TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
2014 yılını bitirip 2015 yılına başlıyoruz. Adettendir, bir yılı bitirip yeni bir yıla başlarken durum muhasebesi yapmak gerekir. Geçen bir yılı nasıl harcadık, yeni yıla hangi şartlarda giriyoruz, alt alta yazmakta fayda vardır. İşte bu, benim Türkiye ekonomisi ile ilgili 2015 yılına girerken vaziyet ve manzara-i umumiye yazımdır. Yazının başlığı ise, 2014 yılından aklımda kalan en çarpıcı sorudur ve bence vaziyeti özetlemektedir. Gelin, size de bir anlatayım.
2014 yılı bitip 2015 yılı başlarken ekonomimizin olası performansı ile ilgili bir desen oturuyor gibi geliyor bana. Bundan bir süre önce Türkiye ekonomisi, Çin gibi büyüyordu. 2010 yılını hatırlayın. Türkiye’nin milli geliri o yıl yüzde 9,2 büyüdü. Çin’inki ise yüzde 10,4 civarındaydı. 2011 performansı da fena değildi: Yüzde 8,8. Çin, o yıl yüzde 9,3 büyüdü. Manşetler hep “Çin gibi büyüdük” şeklindeydi. Sonraki 2 yılda ise Çin yine yüzde 8’ler civarında kaldı. Orada yavaşlama o kadar oldu. Ama biz birden Çin gibi olmaktan çıktık. Neden? Gayet basit bir nedenle: Çinliler milli gelirin yüzde 50’den fazlasını tasarruf ediyor, bizim yurt içi tasarruf oranımız ise yüzde 14’lerde dolanıyor. Son 30 yılda ise neredeyse yarı yarıya azaldı. Bu nedenle, Çin’in cari işlemler fazlası var, bizim faraş gibi açılan cari işlemler açığımız. Ne oluyor? Türkiye uzun süre arka arkaya yüksek oranlarda büyüyemiyor. Bir gidiyor, bir duruyor. Büyüme oranımız, uzun dönem ortalamalarının üzerine çıkınca, cari işlemler açığımız da uzun dönem ortalamalarının üzerine çıktı. Hatırlayın, bir ara ikisi de yüzde 9’larda dolanıyordu. Hâlbuki Türkiye’nin uzun dönem büyüme oranı yüzde 4, uzun dönem cari işlemler açığı ise milli gelirin yüzde 4,7’si kadardır.
Hızlı ve riskli 2 yıldan sonra, Türkiye ekonomisi bir süredir Amerikan ekonomisinin büyüme oranına doğru yakınsıyor. Amerikan ekonomisi yüzde 0’lardan yüzde 3’e doğru otururken, Türkiye ekonomisi de yüzde 9’lardan yüzde 3’e doğru yakınsıyor. Ve artık yeni bir desen oturuyor: Türkiye ekonomisi uzun dönem ortalamalarının altında büyüyeceği, cari işlemler açığının ise uzun dönem ortalamaları düzeyinde seyredeceği yeni bir dengeye oturmuş görünüyor. Öncelikle iyi ya da kötü değil, yalnızca böyle görünüyor. Son 2 yıldır böyleydik, önümüzdeki 2 yıl da böyle olacağız. 2014 yılı 3’üncü çeyrek performansı, Türkiye ekonomisinin değil hedefteki yüzde 4’lük büyümeye ulaşmak, yüzde 3’ün de altında kalacağını herhalde gösterdi. Aynı rakamlar 2015 yılı için de benzer bir performansa işaret ediyor.
Cari işlemler açığımız ise, piyango gibi gelen yüzde 45’lik ham petrol fiyatı düşüşüne rağmen uzun dönem ortalamasının altına inmeyecek gibi duruyor. Toplam ihracatının en az yüzde 65’i ham petrolden oluşan 23 ülke var dünyada. Türkiye, bu 23 ülkeye yıllık toplam 50 milyar dolarlık ihracat yapıyor. Aynı oranın en az yüzde 90 olduğu 12 ülke var. Türkiye, bu 12 ülkeye 20 milyar dolarlık ihracat yapıyor. Toplam ihracatımızın neredeyse yarısını bu 23 ülkeye yapıyoruz. Kalanı da başta Almanya olmak üzere bu 23 ülkeye çok mal satan bir dizi ülkeye gidiyor. Böyle bakarsanız, haydan gelen huya gider gibi duruyor.
Doğrusu ya, ben, yüzde 2,5’larda büyüme ve yüzde 5,5’lerde cari işlemler açığı ikilisinin, yüzde 9’larda büyüme ve yüzde 10’larda cari işlemler açığı kadar riskli olduğunu düşünüyorum. Bana göre 2015 yılı tedbirli olmayı elden bırakmamız gereken bir yıl. Biz daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştık, hatırlatırım. Yavaş büyüme altında hiç şirket yönetmemiştik. Bu yıl Türk şirketlerinin çok daha dikkatli ve iyi yönetilmesi gereken bir yıl. Biz ise iyi yönetim dalında maharet sahibi sayılmayız. Ne gerekir? Daha çok temkin.
Peki, neden böyle oluyor? Amerikan ekonomisi toparlanmaya, Amerikan para politikası normale dönmeye başlayınca olması gerekenler oluyor. Etki, Türkiye’ye dışarıdan geliyor. Amerikan faiz oranı 2015 yılında yükselmeye başlayınca, etkiyi daha da yakından hissedeceğiz. Bu olumsuz etkiyi yalnızca biz değil, bütün gelişmekte olan ülkeler hissedecek. Bu noktada, ülkeler ne kadar iyi yönetildiklerine göre birbirlerinden ayrılacaklar. Hani bizim ne özel sektörde ne de kamuda pek de sahip olmadığımız o haslet, küresel ölçekte önemli olacak.
Geleyim başlıktaki “yılın sorusu”na. Bu, doğrudan iyi yönetimle alakalı bana sorarsanız. Geçenlerde Singapurlu bir işadamına, neden Türkiye’deki bir liman yatırımına talip olmadığını sordum. Kendisi işin duayeniydi. Türkiye’yi ve o yatırımı biliyordu. “Ben sizin ülkenize yatırım yapmam” dedi ve o soruyu sordu: “Ne malum bir gece ansızın ikinci bir liman yatırımı kararı vermeyeceğiniz?” Ardından da ekledi: “Sizin orada yarın ne olacağı, hangi kararın belirleyici olacağı belli değil.”
Ben bu şikâyeti Türkiye hakkında giderek daha sık duyuyorum. Doğrusu ya, bu tür şikâyetlerin 2015 sonrasında ülkenin toparlanma gücünü olumsuz etkileyebileceği kanaatindeyim. Ama bir de işe iyi tarafından bakın. Zira teşhis, tedavinin yarısıdır.
Yeni bir yıla giriyoruz. Her başlangıç umut doludur. Hepinize mutlu ve huzurlu bir yeni yıl dilerim.
Bu köşe yazısı 29.12.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024