TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bölgede siyasi, askeri gelişmeler hız kesmeden devam ediyor. Bazı Arap ülkelerinin Suriye’de aktif rol alacağı konuşulurken Fransa daha hızlı davrandı. Önce Esad rejimini füzelerle vuran ABD armadasına dâhil oldu. Ardından da, sembolik de olsa, Özel Kuvvetleri’ni PKK/PYD bölgesine gönderdi.
Fransa’nın Suriye hamlesinin ardında birden fazla neden var. İlk olarak, kibirle desteklenmiş “tarihi rol”den söz edebiliriz. Suriye, Birinci Dünya Savaşı mirası eski bir Fransız sömürgesi. İlginçtir, işgal yılları kötü hatıralarla dolu olmasına rağmen Fransa’nın siyasi hafızasında Suriye “efendiliğe ve güce” işaret ediyor. Yine Fransa, bugün de kendisini dünyanın beşinci büyük gücü olarak görüyor. Bu imajı muhafaza etme arzusu onu kriz alanlarında bayrak göstermeye zorluyor.
Elbette Fransa’nın Suriye sevgisi/ilgisi sadece tarihi nedenlerle açıklanamaz. Fransa, Arap Baharı sonrası artan DAEŞ terör saldırısının en büyük hedefi oldu. Saldırılar Fransızları sarsmakla kalmadı, aynı zamanda ülkenin güvenlik açığını da gözler önüne serdi.
Artan kamuoyu baskısı ve eleştirilerden kurtulmak isteyen Fransız hükümetleri “terörizme karşı bir şeyler yaptığını göstermek” için harekete geçti. Avrupa Birliği Terörle Mücadele Stratejisi’nin öngördüğü üzere, “tehdidi dışarıda bertaraf etme” arzusuyla Fransız Özel Kuvvetleri ve donanmasını Suriye’ye gönderdi.
Suriye iç savaşı süresince PKK/PYD, Fransız medyasında kendisine kolaylıkla yer buldu. DAEŞ ile mücadele sürecini hedefleriyle uyumlu hale getiren PKK/PYD, kamuoyunda etkili oldu. Ne de olsa PKK/PYD Suriye’de sadece kendi siyasi hedefleri için değil Fransızlar için de ölüyordu. Bu tablo Fransız solunun “romantizmi” ile desteklenerek medyaya taşındı. Elbette bunun, Cezayir bağımsızlık savaşında olduğu gibi, sömürge dönemi günahlarını unutma isteğiyle bağlantısı vardı. Sonuçta, baskıları savuşturmak isteyen hükümet, çıkış yolu olarak “askeri değeri olmayan” ancak kamuoyunu yatıştırmaya yönelik sembolik adımlar atarak PKK/PYD bölgesine asker gönderdi.
Mevcut koşullarda Fransa, Suriye’de büyük ölçekli askeri rol üstlenmez. Nitekim Suriye gibi iç savaşın hüküm sürdüğü bir ülkede mesafe almak, önemli sayıda askeri sahaya sürmekle ve büyük mali külfete katlanmakla mümkündür.
Ordusu profesyonel, asker sayısı sınırlı Fransa’nın güvenlikle ilgili yoğun meşguliyeti var. Örneğin, Afrika’da yer alan eski sömürgelerinin on birinde silahlı operasyonlarını sürdürüyor. Uzak bir bölgede “terörle mücadele” etmek, askeri üsleri idame ettirmek ve yeterli asker bulundurmak Fransız hükümetini zorluyor. Öte yandan, BAE ve Cibuti gibi askeri üsler de ek külfet.
Elbette sorun sadece fiziki konuları kapsamıyor. Hükümet, kamuoyunun yabancılaştığı “askerlik ve güvenlik” konularını halka mal etmek için mecburi askerliği yeniden getirmeyi tartışıyor.
Fransa’nın PKK/PYD bölgesindeki varlığı Türkiye’yi askeri olmaktan çok politik manada rahatsız ediyor. Bu nedenle Fransa Türkiye ile ilişkilerini ekonomi dâhil daha geniş bir çerçevede ele almak zorundadır.
Bu köşe yazısı 01.05.2018 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024