TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen Ağustos ayının sonlarıydı. Ben hayatımın ilk Bitcoin yazısını yazdım. O zamandan beri takip ediyorum. O sırada, Bitcoin’in toplam piyasa kapitalizasyonu daha 69 milyar dolar kadardı. Çok iyi hatırlıyorum. O zaman, TEPAV İnovasyon Çalışmaları direktörü Selin Arslanhan “Sen, buna bir baksan.” demişti. “Artık böyle işlerle ilgilen hem.” Keşke yazacağıma, Bitcoin alsaymışım diyorum bugünlerde doğrusu. Bu ne biçim Bitcoin?
Şifreli paraların toplam piyasa değeri 450 milyar doları aştı
O zamanlarda, şifreli paraların (cryptocurrency) toplam piyasa değeri, daha 150 milyar dolar civarındaydı. Bugün Bitcoin, tek başına 160 milyar doları aştı. Şifreli paraların toplam piyasa değeri ise 450 milyar doları aştı. Yaklaşık bir yılda toplam piyasa kapitalizasyonu üç katına çıktı, böyle bakarsanız. Bitcoin’in tanesi ise bugünlerde 9.500 doları aştı. Dün baktığımda, Bitcoin’in toplam piyasa değeri ise 162 milyar dolar, Ethereum ise 77 milyar dolardaydı.
Bitcoin karşısında Türk Lirası eridi de eridi
Şimdi ben o yazıyı yazdığımda, 1 Amerikan doları, 3,48 Türk lirası ediyordu. Bugün ise 1 dolar, 4,25 lira filan ediyor diyelim. Ne ediyor? Yaklaşık 8 ayda lira, dolar karşısında yüzde 22 civarında değer kaybetmiş oluyor. Gelin bir de Bitcoin’den hesaplayın vaziyeti isterseniz, geçen yıl Ağustos ayının 24’ünde bir Bitcoin, 13.920 lira filan ediyordu. Şimdi 40.375 lira ediyor. Nedir? Bir Bitcoin almak için artık 8 ay öncesine göre üç kat daha fazla lira ödemek gerekiyor. Aslında Bitcoin fiyatı üç kat artmadı ama arayı liranın dolar karşısındaki değer kaybı tamamlıyor. Keşke yazıp ilgileneceğime, satın alsaymışım dediğim işte bu.
Müsaadenizle buradan iki sonuç çıkartayım. Biri Bitcoin, diğeri de lira hakkında. Öncelikle, uzun vadeli baktığınızda Bitcoin’in bir paranın taşıması gereken özellikleri taşıdığı daha bir görünür oldu sanki. Nasıldı? Alım satım işlemlerinde kullanıyorduk. İşte şimdi daha yoğun kullanılıyor. Başka? Bir muhasebe birimi olarak kullanılabiliyordu. Bu da onu yapabiliyor. Üçüncüsü, bugünden yarına serveti taşımaya imkan veriyordu. Bakın en iyi o işi yapıyor. Bu son 8 aya dikkatli bakarsanız; dolar ve lira, Bitcoin karşısında hep değer kaybettiler. Satın alma gücünüzü, bugünden yarına taşımaksa amaç; Amerikan doları cinsinden bir finansal araç kadar faydalı işte Bitcoin ya da Ethereum. Fena değil.
Şifreli para, dünyanın kahir ekseriyetini oluşturan istikrarsız ülkelerden servet transferi için dijital altın bir nevi
Doğrusu ya, ben iki kişi arasındaki işlemlere devletin karışamadığı bir imkânın özellikle istikrarsızlığın yoğun olduğu ülkelerde yaşayanlar için büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Dünyada bütün ülkelerin vatandaşları, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sahip olduğu lirayı serbestçe başka bir ülke parasına çevirip, yurt dışına tek tuşla gönderme hürriyetine sahip değil. Bitcoin ve şifreli paralar, özgürlüklerin kısıtlandığı bu tür ülkelerin vatandaşları için bulunmaz hint kumaşı niteliğinde doğrusu. Düşünün mesela Venezüella’dasınız. Etrafta dolar bulmak imkansız. Elinizde dolar olsa, banka hesabınızda güvenli bir biçimde saklayamıyorsunuz. Halbuki Bitcoin öyle mi? Blockchain vasıtasıyla yaptığınız işlemin hilesiz hurdasız olduğundan emin olabiliyorsunuz. Devlet önünüze ne yasak koyarsa koysun, aşabilmek için bir yol bulabilmek mümkün blockchain teknolojisi sayesinde.
İktisadi hürriyetlerin olmadığı, istikrarsız ülkelerde yaşayanlar doğrusu bu anlamda benim ilk aklıma gelen geniş müşteri kitlesi olarak alınabilir. Geçenlerde bu konular üzerinde düşünen biri, “Dünya nüfusunun yüzde 85’i, Kuveyt’ten daha az gelişmiş ülkelerde yaşıyor” diyordu. “İşte Bitcoin için değer taşıyan aplikasyonlar dünyanın bu bölümünden çıkacak.”. Tanımı biraz değiştirebiliriz belki ama yüzde üç aşağı beş yukarı buralarda kalır.
“Sultan Hamid Düşerken”i okumuş muydunuz?
Geçenlerde Nahid Sırrı Örik’in “Sultan Hamid Düşerken” romanını yeniden okurken aklıma takıldı: Hareket ordusu İstanbul’a yönelince İstanbul’dan kaçanlar, çantalarına, mücevher, altın, nakit bir şeyler alıp kaçıyorlar. Aynı Suriyeliler gibi. Sonra Suriyelilere yönelik yaptırımlar, normalde bankacılık sisteminin Suriyelilere hesap açmasını neredeyse imkansız kılıyor. Açarsanız, bu yaptırımlara takılma ihtimali, akıllı bankacıları bu işten uzak tutuyor gördüğüm. Bu durum, Suriyelilere ait Türkiye’deki yaklaşık 9.500 firmanın işlemlerini zorlaştıran temel faktörlerden biri aslına bakarsanız.
Hâlbuki Bitcoin öyle mi? Taşıması kolay öncelikle, nakde dönmesi de zor değil. Blockchain sayesinde, bir şeye bağlanmadan, bir nevi dijital altın oldu Bitcoin. Demem o ki, bu küresel alt üst oluş döneminde insanların servetlerini bir yerden başka bir yere en emin bir biçimde aktarabilecekleri bir yol bu şifreli para sanki. Hadiseye yalnızca gelişmiş ülke perspektifinden bakmamak lazım. Bekleyin yakında, “Allah’ın unuttuğu ülkelerin servetlerini dijital olarak merkeze nasıl taşırız?” diye bir app bulunur. Bu ilk sonucum olsun.
Uzun süren getiri kıtlığı (yield famine) bizim burada risk birikimine yol açtı.
Şimdi gelelim Türk lirasına. Türkiye, dışa açık, dalgalı kur rejimini benimsemiş bir ülke. Böyle bir durumda, küresel iktisadi politika değişimlerinden doğrudan etkileniyor. Dünya parasal genişlemeden (QE), parasal sıkılaşmaya (QT) giderken, Türkiye’nin de farklı davranması gerekiyordu. Davranmadı. Somutlayayım: QE döneminde, merkezdeki getiri kıtlığı (yield famine) nedeniyle Türk şirketlerinin artan yabancı para cinsinden borçlarını azaltacak bir politika çerçevesi geliştirilmesi gerekiyordu. Geliştirilmedi. 1997’de Güney Doğu Asya ülkelerinin bulundukları noktadayız şimdilerde. Bu küresel ortam.
Buna sonra bir de bölgesel resmi ekleyin. Türkiye, bir süredir, bölgemizde Amerika, Rusya ve İran’ı aynı anda idare ediyordu. Şimdi Amerika, Rusya ve İran’ı aynı anda idare etmenin artık imkânsızlaştığı bir noktadayız. İmkansız üçleme oldu bu da.
İçeride ise seçimler Haziran sonunda olacak. Peki, 25 Haziran sabahı itibariyle, IMF’li ya da IMF’siz nasıl bir istikrar programı ile işe başlayacağız? Şöyle de sorayım: Liranın istikrara kavuşturulması için seçimden sonra ne tür stratejiler uygulanacağını biliyor muyuz? Daha bilmiyoruz. Öğrendikçe, piyasalar istikrara kavuşacak. Öyle, siz benim ne yapacağımız bilirsiniz demekle olmaz yani. Seçimleri boşuna öne almış değiliz. Hadise, biraz daha sürdürülebilir olsaydı, biraz daha sürdürülürdü.
Bu köşe yazısı 07.05.2018 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024