TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen hafta, ulus-lararası gündemin en hararetli tartışma konusu Ukrayna idi. Gerek yoğun diplomasi trafiği, gerekse hafta sonu Münih’te yapılan Güvenlik Konferansı krizle ilgili ilginç tartışmalara sahne oldu. On ayda 5400 kişinin hayatını kaybettiği Ukrayna, diplomatik ziyaretlerin ve açıklamaların merkezinde olmaya devam edecek gibi görünüyor. Ufukta ise olayın kahramanlarının mutabık kaldıkları bir görüş ve çözüm önerisinin olmadığı da görülüyor.
Gururu kırılmış aslan
Kırım konusunu unutturmayı başaran Putin, Ukrayna’da çatışmaların başladığı ilk günden beri görüşünü değiştirmedi. Sadece Ukrayna’da olanlardan değil, Rusya’nın karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlardan da Batı’yı, özelliklede ABD’yi sorumlu tutuyor. Petrol fiyatlarının düşüşü nedeniyle uğradığı 135 milyar dolarlık zararı, yaptırımların finansal etkilerini, Batılı ülkelerin “örtülü operasyonu” olarak gördüğünü saklamıyor. Çoğu zaman da hikâyenin başlangıcını Soğuk Savaş’ın bittiği 1990’lara kadar götürüyor.
Batı’nın tutumuna cevap olarak çatışmaları körüklemeyi sürdürüyor. Özelikle de DoğuAvrupa’nın tarihsel Rus işgali korkusunu hatırlatacak hamleler yapıyor. Başta Almanya olmak üzere ekonomik ilişkilerinin güçlü olduğu ülkelerin yanı sıra, jeopolitiğin avantajlarını kullanarak ABD ile Avrupa ittifakını bölmeye çalışıyor.
Merkel ve Avrupalı liderlerin bir kısmı Ukrayna krizinde “askeri” bir çözüm olmayacağı konusunda hemfikirler. Sınırlarının dibinde “savaş” fikrinden de pek hoşnut değiller. Avrupa güvenliğini Rusya’ya karşı değil, Rusya’yla birlikte oluşturmaları gerektiğinde ısrarlılar. Bu nedenle de ABD’nin Ukrayna’ya askeri teçhizat ve ağır silah vermesine karşılar.
ABD’nin itirazı
Rusya’yı “pervasızlıkla” itham eden ABD Dışişleri Bakanı J. Kerry Ukrayna’ya silah yardımı konusunda kararlı görünüyor. ABD’nin genel olarak Rusya, özel olarak Ukrayna krizindeki tutumunun ne olduğunu, Şubat 2015 tarihinde yayımlanan “Milli Güvenlik Strateji” belgesinde de görmek mümkün. Strateji belgesine göre, “saldırgan” Rusya’yı durdurmak, ileride benzer tutumlarından vazgeçirmek için yaptırımlara devam edilmeli ve bedel ödeyeceğini görmeli.
Avrupa’nın tutumunu “zafiyet” olarak gören ABD, askeri güç gösterisi için, NATO’yu da devreye sokarak Doğu Avrupa’daki müttefiklerini rahatlatmak istiyor. Ancak askeri olmaktan çok, psikolojik boyutu önemli bir çeşit erken ihbar hattı kurulması fikrini hayata geçirmeye çalışıyor.
ABD ziyaretinde Obama ile görüşen Merkel’in öncelikli gündemi Ukrayna krizi ve Rusya olacak. Ancak Rusya ile ilişkilerde sorunun sadece Ukrayna olmadığı da bilinen bir gerçek. Bu bağlamda düşen petrol fiyatlarından Doğu Avrupa’nın güvenliğine, Suriye krizinden Çin’in elini güçlendiren, üstelik nükleer kapasitesi olan bir Rusya’dan söz ediyoruz.
Müttefikler arası çatlak mı?
ABD ve Avrupalı müttefiklerinin Rusya’yı yola getirme “yöntemleri” konusunda ortak görüşe sahip olmadıkları iyice açığa çıkmış görünüyor. Bunun “iyi polis, kötü polis” oyunu mu olduğunu önümüzdeki haftalarda göreceğiz.
Sonuçta Putin’e içinde bulunduğu krizlerden “onurlu bir çıkış sağlanmadıkça”, Avrupa’nın doğu sınırında savaş tamtamları çalmaya devam edecektir.
Bu köşe yazısı 10.02.2015 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024