TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yunanistan referandumunu yaptı. Katılımcıların yüzde 61’i Avrupa Birliği’nin istediği ekonomik istikrar paketine hayır dedi. Şimdi Yunanistan günlük güneşlik mi oldu? Hayır. Bankaları çalışmayan bir ülkede hayat normal olabilir mi? Olamaz. Ama zaten referandumdan önce de işler günlük güneşlik değildi. Yunanlılar tıpkı “Hangisi daha iyi?” diye önüne konan iki şişe şarabın ilkini tattıktan sonra, hiç tadına bakmadığı ikinci şişeyi “Bu daha iyidir” diye işaret eden Bektaşi’nin yaptığını yaptılar. Son 6 aydır yaşadıklarını düşünerek “Bundan daha kötüsü olamaz” dediler. Şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Önce bir daha ne olduğuna bakalım, sonra ne olabileceğine de değineyim.
Referandum sonucuna göre ağırlıklandırılmış bir ankete göre, 18-24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 85’i referandumda “hayır” dedi. Bu oran 25-34 yaşları arasındaki Yunanlılarda yüzde 72’ye düşüyor. Sonra giderek azalıyor. 65 yaş üstünde hayır diyenlerin oranı yüzde 45 civarında kalıyor. Yunanistan’da gençler arasında işsizlik oranının yüzde 60’a yakın olduğunu hatırlatayım bu arada. Türkiye’de yüzde 20’lerde olan bu oran, Yunanistan’da 3 kat daha fazla. Nedir? Sonuç vermeyen programlardan umut kesen işsiz gençler, ne olursa olsun, ama hiç değilse bir şeyler olsun dediler bana sorarsanız. İnsanı bıktırmamak lazım.
Yunan referandumu 5 Temmuz’daydı. 2 Temmuz tarihinde ise IMF’nin Yunanistan’ın borç dinamikleri ile ilgili hesaplamaları ortaya çıktı. Buna göre, Yunanistan kemer sıksa, borçlarını önüne konulan plana göre tıkır tıkır ödese bile toplam kamu borcunun milli gelir içindeki payı düşe düşe yüzde 200’den yüzde 100’e inebiliyordu. Bu yüzde 100 rakamını şöyle düşünmek lazım: 2001’deki bankacılık krizimiz sırasında Türkiye’nin toplam kamu borcunun milli gelir içindeki payı en çok buraya kadar yükselmişti. Biz hiç ötesini görmedik. Şimdi Yunanistan’ın kemer sıkıp öyle bir kaç yıl içinde yüzde 50’lere inebilmesi için 60 milyar euro tutarında bir borcun bir nevi silinmesi gerekiyordu. IMF raporu, bu borç bu programla iner ama indiği yer bile pek yüksek olur diyor ve borcun bir bölümünün affının borcu sürdürülebilir kılacağını söylüyordu.
Türkiye ile paralellik kurmak isteyenler için not edeyim: Biz 2000-2001 yıllarında oturduk, bankacılık sistemi yeniden sermayelensin, para biriktirsin diye bankalara yüksek getirili devlet iç borçlanma senedi (DİBS) verdik. Sonra faiz indikçe yüksek kar ettiler. O karı sermayelerine eklediler. Sonra ne oldu? Şimdiki güçlü bankacılık sistemi oradan çıktı. DİBS’leri bankalara bankacılık reformu adı altında verdik diye bizim kamu borcunun milli gelir içindeki payı yüzde 100’e vurmuştu. Oradan bugünkü yüzde 30’a doğru geriledik. Şimdi Yunanistan kemer sıkmaya başlasa yıllar sonra ancak bizim başlangıç noktasına gelebilecek. Bu birinci nokta.
Geleyim ikincisine. Kamu borç stokunun milli gelir içindeki payı Türkiye’de yüzde 30’lara doğru nasıl geriledi? Aynı zamanda milli gelir arttığı için oran düştü elbette. Hatırlayın, Türkiye o vakitler sabit kur rejimi içindeydi. Lirayı dolara bağlamıştık. Ama sonra ne oldu? Bir gün ansızın “lira artık dolara bağlı değil” dedik. Enflasyon ondan patladı. Paramız ondan üç paralık oldu. Ama toparlanmamız için gereken imkan da buradan çıktı. Türkiye sabit kurdan çıkınca, ihracatı ucuzladı. İhracat artışı büyüme getirdi. Büyüme, kamu borcunun milli gelir içindeki payını azalttı. Şimdi Yunanistan eurodan çıkarsa euro ne olur? Kalıcı bir siyasi entegrasyon projesi olmaktan çıkar, adi bir sabit kur rejimi olur. Bunca yıldır yapılanlar heba olur. Yunanistan öyle Türkiye kadar kolay mevcut sabit kur sistemi dışına çıkamaz. İstese de çıkamaz. Kendisi dışındakilerin bu özel sabit kur rejimi düzenlemesine yükledikleri siyasi mana dolayısıyla kolaylıkla çıkamaz.
Geleyim üçüncü noktaya. Velev ki Yunanistan sabit kur rejimi dışına çıkabilse, o vakit Türkiye gibi, Arjantin gibi kolaylıkla toparlanır mı? Zor. Toparlanma kabiliyetinin belirleyicisi heybenizde satacak pamuğunuzun olmasıdır. Yunanistan’ın döviz kazanabileceği, rekabetçi olabileceği alan özellikle turizm gibi duruyor. Ülkede döviz kazandıracak ihraç edilebilir ne var diye bakarsanız, işlenmiş petrol ve petrokimya ürünleri ihracatın yaklaşık yüzde 50’sini oluşturuyor. Orada rafineri var. Milletin petrolünü işliyorlar. Nasıl bir sektör bu? Hammaddesi olduğu gibi dışa bağımlı bir sektör. Devalüasyon sonrası, gelirleri artar ama giderleri de aynı hızla artar bir sektör. Halbuki ne Türkiye ne de Arjantin öyleydi.
Neymiş? Yunanistan’ın sabit kur rejiminden çıkışı Arjantin ve Türkiye gibi hızlı toparlanmaya yol açmazmış. Neymiş? Yunanistan için sabit kur rejiminden çıkmak iyi bir fikir değilmiş.
O vakit ne olur? Bir orta yol bulunur. Ben Yunan Maliye Bakanı Varufakis’in gitmesinin Yunan tarafından bir ilk pazarlık adımı olduğunu düşünüyorum.
Bu köşe yazısı 09.07.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024