça konuşmaya başladık. Bu konuşmaların ne kadarı işlevsel hale dönüşür de fayda sağlar hep birlikte göreceğiz ama bir yandan da konuşmaktan yapmaya geçişi anlamlı araçlarla bilinçli biçimde tetiklemeye devam etmek lazım. BCG'nin 2016'da, farklı ülkelerden farklı aşamalardaki startuplara yaptığı bir anket çalışmasının sonuçlarına göre, startupların yüzde 97'si kurumsal şirketlerle işbirliği yapmak istiyor. Fakat bunun ancak yüzde 57'si gerçekleşebiliyor. Çalışmanın yapıldığı ülkeler arasında ABD, İngiltere gibi girişimcilik ekosisteminin etkin çalıştığı yerlerin yoğun olduğunu da göz önünde bulundurarak bu oranı yeniden değerlendirmek gerekiyor. Türkiye gibi bu işbirliklerinin henüz çokça konuşulduğu ülkelerde, işbirliğinin gerçekleşme oranı önemli ölçüde düşebiliyor.
Yine aynı çalışmanın sonuçlarından hareketle, startupların hangi aktörlerle neden işbirliği yaptığına bakınca, ilk finansman söz konusu olduğunda kamu kurumları ve girişim sermayesi ile işbirliklerinin öne çıktığını görüyoruz. Kurumsal şirketler, ilk finansmanı sağlamak için işbirliğinde bu iki aktörden sonra geliyor. Ama pazara erişim söz konusu olunca, en önemli aktör olarak kurumsal şirketler öne çıkıyor. Kamu kurumları, startupların pazara erişiminde, normalde beklenenin çok altında bir role sahip gibi görünüyor.
Yukarıda bahsettiğim gibi ilk finansman için kamu kurumları ve girişim sermayesi öne çıkarken, startuplara, önümüzdeki dönemde hangi finansman kanalına yönelmek istedikleri sorulduğunda kurumsal şirketler öne çıkıyor. Bunun nedeni ise, kendilerini yönlendirecek, teknik kapasiteye sahip ve network sağlayacak finansman kanallarına erişim ihtiyacı. Geçen gün, ticarileştirme aşamasında bir startupın kurucusu ile sohbet ederken, bunu destekleyici olarak kendi hikayesini anlattı. "Şimdiki aklım olsa, aldığım ilk yatırımın beşte birini alsam bile bu alanda deneyimli, bizi yönlendirecek, teknik süreçlerden haberdar birisinden para alırdım" dedi. Sektörden, regülasyonlardan habersiz fon sağlayıcıların startuplara çok zaman kaybettirdiğini ve verilen kaynağın kaybedilen zaman ve hatalı süreçlerle anlamını kaybettiğini söyledi. Her ne kadar kurumsal şirketler bu anlamda daha iyi bir seçenek gibi görünse de, startuplarla kurumsal şirketlerin işbirliğinde de birçok problem ortaya çıkıyor.
Gerçekleşemeyen işbirliklerinin en önemli nedeni, iki aktörde zamanın farklı akışı, vizyon ve önceliklerin birbirinden çok farklı olması. Aynı zamanda iki tarafın da hangi kanallardan birbirine nasıl dokunacağını bilmemesi ve bunu yolda öğrenmeyi denemesi. İşte tüm bu nedenlerle iki aktörün de ilk temas için bile hazırlıklı olması son derece değerli.
Geçtiğimiz hafta İzmir'de yukarıda bahsettiğim iki temel konuyu da içine alan bir ilk gerçekleşti. Sürdürülebilirlik temasında yeşil teknoloji startupları ile kurumsal şirketler bir araya geldi. GreenTech İzmir programı kapsamında gerçekleşen bu buluşma vesilesiyle aynı zamanda küresel gündemin en önemli meselelerinden olan sürdürülebilirliğe birlikte katkı vermek için yeşil teknolojilerde işbirliğinin ilk adımları atılmış oldu. En önemlisi de, ilk temas öncesinde bir hazırlık süreci yürütüldü. Buluşma programına Ford, Yaşar Holding, Tüpraş, Siemens, Cisco, EPİAŞ, İnci Holding, DYO, Viking Kağıt ve Abalıoğlu Holding olmak üzere 10 kurumsal şirket katıldı. Programda yer alan 12 startup ise şöyle: D&Y, B-Preg, Dynel, Onur Enerji, Botart, NT Organik Enerji, Diploid, ST Biotech, Nika ECU, Pikotek, Kodeco ve OTTO. Bu görüşmeler sonucunda işbirliklerinin gerçekleşmesine yönelik devam süreçleri planlandı. Artık bu tür odaklı programlar vasıtasıyla, kurumsal şirketlerle startupların işbirliğinin önemini konuşmaktan uygulamaya geçirmemiz gerekiyor.
Bu köşe yazısı 18.05.2018 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
25/12/2024
Güven Sak, Dr.
24/12/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
23/12/2024
Selin Arslanhan
23/12/2024
Burcu Aydın, Dr.
21/12/2024