TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Dolar son 1 ayda liraya karşı neredeyse yüzde 10 değer kazandı. Artık 1 dolar karşılığında daha fazla lira ödemek gerekiyor. Ya da tersinden bakarsak 1 lira karşılığında artık daha az dolar veriyorlar. Dolardaki değerlenme yalnızca Türkiye’ye özgü bir hadise de değil. Dolar/Euro kuru en son 1,10 doları gördü. Dolar, son 11 yıldır hiç bugünlerdeki kadar değerli olmamıştı. Geçenlerde biri bana Amerikan Doları’nın değerlenmesi Fed’in faiz artırım kararını geciktirir mi diye sordu. Malum, faiz artmaya başlayınca dolar değerlenmeye devam edecek. Bugün buna bir bakalım. Amerikan Doları’nın değer kazanması, Amerika için ne anlama geliyor? Geçenlerde Amerikan Hazine Bakanı “Doların değer kazanması, Amerika için iyidir” dedi. Öyle midir? Öyledir.
Önce isterseniz doların neden değerlenmekte olduğundan başlayayım. Dün Türk Lirası neden değerlendiyse, bugünlerde de Amerikan doları o nedenle değerleniyor. Dün Batı’da parasal genişleme vardı. Biz göreli olarak iyi durumdaydık. Para önce bize geldi. Lira değerlendi. Bugün Amerika hariç yine batıda parasal genişleme var. Amerika göreli olarak en iyi durumda bulunuyor. Para önce oraya gidiyor. Dolar değer kazanıyor. Portföy kayması işte böyle toprak kaymasına benzer. Bir başladı mı tamamlanmasını beklemek gerekir. Bu kayma ile birlikte Amerikan piyasa faiz oranları artıyor. Fed’in faiz artırımı gelmeden piyasa faiz oranları intibak ediyor. Bir nevi bizdeki durum. Ama orada kimsenin aklına merkez bankası ile kavga etmek gelmiyor.
Peki, doların değerlenmesi Amerika için hakikaten iyi midir? Dümdüz bakarsak, hani aynen bir Miki Maus iktisatçısı gibi, Amerikan sanayi malları ihracatının dolardaki değerlenmeden olumsuz etkilenmesi gerekir. Çünkü dolar değerlendikçe, Amerikan ihraç malları başka ülkelerde daha pahalılaşıyor. 1 dolar için daha fazla lira ödemek gerekince, dolar cinsinden ithal ettiğiniz Amerikan malı için de daha fazla lira ödemek gerekiyor. Ama ihracatın Amerikan ekonomisi için manası, başka ülkelerdeki manasına benzemiyor. Dümdüz baktığınızda önemli ayrıntılar gözden kaçabiliyor.
Birincisi, Amerikan milli geliri içinde ihracatın payı yüzde 13 civarında. Aynı oran Türkiye için yüzde 25’lerde. Almanya için yüzde 46’larda, Kore için de yüzde 54’lerde dolaşıyor. Bu ne demek? Tamam, kurdaki değerlenme ihracatı olumsuz etkileyebilir ama bunun Amerikan büyümesine etkisi, o yüzde 13’le sınırlıdır. Nedir? Kurdaki değerlenmenin büyüme etkisi Amerika’da çok daha sınırlıdır. Hâlbuki Kore’de ihracattaki rekabet gücü kaybı büyüme oranını daha fazla etkileyebilir. Aynı durum Almanya için de geçerli. Euro yüzde 10 değerlense, Alman büyümesi bundan çok fazla etkilenir. Hatta euronun yüzde 10 değerlenmesinin Alman büyümesi üzerindeki olumsuz etkisi, doların yüzde 10 değerlenmesinin Amerikan büyümesi üzerindeki olumsuz etkisinden çok daha fazladır. Neden? İhracatın milli gelir içindeki payı Almanya’da yüzde 46, Amerika’da yüzde 13’tür. Şimdi dolar değerlendikçe, bunun Alman büyümesi üzerindeki olumlu etkisi daha yüksek olacaktır. Bu Amerikan ekonomisi için de orta vadede iyidir.
İkincisi, Amerika, Almanya ve Türkiye’nin üretim ve ihracat yapma biçimleri birbirine pek benzemiyor. Amerika’da daha fazla çok uluslu şirket var. Üretim ve istihdam zincirleri kürenin her tarafına yayılmış olan şirketler için doların değer kazanması demek, aynı zamanda üretim maliyetlerinin hızla azalması demek. Şimdi şöyle bir düşünün. Maliyetleri hızla azalan Amerikan şirketlerinin rekabet gücü ille de azalmak zorunda değil. Doların değer kazanması hangi Amerikan şirketleri için kötüdür? Mesela Amerikan demir çelik şirketleri için kötü olabilir ama üretim ve istihdam ağı başka ülkelere yayılmış olanlar için ille de kötü değildir. Amerika’nın içinden geçen bir sürü değer zinciri olduğu için doların değer kazanmasının Amerikan ekonomisine negatif etkisi daha sınırlıdır. Türkiye’den hiç değer zinciri geçmediği için, bizim gibi ülkelerin işi yerli para değerlendiğinde daha zordur. Nokta.
Üçüncüsü, Standard&Poors 500 şirketleri için yapılan araştırmaya göre, bunların gelir akımlarının yüzde 60’ı Amerika içindendir. Nedir? Şirketlerin gelir akımlarının yalnızca yüzde 40’ı dışarıdan kaynaklanmaktadır. Satışları ülke içinde ve dışında olan şirketler, dolardaki değerlenmeden farklı biçimlerde etkilenmektedirler. Sigara üreticisi Philip Morris sanki bunu bilerek, 2008 yılında Amerika için satış ağı ile yurt dışına satış ağını ayrı şirketler altında örgütlemiştir. Bugün Amerika için satış ağını temsil eden Altria karlı iken, dışarıdaki satış ağını kontrol eden Philip Morris International doların değerlenmesinden olumsuz etkilenmiştir. Bir nevi kardan zarar etmiştir. Philip Morris International’ın dolar bazında karı artmamıştır. Neden? 1 dolar karşılığında artık daha fazla yabancı para vermek gerektiği için elbette.
Demek ki neymiş? Söz konusu olan Amerikan ekonomisi ise dolardaki değerlenme ekonomi için iyi de olabiliyormuş. İş, ekonominin yapısına ve örgütlenme biçimine pek bağlıymış. Peki, bundan ne çıkar?
Ben, doğrusu ya, dolardaki değerlenmenin, Alman ekonomisindeki toparlanmayı da kolaylaştıracağı için Amerikan ekonomisindeki toparlanmayı kötü etkilemeyeceğini düşünüyorum. Bütün bu sürecin, Fed’in bu yıl içindeki faiz artırım kararını destekleyebileceği kanaatindeyim. Hele Yunanistan’daki seçimler sonucu ortaya çıkan durum da geçen hafta gördüğümüz gibi kontrol altına alınırsa neden olmasın?
Bu köşe yazısı 23.02.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024