TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen hafta Obama Körfez ülkelerinin liderlerini ağırladı. Suudi Arabistan Kralı heyete katılmamış olsa da ziyaret kendisini de yakından ilgilendiriyordu. Nitekim İran’ın bölgesel siyaseti Körfez ülkelerini kaygılandırmaya devam ediyor. Obama onları bu bağlamda teskin etmeye çalıştı. Yardım sözü verdi. Ancak açıklamalar ve yorumlar misafirlerin pek tatmin olmadıklarını gösteriyor. Sonuçta Körfez ülkelerinin güvenlik sorunlarının üstesinden gelebilmek için yeni arayışlara girecekleri ve kesenin ağzını açarak silahlanmaya hız verecekleri anlaşılıyor.
Silah piyasası kızışırken
Haziran ayında imzalanması beklenen Nükleer Silahsızlanma Antlaşması İran’ın elini çeşitli konularda rahatlatacak. Obama’nın “düşük teknolojili, düşük maliyetli” olarak tanımladığı geleneksel “örtülü operasyon” kapasitesinin kullanımında olduğu gibi. Nitekim İran resmi haber ajansı (İRNA), dini lider Ali Hamaney’in, İran’ın Yemen, Bahreyn ve Filistin gibi ‘bölgenin ezilen haklarına’ yapabildiği kadar yardım yapacağını açıklaması bunu en iyi göstergesi. Gerekli yardımı alan Lübnan ve Suriye açıklamada yer almaması ise normal. Ancak isimleri zikredilmese de önemli oranda Şii nüfusa sahip (siz onu ezilen halk olarak okuyun), Suudi Arabistan ve Kuveyt’in tedirgin olmaması mümkün değil.
Yine İran, nükleer silaha sahip olma planlarını başka bir bahara ertelemiş olsa da konvansiyonel silahlanmasını engelleyen sınırlamalardan da kurtulacak. İstediği miktar ve cinste konvansiyonel silaha kolaylıkla sahip olabilecek Ortadoğu’da devam eden askeri, siyasi gerilim ve çatışmalar silah piyasasına büyük bir canlılık getirmeye başladı. Bu durum sadece, uzun yıllar sonra ilk defa bölge ülkelerine savaş uçağı satan Fransa’yı değil, diğer Batılıları ve Rusya’yı da heyecanlandırmaya başladı. Rusya, ABD ile konvansiyonel silah pazarında ilk olma yarışını sürdürüyor. Nitekim 2014 verilerine göre dünya konvansiyonel silah pazarından ABD %28, Rusya %27 pay alıyor. Anlaşma sonrası, Rusya’nın İran’a 11-13 milyar dolarlık silah satışı yapabileceği öngörülüyor. Üstelik pazar payını artırmak ve kayıtlardan hoşlanmayan müşterilerinin taleplerine cevap vermek isteyen Rusya, BM’nin kabul ettiği Uluslararası Silah Ticareti Anlaşmasını imzalamayacağını da açıklamış bulunuyor. Rusya’nın silah satışı, başta Körfez olmak üzere bölgesel dengeleri etkilerken aynı zamanda ekonomisine de bir nebze nefes aldırabilir.
Artan İran korkusu ve Obama’nın güvenlik konularında “tam garanti” verememesi bir yana, Suudi Arabistan ve Katar’ın Yemen’de açık, Suriye ve Irak’ta “örtülü operasyonlara” girişmiş olması da bölgeyi silah deposu haline getirmeye yetiyor. Savunma harcamaları 81 milyar dolar olan Suudi Arabistan (aynı kaynaklara göre Türkiye’nin 21 milyar dolar), 2014 yılında ithal ettiği silah tutarı önceki yıla göre %54 artarak 6.5 milyar doları bulmuş durumda. ABD ise bölgeye 8.4 milyar dolarlık silah satarak tüm zamanların rekorunu kırmış bulunuyor.
Savaş ve savunma pahalı bir iş. Özellikle de Irak, Suriye, Yemen ve Libya’da devam eden asimetrik türden savaşlarda. İşin kötü tarafı depoların pahalı askeri oyuncaklarla dolu olması zafer ve güvenliğin de garantisi değil.
Bu köşe yazısı 19.05.2015 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024