TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen salı PKK’nın Afrin stratejisini yerel düzeyde ele almıştım. Şüphesiz, Afrin PKK’nın 2018 yılı genel stratejisinde kendine yer bulacaktır. Sanırım, PKK yöneticileri de bugünlerde benzer soruların cevabını aramakla meşguller. Özellikle de “Zeytin Dalı” harekâtı sonrası.
Harekât siyasi ve askeri dalgalanma başlatmış görünüyor. Tüm aktörler önceliklerini, hedeflerini, ilişkilerini yeniden gözden geçiriyorlar. Zeytin Dalı harekâtının doğrudan hedefi PKK olmakla birlikte, Kuzey Suriye’de yeni bir siyasi/askeri mimari inşa etmeye çalışan ABD’nin de “dolaylı hedef” olduğu açık. ABD, Suriye’de PKK/PYD ile simbiyotik ilişki geliştirmesine rağmen, örgütün tüm kararları üzerinde sınırsız bir etkiye sahip değil. İkilinin ortak hedef ve stratejileri olsa da bağımsız hareket edebildiklerini de unutmamak gerekir.
Afrin harekâtını Türkiye’nin seçime gittiği bir dönemde tartışıyoruz. PKK, söz konusu koşulları göz önüne alarak kendi hesaplarını yapmaya devam ediyor. Bu bağlamda örgütün genel stratejisini etkileyecek üç önemli faktörden söz edebiliriz. Birincisi, sınırlı fiziki kapasite nedeniyle, fiziki eylem yapabileceği ülkeler arasında bir seçimde/tercihte bulunma zorunluluğu. İkincisi, dönemsel siyasi koşulların dayattığı askeri/siyasi hareket tarzlarında sınırlılık/zorunluluk. Üçüncüsü, simbiyotik ilişki geliştirdiği aktörün/aktörlerin dayatmasına/tavsiyesine direnme/uyma gerekliliği.
PKK, Suriye’den Irak’a, Türkiye’den İran’a kadar geniş bir coğrafya da faaliyet gösteriyor. İşin içine “cephe” çalışmaları girince, faaliyet alanın sınırları Avrupa’ya kadar uzanıyor. PKK gibi, sınırlı kaynakları, yaygın faaliyetleri ve kırılgan ilişkileri olan terör örgütlerinin yaşaması, optimum çözümler üretmesine, doğru tercihler yapmasına bağlı. Başka bir ifadeyle, terör örgütü her bölgede/ülkede aynı yoğunlukta, aynı tarzda faaliyet gösteremez. Bu nedenle, önümüzdeki aylarda PKK’nın askeri ağırlık noktasının Suriye olacağını söyleyebiliriz. Fakat bu diğer alanlarda sessiz kalacağı anlamına gelmez. Çünkü eylemlerinde tek ölçü, “ihtiyaç duyulan yerde ihtiyaç duyulan kadar”dır.
İkinci olarak, Türkiye yerel ve başkanlık seçimi atmosferine girmiş bulunuyor. PKK için seçim, demokratik bir yarış, iktidar olmanın meşru aracı değildir. Onun anlayışına göre seçim, “kitle içinde kabul görme oranıdır” ve bu oran politik/askeri stratejinin seçiminde önemli bir veridir. Bu yüzden, PKK, terör eylemlerinin seçim sonuçları üzerindeki olası etkilerini dikkate alan bir yol haritası çıkaracaktır.
Üçüncü faktör, PKK’nın müttefiki ABD ile dönemsel hedef ve stratejilerinin uyumudur. Bugün Afrin harekâtı iki müttefiki zorlamaktadır. PKK için Afrin askeri değil, politik ve psikolojik değerdedir. ABD ise bu güne kadar Afrin’i sadece Suriye stratejisini bozucu bir faktörü olarak gördüğünü söylemiştir. Eğer iki ortak birlikte Afrin’e Türk iç politikasını etkileyecek siyasi/askeri bir mana yükleyecek olurlarsa, mücadelenin sıklet merkezi buraya kayarken, devreye teknoloji gibi “oyun değiştiricileri” sokabilirler.
Bu köşe yazısı 02.02.2018 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024