TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Esad rejiminin Guta’da muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı haberlerinin ardından uluslararası tepkiler yükseldi. Bu ilk iddia değil. Daha önce de benzer haberler yayımlandı, iddialar ileri sürüldü.
İşin kötü tarafı, sivil ölümler, eğer kimyasal silahlardan kaynaklanmıyorsa, pek gündem oluşturmuyor. Öyle ki ölümlerin nedeni, kendisinden daha fazla önemseniyor.
Tepkilerdeki son artışlar da sanıldığı gibi vicdanların yaralanmasından kaynaklanmıyor. “Kimyasal silahların” kolay taşınması, kitlesel ölümlere neden olması ve Batı’yı hedef alabilme ihtimalinin bulunmasından kaynaklanıyor.
Fransa, bir sonuç çıkmayacağı daha baştan belli olmasına rağmen, kayda geçmesi için olsa gerek konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne taşıdı. ABD ile ortak planlar üzerinde çalıştıkları söyleniyor. ABD Başkanı Trump ise Esad için “hayvan” ifadesini kullanırken, ağır bedeller ödeyeceğini açıkladı.
ABD’nin tepki olarak Esad’a ait hedefleri füzelerle vurması beklenirken, birden İsrail’in harekete geçtiğini gördük. İsrail kargaşadan istifadeyle gözüne kestirdiği, tehdit olarak gördüğü Suriye askeri hedeflerini vurdu. Saldırıda İran ve Hizbullah’ın kayıplarından da söz ediliyor. Geleneksel tavrını takınan İsrail ise hiçbir şey olmamış gibi davranmayı sürdürüyor.
Muhtemelen, Trump bugün de öfkeli. Öfkenin geri planında ise bir tür “çaresizlik” olduğu söylenebilir. ABD gibi büyük bir güç için “çaresiz” ifadesinin kullanılması garip gelebilir. Oysa Suriye sorunu öylesine karmaşık bir hal aldı ki “büyük güç” olmak, orduya yılda 670 milyar dolar harcamak bile çoğu kez işe yaramaya-biliyor.
Esad’ı iktidardan göndermenin, bölgede “kalıcı barışı” kurmanın klasik yolu, 250-300 bin askeri 5-10 yıl için Suriye’de görevlendirmekten geçiyor. Elbette bu öneri bile umulan sonucu garanti edemez. Üstelik Rusya ve İran tutumunu değiştirmedikçe böylesi bir “fedakârlık” işleri daha da zora sokabilir.
Üstelik bu öneri Trump’ın felsefesine kökten aykırı. Trump, Suriye’deki 2-3 bin Amerikan askerinin kirası olarak Suudi Arabistan’dan 3-4 milyar dolar talep ederken, böylesine büyük bir sayının kirasını toplamakta ciddi sıkıntı yaşayabilir.
Öte yandan, Trump işi kişiselleştirip füze veya hava saldırısıyla Esad’ın ortadan kaldırılması halinde bile, yeni sürprizlerle karşılaşacaktır. Böyle bir hamle savaş uzatacağı gibi, muhaliflerin en radikallerini öne çıkartabilir. Bu, ABD yönetiminin göz ardı edemeyeceği bir tahmin.
Söz konusu açmazdan çıkışın tek “onurlu” yolu, Esad’ın kendi isteğiyle iktidarı bırakması ve yeni bir siyasi yapının inşası için zemin hazırlanması olabilir. Oysa ne Rusya ne de İran böyle bir fırsatı ABD ve koalisyonuna altın tepside sunmaya hazır görünmüyorlar.
Elbette Türkiye’nin de bu tablodan çıkartması gereken sonuçlar var. Öncelikle, Suriye daha uzun yıllar gündemdeki yerini koruyacaktır. Bu durumda yapılması gereken, Suriye kaynaklı veya Suriye’deki durumun etkilediği tüm sorunları mümkün olduğunca sınırın öte yakasında tutmak. Bunu becerecek kurumsal, zihinsel ve insani kapasiteyi inşa etmek.
Bu köşe yazısı 10.04.2018 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024