TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Irak, Suriye ve Yemen’de iç savaş sürüyor. Suudi Arabistan-İran gerilimi artarak devam ediyor. Mısır bölgesel gelişmeler kadar, terör hareketlerinden muzdarip. Katar krizi ise geri plana düşmüş görünüyor.
Ortadoğu’da sadece devletler değil, devlet dışı aktörlerin koşulları, ilişkileri de hızla değişiyor. Bu liste de oldukça uzun. Kürt Bölgesel Yönetimi bağımsızlık hesapları yaparken savaşın eşiğinden döndü. Kabuğuna çekilmek zorunda kaldı. DAEŞ, elindeki son toprakları kaybederek karakter değiştiriyor. PKK ise coğrafi etki alanını genişletirken yeni sorunlarla karşı karşıya. Bir yandan devlet olamadan Suriye’de Arap “azınlığı” yönetmenin yollarını arıyor, bir yandan da Rusya ile ABD arasında bir seçime zorlandığının farkında. En batıda yer alan Hizbullah cephesi de karışık. Örgüt, Suriye’de savaşmakla birlikte, her geçen gün İsrail ile çatışmanın kaçınılmaz olduğunun farkında. Bu savaş, bilenmiş iki rakibin, 2006 karşılaşmasının rövanşı olacak.
Hizbullah ile İsrail arasında 2006 yazında cereyan eden 33 günlük çatışma, savaş literatürüne yeni bir kavram hediye etti: “Hibrit savaş”. Öyle ki bu savaş, sadece İsrail’i değil, diğer ülkelerin askeri çevrelerinin de dikkatini celp etti. İsrail ordusunun savaştaki kayıpları, dağınıklığı ve beceriksizliği bir dizi soruyu gündeme getirdi.
İsrail savaşta 121’i asker 164 kayıp verdi ve 22 tankı imha oldu. Tankçılar 30 kayıp ve yüzden fazla yaralı verdiler. Oysa İsrail bir ayda Lübnan’a 15 bin hava saldırısı gerçekleştirmiş, 150 bin topçu atışı yapmış ve denizden de 2500 atış yapmıştı. Bu yoğun ve acımasız ateş gücü istenen sonucu sağlayamamıştı. Anlaşılan, Hizbullah dersini iyi çalışmış, İran da işini kaliteli yapmıştı.
Son on yılda İsrail, nerede yanlış yaptığını tartıştı. Tehdidin karakterine uygun strateji üretti, sivil-asker ilişkilerini sorguladı. İstihbaratını güçlendirdi, lojistik sorunlarını çözdü, eğitim, organizasyon ve teçhizat eksikliklerini giderdi. Sadece Gazze’yi değil, Suriye’yi de muharebe laboratuvarına çevirdi. Yeni teknikler geliştirdi. Suriye iç savaşı boyunca Hizbullah hedeflerine yüzden fazla hava saldırısı düzenledi.
Hizbullah da on yılını boşa harcamadı. Lübnan meşru siyasetinde etkisini artırırken, Suriye iç savaşında yeni kapasite inşa etti. Militanları savaşma tecrübesini geliştirirken, askeri liderler Rus subaylarından harekât planı yapmayı öğrendiler. Tıpkı Rusların, Hizbullah’tan hibrit savaşı öğrenip Ukrayna’da başarıyla uyguladığı gibi. Hizbullah şimdi daha sofistike silahlara, füzelere, elektronik harp teçhizatına sahip. İran ve Suriye ile daha fazla iç içe girmiş durumda.
Bu günlerde yeni bir İsrail-Hizbullah savaşının an meselesi olduğu açık. Sorun, yeni karşılaşmanın başlangıç işaretini hangi olayın vereceği. Suriye iç savaşı mı, yoksa Suudi Arabistan-İran gerilimi mi?
Son söz. Etrafımızda olup bitenlere bakınca, Mustafa Kemal ATATÜRK’ü daha fazla özlem ve saygıyla anıyoruz.
Bu köşe yazısı 10.11.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024