TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Herhalde bir gerçek apaçık ortaya çıktı. Konu Türkiye'de olası siyasi gelişmeler ise, piyasaların hata yapmasını beklemek gerekir. Neden? Piyasa aktörlerine yol gösteren yorumları yazanlar Türkiye'nin siyasi dinamiklerini tam olarak kavrayabilmiş değiller. Ama öğreniyorlar. Öğrenecekler. Etrafınıza bir bakınız lütfen. "Efendim, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir önemi yoktur. Önemli olan genel seçimlerin sonucudur. Hem zaten iki seçim arasında doğrudan bir alaka da yoktur" tespitinin doğru olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz.
Şimdi ise, ilgi daha çok genel seçimler üzerinde odaklanmış duruyor. Dikkatinizi bir noktaya çekelim, müsaadenizle. Ortada değişen bir durum yok. Gerilim kaynağının ileriye ertelenmiş olması, gerilim ihtimalinin ortadan kalkması olarak nitelenemez. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde izlenecek yol, açıktır ki, genel seçimlerin sonuçları açısından temel belirleyici olacaktır. Hakça olup olmadığını elbette tartışabiliriz. Ama sizin ortadaki olgudan şikayetçi olmanız, olguyu alakadar etmez. O oradadır.
Bu durumda, Türkiye, öncelikle, 2007 yılı Ekim'i veya Kasım'ına kadar gerilmeye devam edecektir. 2007 yılı risklerinin 2008 yılına aktarılması da ihtimal dahilindedir. "Niye böyle?" diye düşünüyor olabilirsiniz. "Hadi canım sende" de diyor olabilirsiniz. Önümüzdeki dönemi düşünürken, bir nokta hep akılda kalmalıdır. Türkiye'de suyu getirmesi gerekenler, su taşımaları için kendilerine emanet edilen testiyi, gereksiz yere kırmışlardır. Şimdi çektiğimiz belanın kaynağı buradadır. Dönem "testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur" dönemidir. Doğrusu ya; verilen tavsiyeler, iş işten geçtikten sonra, pek de faydalı değildir. Siyasi kamplaşmayı bertaraf edecek, partilerüstü fedakarlık yarışı bir an önce başlamadıkça bu işin çözümü yoktur. Ama böyle bir yarış da ortada yoktur.
Peki, ne beklemek gerekir? Kamu bütçesindeki bozulma, belirmeye başlayan yeni harcama programları, seçim ulufeleri istikrarı tehdit mi etmektedir? Bize kalırsa, göreli istikrar nasıl olsa tehdit altındadır. Müsaadenizle, öncelikle, bu dönemin temel kaybına ve onun iktisadi etkilerine bir bakalım. Göreceksiniz, hükümetimizin, aradaki seçim harcamaları aslında işin ayrıntısı yalnızca. Bakın, bize kalırsa, temel problem nerede?
Türkiye'nin 1980 öncesinin siyasi tartışma ortamına dönüyor olmasının ve ülkede giderek derinleşen siyasi kamplaşmanın temel iktisadi etkisi, iktisadi aktörlerin kendilerine ve Türkiye ekonomisine olan güvenlerinin sarsılması biçiminde ortaya çıkacaktır. Bu güven kaybının getireceği maddi hasarın ne olduğunu yakında göstergelerdeki değişimlere bakarak izleyebileceğiz. Tüketicilerimizin, yatırımcılarımızın kendilerini daha az "iyi hissetmeleri"nin ekonominin dengelerini nasıl kaydırabileceği hakkında da bir fikir sahibi olacağız yakında. Eğer hiçbir şey yapılmaz, bu süreç kendi başına işlemeye devam ederse, başımıza gelecek olan bu denge kayışları ve kötüleşmedir. Sürecin kontrolü elbette mümkündür. Ama önce şanzımanı dağılmamış bir koordinasyon ve ufuk sağlama mekanizmasına ihtiyaç vardır. Şimdilik burada bir eksiklik vardır.
Türkiye'nin, fondaki siyasi kamplaşmanın gölgesinde, kendisine olan güvenini kaybetmeye başlaması, piyasa disiplininin asimetrik karakteri nedeniyle göründüğünden daha tehlikelidir. Piyasalar, olumsuz gelişmelere, o an içinde bulundukları ruh haline göre tepki vermektedirler. Piyasa aktörleri dünyaya olumlu gözlüklerle bakıyorlarsa, bir ülke için iyimser beklenti içindelerse, o ülkedeki her iktisadi sorun önemsiz görünmektedir. Böyle olunca da, olumsuz gelişmelere karşı piyasaların tepkisi sınırlı olmaktadır. Piyasa aktörleri, o an için, kötümser bekleyişler içindelerse, o ülkenin her problemi, piyasa aktörlerine, dev aynasında yansımaktadır. Böyle zamanlarda da piyasanın tepkisi beklenenden daha sert olabilmektedir. Yani problemin gerçek boyutu ile piyasaların verdiği tepkilerin şiddeti arasındaki simetrik bir ilişki yoktur.
Şimdi gelin bunları yan yana koyalım: Türkiye'nin kendine güvenini kaybetmeye başlaması, tüketici tercihlerini, yatırımcı davranışlarını ve fiyatlama davranışlarını doğrudan etkileyecektir. Buradan yüksek işsizlik ve bozulmakta olan iktisadi istikrar açısından olumlu bir sonuç beklememek gerekir. Bir de bunun üzerine yabancı yatırımcıların sorunlarımızı dev aynasında görmeye başlamaları olasılığını eklerseniz. Ortaya çıkan resim hiç de faydalı olmayacaktır.
Bu karanlık senaryodan çıkış yolu yok mudur? Vardır, olabilir, senaryo değişebilir. Peki filmin kadrosundaki başrol oyuncuları böyle bir rolü üstlenebilecekler mi? Yoksa eğitildikleri rolleri oynamakta ısrar mı edecekler? Her birlikte göreceğiz.
Bu köşe yazısı 15.05.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024