TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bugünlerde Türkiye’de tarih birdenbire hızlandı. Her gün bir tane değil, birden çok hadise oluyor. Doğrusu ya, benim başım dönüyor. Daha bir olayın ne manaya geldiğini tam değerlendiremeden, ikinci bir vakıayla karşılaşıyoruz. Haliyle kafamız karışıyor. Gönlümüz bulanıyor. Daha ben şöyle yavaş yavaş idarenin etkinliğini artırmak için ne yapmak gerekir konusuna girecektim. Bilmem çıkan kısmın özetini hatırlayan kimse kaldı mı? Şimdi başa dönüp çıkan kısmın özeti diye, bir de kafanızı ben bulandırmayayım. Müsaadenizle elektrik kesintisinden başlayıvereyim.
31 Mart hadiselerinden biri de memleketin bütününü kapsayan programsız elektriksiz kesintisiydi. Hadise vuku bulalı 7 gün geçti. Biz hala o gün memlekette ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Ben hadisenin öyle roket bilimi ile filan alakası olduğunu zannetmiyorum. Öyle siber saldırı gibi boyumuzu aşan olaylara da prim vermemek gerektiğini düşünüyorum. Hakikat çok daha basit bana sorarsanız. Türkiye elektrik iletim hattını yönetemiyor. İdaremiz bu işi nasıl becereceğini bilmiyor. Şirketlerimiz, özellikle çok elektrik kullanan şirketlerimiz, nasıl bir idari beceri düzeyi ile karşı karşıya olduklarını zaten biliyorlar. İlk kez bütün Türkiye acı gerçekle, elektrik idaremizin beceriksiz olduğu gerçeği ile yüzleşti. Bedelini ödedik. Yaklaşık 7 saatlik elektrik kesintisinin maliyetinin 1 milyar dolar civarında olduğunu biliyoruz. Doğrusu ya, ben zarara uğrayan herkesin TEİAŞ (Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi)’ı dava etmesi gerektiğini düşünüyorum. İşini, söz verdiği gibi yapamadı. Davayı hak etti. Dava edin ve zararınızı tazmin ettirin bana sorarsanız.
Bu hadise bana geçen haftalarda başladığım tartışmayı hatırlattı. Soruları şöyle sıralayabilirim: İdarenin görevini etkin bir biçimde yapmasını sağlamak için Türkiye’de devlet bir şirket gibi mi yönetilmelidir? Devleti bu çerçevede etkinleştirmek için başkanlık sistemine geçmek şart mıdır? Hatırlayın, Tayyip Bey’in başlattığı tartışmanın temelleri bunlardı. Ben bu soruların çok ilginç bir tartışma zemini oluşturduğu kanaatindeyim. Müsaadenizle sırasıyla cevaplayayım.
Elektrik kesintisi hadisesinde olduğu gibi devletin beceriksizlik yapmasını engellemenin yolu devleti bir şirket gibi mi yönetmek midir? İşini iyi yapmayan, beceriksizlik yapan, müşterisini kandıran bir sürü şirket yok mudur? Vardır. Ancak sistem rekabete açıksa, işini kötü yapan şirketi idari kararlarla özel olarak korumuyorsak ne olur? İşini kötü yapan firma batar, piyasadan çekilir. Bu nedenle, piyasada bir rekabet engeli yoksa her şirket işini iyi yapmaya çalışır. Şirketlerin bu çerçevede iyi yönetilmesini sağlayan nedir? Şirketlerin hesap verebilmesinin mümkün olmasıdır. Devleti şirket gibi yönetmek deyince, idarenin etkinliğini artıracak olan, kamu yöneticilerinden hesap sorabilmenin her düzeyde ve her zaman mümkün olmasıdır. Devleti şirket gibi yönetmenin yolu, hatayı yapanı şeffaf bir biçimde belirleyebilmek ve de hemen görevden uzaklaştırabilmektir. TEİAŞ yönetiminin görevden alınması yolundaki adımları bu çerçevede olumlu bulmak gerekir. İşini yapamayanı görevden alabilmek için sistem değişikliği gerekir mi? Ayrıca tartışılabilir. Ancak benim idarenin etkin işleyişinden anladığım budur. Bu çerçevede, Tayyip Bey’in devleti şirket gibi yönetmek gerekir ifadesi yanlış değil, doğrudur. Eğer kamu yöneticilerinden her düzeyde hesap sorabilmenin önünde engeller varsa bunların bir bir ayıklanması kötü değil, iyidir. Bu ilk sorunun cevabıdır. Geleyim ikincisine.
İdareyi etkinleştirmek için başkanlık sistemine geçmek şart mıdır? Burada neye bakmak gerekir? Şuna: Yanlış yapandan hesap sorabilmek için, idarenin attığı her adımı başlangıcından sonuna takip edebilecek bir mekanizmayı işletebilmek mümkün müdür? Normal ülkelerin hepsinde idarenin en tepesinde böyle bir aygıt vardır. Amerika’da doğrudan Başkanlık Ofisi’ne bağlı olarak çalışan Ekonomi Danışmanlar Kurulu (CEA-Council of Economic Advisers)’nun işi tam da budur. (Dikkatinizi çekeyim, Sosyoloji Danışmanları Kurulu değil, İktisat Danışmanları Kurulu. Çünkü kamu politikalarının tasarımı zor bir iktisat problemidir.) CEA öyle tek tek danışmanlardan oluşmaz, kocaman bir idaredir. Her bir uygulamacı kuruluş, mesela TEİAŞ, bir düzenleme yapacaksa, bunu hangi amaçla yaptığını ve ne etki beklediğini bir analiz raporu ile CEA’ya sunar. Düzenlemenin yapılıp yapılmamasına ilişkin kararı, başkanın siyasi gündemini de bilen CEA verir. CEA bir politika koordinasyon birimidir.
Aynı koordinasyon birimi İngiltere’de Başbakanlık Ofisi’ndedir. Oradaki Bakanlar Kurulu Ofisi (CO-Cabinet Office)’nin görevi de CEA ile aynıdır. Gelen düzenleme önerilerine bakar, hedefleri gözden geçirir, sonra da söylenenlerin olup olmadığına bakar. İyi bir politika koordinasyon ofisi atılan taşın ürkütülen kurbağaya değip değmediğine de bakar. Uygulama sürecini de izler. Değmiyorsa ne olur? Düzenleme değiştirilir. Benzer bir birim PEMANDU adıyla Malezya’da 2009 yılında gündeme getirilen dönüşüm programlarını takip etmek için de oluşturulmuştur. Başbakan, PEMANDU aracılığıyla kendi bakanlıkları ile yıllık bir anlaşma imzalamakta, sözünü yerine getiremeyenleri ise görevden almaktadır. Nedir? İdareden hesap sorabilmenin yolu, politika koordinasyon birimidir. Böyle bir birimin Singapur’daki örneği zaten işlevini yıllardır yerine getirmektedir.
Örneklere bakarsanız göreceğiniz hadise şudur: Devletin yanlışlarından dönebilmesi ve yanlışı yapanlardan hesap sorabilmesi için oluşturulan etkili idari koordinasyon mekanizmaları dünyanın her yerinde vardır. Hem başkanlık sistemlerinde hem de parlamenter sistemlerde vardır. Türkiye’de böyle bir sorumlu tutma-hesap sorma mekanizması yoktur. Türkiye’de devletin bir şirket gibi çalışmasını sağlamak için, devletin güçlü bir politika koordinasyon birimine ihtiyacı vardır bana sorarsanız.
İdarenin etkinliği için başkanlık sistemi değil, politika koordinasyon birimi öncelikli şarttır.
Bu köşe yazısı 07.04.2015 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024