TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
FETÖ’cülerin “hikâye tasarımında” önemli bir yer tutan, “Batı’da eğitim almış subayları tutukluyorlar” iddiasına farklı bir açıdan bakmak mümkün. FETÖ’cülerin kritik gördükleri kurmay sınıfını ele geçirmek için ellerinden geleni yaptıkları açık. TSK’nın piramidal yapısı, çeşitlenen görevleri, sürekli değişen askeri, teknolojik ortam farklı konularda eğitim almış tecrübeli liderlerle/komutanlara sahip olmayı gerektiriyor. Bu aynı zamanda ordu için karmaşık bir kariyer planlaması anlamına geliyor.
Maalesef TSK bu karmaşık ihtiyacı iyi yönetememiş, “tek ve tekelci” kurmaylık sisteminde ısrarcı olmuştur. Kurmaylık, personel terfi sisteminde üstlenmesi gereken doğal rol ve sınırlarını aşmış, tüm alanların vazgeçilmezi ve ayrıcalıklı statüsü haline gelmiştir. Öyle ki yurtdışı görevlerin ve generallerin neredeyse %80-90’ı kurmaylardan seçilmeye başlamıştır. Bu tablo FETÖ’nün TSK’yı ele geçirme çabalarını kolaylaştırmıştır. FETÖ’cülerin “kurmay/general” kesimine odaklanmaları, yurtdışı eğitim ve görevler de başat hale geldikleri görülüyor. Sonuçta darbecilerin arasında bu kadar çok kurmayın olması tesadüf değil. FETÖ’cü “generalin” iddia ettiği gibi yurtdışında eğitim gördüklerinden değil, özellikle sistemin bu yapısını kullanıp kurmay sınıfını ele geçirdiklerinden dolayı hesap veriyorlar.
FETÖ mensuplarının Batı kamuoyu için tasarladıkları diğer hikâye ise, “demokrasiyi içselleştirmiş” subayların ordudan atıldıklarıdır. Oysa darbede görev alan FETÖ’cüler kökü ordunun dışında olan örgütün talimatıyla harekete geçtiler. Subay için emir komuta, silah arkadaşlığı, vefa, adalet, sadakat, güven işin mayası iken, onlar bir “meczubun” peşinden gidip, “ordu imamlarının” talimatıyla hareket ettiler. Önce kendi halkına karşı silah kullanıp, ardından da demokrasi hikâyeleri anlatmak pek inandırıcı olmuyor.
Son olarak, FETÖ mensupları Batı kamuoyunu etkilemek için Türkiye’nin yoldan çıktığı tezini destekleyecek yeni argümanlar peşindeler. “Biz ‘Batı dostu gruplar’ tasfiye ediliyoruz”, “Maocular etkili konuma geliyorlar” gibi. Bu tez, “saçmalığına” rağmen, bazı Batılılar tarafında satın alınmış gibi görünüyor. Buna göre, “Türkiye, Rusya kampına geçti, NATO’dan da uzaklaştı. Bu yüzden de NATO’da görevli subaylar tutuklanıyor.” Tasarlanan hikâyenin içine, “Avrupa’nın güvenliği” de yerleştirilerek, “Türk hükümetinin kararları sizin güvenliğinizi de tehdit ediyor” söylemi işleniyor. Amaç açık, bizi dinleyin, “Hikâyemizde kendinizden bir parça bulabilirsiniz” tezini desteklemek.
“Hikâye tasarımının” son parçasını 15 Temmuz darbe girişimine “Bazı taraftarlarımız dahil olmuş olabilirler” tezi oluşturuyor. Ardından ekliyorlar: Olayda başkaları da vardı, “Kemalistler” gibi. Ortak paydamız ise “Hani sizin de pek hoşlanmadığınız, Erdoğan karşıtlığıydı.” Böylece, gerçeklere takla attırarak Batılıların satın alabileceği temalarla süslü bir hikâye çıkmış oluyor.
İktidar hırsıyla hareket eden FETÖ’cüler “mahrem” konularda “tedbiri” asla elden bırakmadılar. Darbe niyet ve planlarını “muhayyel gruplarla” paylaşmadılar/paylaşamazlardı. Nitekim hikâyelerinde cepheyi genişletmek için suç ortağı lazım olunca hızla “muhayyel” gruplar icat etmeye giriştiler. Ancak bunların kim oldukları “muğlak” kaldı. İddialarını, darbe gecesi ortaya çıkan kaotik ortamda yanlış karar verenlerden, emirleri sorgulamadan uygulayanlardan, gerçekten masum olanlardan “sanal müttefikler” yaratarak temellendirmeye giriştiler.
Emirlere itaat eden küçük rütbeliler başta olma üzere, yurtdışında görevde, eğitimde bulunan tüm astsubay, subay ve generallerin FETÖ mensubu olduğunu elbette düşünmüyorum. Aralarında çok sayıda masum ve ilgisiz insan var. Bu çerçevede tüm uzman/astsubay/subay ve generallerin gururunu kıracak, mesleki değerlerini örseleyecek davranış ve uygulamalardan kaçınmak gerekir. Sonuç olarak unutulmaması gereken şudur: Tank, top, uçak satın alabilirsiniz. Füze yapabilirsiniz. Ancak ordu, salt istatistikî veri değildir. Ordunun disiplinini, ruhunu ve hafızasını ancak insanları ikna ederek, güven aşılayarak inşa edebilirsiniz. Ordu bireylerden farklı bir ruhu olan insanlar kümesidir. Bunun göz ardı edilmesi halinde bedelini tüm ülke ödemek zorunda kalır. Akıl dışı, özensiz, hoyratça ve toptancı yaklaşımlar FETÖ’cüleri tasfiye etmez, tam ihtiyaç duyduğumuz anda orduyu ve ülke güvenliğini tasfiye eder.
Bu köşe yazısı 10.02.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024