Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Neden devlet çocuklarımızın zamanına önce el koyup sonra geri satıyor?

    Güven Sak, Dr.09 Aralık 2014 - Okunma Sayısı: 1335

    Yine bir bedelli askerlik düzenlemesi yapıldı. Bu defa hem yaş sınırı aşağı çekildi, hem de ödenmesi gereken para miktarı azaltıldı. Daha 2 yıl önce yaş sınırı 30, ödenmesi gereken miktar da 30 bin liraydı. Şimdi yaş sınırı 28’e, tutar ise 18 bin liraya indi. Bilenler bu kez daha çok kişinin yararlanabileceğini söylüyorlar.

    Bedelli askerlik düzenlemesi bizim evde de bir sevinç dalgasına neden oldu. Yaş sınırının aşağıya çekilmesi ile birlikte, bizim Deniz de artık bedelli askerlik düzenlemesinden yararlanabilecek. Sevinmesine sevindik ama benim aklımda başlıktaki soru kaldı. Madem bu gençlerin tam süreyle zorunlu askerlik yapmasına ihtiyaç yok, söyler misiniz bana, Türkiye’de neden zorunlu askerlik düzenlemesi var? Madem gerekli değil, devletimiz neden çocuklarımızın hayatının bir bölümüne el koyuyor? Önce kural koyup hayatımızın bir bölümüne el koyuyor, sonra kendi getirdiği kurala istisna getirip o bölümü para karşılığında geri satıyor. Size bu ticaret adil geliyor mu? Bana gelmiyor. Bakın para ödeyemediği için askere gidenler bölümüne girmiyorum bile.

    Ben ortadaki normda bir problem olduğunu düşünüyorum. Buradaki norm nedir? Türkiye’nin milli savunma tasarımı, zorunlu askerlik uygulamasına dayalıdır. Bunu bir tek biz yapmıyoruz. İsrail’de de zorunlu askerlik düzenlemesi var. Singapur’da da askerlik zorunlu. Ben geçen hafta İsrail’deydim. Başbakan Netanyahu ve eşi, küçük oğullarını askere uğurluyorlardı. Orada zorunlu askerlik süresi 3 yıl. Singapur’da, cumhurbaşkanının oğlu bile olsanız, milli hizmetten kaçabilme şansınız yok. Orada da süre 2 yıl. Türkiye’de askerlik süresi zaten 6 ya da 12 ay ama bedelli çıksın diye ortada kocaman bir kampanya vardı. Siyaset sonunda kampanyaya boyun eğmek zorunda kaldı. Yasa çıktı. Hem yaş sınırı istenildiği gibi düşürüldü, hem de ödenecek bedel dolar bazında neredeyse yarı yarıya azaltıldı. Peki, norm değişti mi? Hayır. Türkiye’de biteviye yapılan bedelli askerlik düzenlemelerine rağmen hala zorunlu askerlik kuralı var. Madem bu kadar sık bedelli askerlik düzenlemesi yapılıp yasa ile el konulan zaman parasını ödeyenlere geri satılabiliyor, demek ki, devletin zorunlu askerlik süresi hesabında bir yanlışlık var.

    Bunu nereden çıkarıyorum? Öncelikle etrafımızdaki durumdan. Daha önce hiç böyle bir dönem görmemiştik. Rusya, Kırım’ı işgal ettiğinden beri, Finlandiya’dan başlayarak bütün Baltık ülkelerinde bir milli güvenlik tedirginliği başladı. Finlandiya’da askeri harcamaları artırmaktan bahsetmeye başladılar. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olabileceğinden bahsediliyor. İş aslında orada da kalmadı. Sonra Rusya bir başka bağımsız ülkeyi, Ukrayna’yı açıktan tehdit etmeye başladı. Ruslar, Kırım’ı utangaç bir biçimde işgal etmişlerdi, şimdilerde Rusya Devlet Başkanı Putin, “Müslümanlar ve Yahudiler için Kudüs neyse, bizim için Kırım o’dur” demeye başladı. Hoppala paşam, Malkara Keşan. Doğrusu ben Kırım deyince, Rusları değil, Tatar atalarımı hatırlıyorum yalnızca. Neyse, Putin öyle deyince herkesi daha bir korkuttu. Polonya askeri modernizasyon projelerine hız verdi. Dünyada giderek artan bir güvenlik açığı var ve biz Türkiye’de tüm bu olup bitenlere Fransız değiliz. Güneyde zaten Suriye işi ile birlikte 1300 kilometrelik bir açık oluşmuştu. Şimdi bunun üzerine bir de kuzeyden bir milli güvenlik tehdidi ortaya çıktı. Radikal İslamcı örgütler Rusya için temel bir milli güvenlik tehdidi kabul edildiğine göre, şimdi güneyimizdeki durum bir nevi çifte riziko oldu. Bu ilk nokta.

    Geleyim ikinci noktaya. Tüm bu artan küresel güvenlik açığına rağmen, hükümet bedelli askerlik kararı alabiliyorsa, ortada zorunlu askerlik kaynaklı külliyetli bir kapasite fazlası olması lazım. Herhalde bütün bunlar dikkate alınıp, teknik analizleri yapıldıktan sonra bu kez daha çok sayıda gencin yararlanabileceği bir bedelli askerlik düzenlemesi yapıldı. Şimdi bu kadar tehlikeye rağmen bir kaç 100 bin kişinin zorunlu askerlik yapmamasına yönelik bir düzenleme yapılabiliyorsa, zorunlu askerlikle ilgili hesaplarda bir yanlışlık olması lazım. Ya sayı fazla, ya da nitelikle ilgili bir problem var.

    Üçüncüsü ise şu: Ortada zorunlu askerlik kaynaklı bir kapasite fazlası varsa neden norm değiştirilmiyor? Mesela süre neden herkes için toptan azaltılmıyor? Madem bir hoşluk yapmak mümkün, neden herkese adil bir biçimde yapılmıyor?

    Tabii bir de işin talep tarafı var. Neden kimse askere gitmek istemiyor? Organizasyon özürlü biz Türkler, konu bedelli askerlik olunca nasıl böyle göz yaşartıcı bir biçimde örgütlenebiliyoruz? Onu da ayrıca ele alırım bir ara, fırsat düşerse.

     

    Bu köşe yazısı 09.12.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır