TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Arap Baharı’nın ardından oluşan dip dalgaları Ortadoğu’yu sarsmaya devam ediyor. İran, sarsıntıların ortasında yeni fırsatlar arıyor. Bir yandan ABD/Batı ile ilişkilerini düzeltecek hamleler yaparken, bir yandan da bölgedeki tüm iç savaş ve çatışmalarda aktif rol oynuyor.
Obama, tarihe, İran nükleer görüşmelerini başarıyla sonuçlandıran lider olarak geçmek istiyor. Bunun için var gücüyle çalışıyor. İsrail’in devam eden sürece itirazları ise biliniyor. Sadece itiraz etmekle kalmıyor, farklı yöntem ve araçlarla gelişmelere müdahale etmeyi sürdürüyor. İsrail istihbaratının görüşmelerin içeriğini elde edip sızdırmasından, Netanyahu’nun ABD kongresinde yaptığı konuşma ile Obama’yı iç politikada zorlamasına kadar bir dizi girişimden söz ediyoruz. Her şeye rağmen Obama, imza konusunda kararlı görünüyor.
İmzaya rağmen, sorunların bitmeyeceğini düşünenler de var. Özellikle anlaşma kurallarının uygulamasından. Her şeye rağmen, petrol fiyatlarının tepetaklak gittiği, askeri harcamalarının arttığı bugünlerde İran’ın bu imzalara ihtiyacının olduğu da bir gerçek. ABD/Batı ile gerilimi azaltıp, ekonomik kısıtlamalardan kurtulmak, İran rejiminin öncelikli hedefi olduğu açık.
Müşterek operasyon
Arap Baharı sonrası İran’ın Ortadoğu’daki faaliyetleri dikkat çekici ölçek ve çeşitlilik gösteriyor. Nerede iç savaş, ayaklanma ve asimetrik mücadele varsa, İran orada çok aktif. Özel Kuvvetler ve istihbarat kapasitesiyle çatışan taraflardan birinin yanında, vekâlet savaşı yürütüyor. Çoğu zaman bunu gizleme ihtiyacı da hissetmiyor. Özelliklede “ortak düşman” DAİŞ/El Nusra ve El Kaide olunca Batı’dan destek görüyor, işbirliği kanalları açılıyor. Bunu Suriye, Irak ve şimdi de Yemen’de yakından görmek mümkün.
İran Özel Kuvvetleri, Irak ordusu ve Şii milislerle birlikte Tikrit’te DAİŞ karşıtı askeri harekât planlayıp, uygulamaya koydu. Ne var ki şehir savaşının sert ve sürprizlerle dolu karakteri nedeniyle operasyon durdu. DAİŞ mevzilerine karşı hava operasyonun şart olduğu ortaya çıktı. Kısa bir sessizlik sonrası ABD ile operasyonun kilit unsuru İranlılar arasında işbirliğinin gerçekleştiği anlaşılıyor.
Şimdi ABD uçakları Tikrit’te DAİŞ hedeflerini vuruyor. Karadan ilerleyen unsurları özellikle şehir savaşlarında havadan desteklemek çok ciddi, detaylı hava, kara işbirliği ve koordinasyon gerektirir. Anlaşılan, ABD ve İran’da tam bunu yapıyor.
Yeni cephe: Yemen
Irak’ta bunlar olup biterken, Yemen cephesinde de ilginç gelişmeler oldu. İran’ın desteklediği, El Kaide’ye karşı mücadele ettiğini ileri süren Şii Husiler başkentin ardından Aden’e ilerleyişini sürdürüyor. Devrik devlet başkanı Abdrabbuh Mansur Hadi, BM, Arap Birliği ve Körfez İşbirliği Örgütü’nden askeri müdahale talebinde bulundu. Bu “talebe” tepkisiz kalamayan Suudi Arabistan, karadan zırhlı birliklerini sınıra yığarken havadan Husi hedeflerini vurmaya başladı. Elbette bu müdahalenin siyasi, askeri ve ekonomik çıktıları olacak.
Suudi Arabistan, kısa sürede müdahaleden vazgeçmezse kendisini uzun yıllar sürecek İran destekli bir “asimetrik bir savaşın” içinde bulacak. İran’la karşı karşıya gelmesi ise sürpriz olmayacaktır. Körfez ülkeleri ve Mısır da bir şekilde konunun içinde yer alacaklardır. ABD, eski dostu Suudiler ve “yeni dostu” İran’la ilişkisini nasıl yürütecek göreceğiz. Elbette, petrol fiyatlarına ve silah tüccarlarına etkisini de unutmamak gerekir.
Bu köşe yazısı 27.03.2015 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024