TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen hafta Çin’deydim. Şimdi beni görenler hep “Çin nasıldı?” diye soruyorlar. Ben de “Çin, hem öyle hem de böyle bir yer” diyorum. Çin hala değişim sürecinin tam ortasında. Ne o halde, ne de bu halde. Katı olan her şeyin buharlaştığı bir dönemde. Üstat böyle demişti. Her şey şimdilik o buharlaşmış halde havada asılı duruyor. Eski halden çıkmış ama daha yeni hale de tam olarak dönüşememiş. Hem öyle hem de böyle dediğim o. “Türkiye de zaten öyle” demeyin. Bizden daha bir “arada derede” halleri var onların. Hemen üç örnek vereyim, kafanızda daha iyi canlansın.
Birincisi, Çin hala sermaye kontrollerinin olduğu, yabancı para ile işlem yapamadığınız bir ülke. Bir nevi 1980 öncesi Türkiye gibi. Cebinizde yabancı para ile Çin’e gittiğinizde önce o yabancı paraları Çin’in yerli parasına çevirmek gerekiyor. Ben yaşayarak öğrendim. Yapmazsanız hayatınız zorlaşıyor. Hele gittiğiniz yer Şanghay ya da Pekin gibi daha turist bilen bir yer değilse, kesin öyle yapmak lazım. Yoksa para bozduracak yer bulmak da bir problem. Sahte para ayrı bir problem. Kredi kartı ise öyle her yerde kullanılamıyor. Elinizde yerli para olmayınca, bir tek sokakta yürünüyor. İnsan sokakta su bile alamıyor. Başıma geldi de oradan biliyorum.
Şimdi diyeceksiniz ki, “Neden Çin gibi yoksulluktan yeni çıkmakta olan bir ülkede, ilk önce para bozdurmadın?” Vallahi havaalanının havası, bindiğim araba, yolların hali, etraftaki binalar, yoldaki insanlar hiç de öyle Hindistan gibi yoksul bir yere geldiğimi hissettirmedi bana. Hani şimdi mazeret değil ama öyle altyapı sorunlarını çözmüş bir ülkede olduğumu düşündüm. Türkiye ile kıyaslayınca, etraf daha bir oturmuş duruyor. Altyapı bizden daha sağlam görünüyor. Ne bileyim? Meğer daha tam değilmiş. Yolun bir kısmı bitmiş ama daha gidilecek bir kısım var.
Hemen buradan ikinci noktaya geçeyim, Çin’i tanımlamak için. Ben Çin’de beceriksizlikten parasız kaldım ama aynı Çin’den bir işadamı bu ayın başında bir Van Gogh tablosuna tam 61,8 milyon Euro ödedi. Ne demek? Elindeki yerli parayı Euro’ya çevirebiliyor demek herhalde. Bizde işadamları yabancı para bulundurdu diye hapse giderdi, burada isteyince müzayedeye giriyorlar. Üstelik müzayede Londra’da, Sothebys’teydi. Tablo, Wang Zhongjun’a kaldı. Wan Zhongjun bir Çin milyoneri. Forbes Çin’li zenginler listesinde ancak 268’inci sırada yer alıyor. Öyle Alibaba’nın kurucusu Jack Ma gibi 19,5 milyar dolarla liste başı değil, milyarder filan da değil. Medya alanında zengin olmuş. Çin televizyonuna film üretiyor. Güçlü bir yerli film endüstrisi var Çin’in. Açın televizyonu, hep Çin programları, dizileri, filmleri. Öyle Amerikan yapımları ağırlığı hissedilmiyor. Demem o ki, sermaye kontrolleri var ama aynı zamanda yurt dışındaki müzayedelere katılmak da mümkün. Yolun bir kısmı bitmiş ama daha gidilecek yol var dediğim işte tam da bu.
Şimdi kendinizi şirketlerin yerine koyun. Dünya ticaretindeki yeri zaman zaman birincilikle ikincilik arasında değişen ama üçüncülüğe inmeyeceği bilinen bir ülkenin şirketisiniz ama kendi paranız hala rahatlıkla başka ülke paralarına çevrilemiyor. Ortada bir dizi sermaye kontrolü, izin mekanizması filan var. Şimdi Şanghay’daki Pudong serbest ticaret bölgesinde parayı nasıl uluslararasılaştıralım diye deniyorlar. Orada 29 kilometrekarelik alan içinde şirketlerin döviz tevdiat hesapları var. Yerli paradan yabancı paraya işlemler gerçekleştiriliyor. Bir deney yapılıyor. Bakalım ne olacak?
Üçüncüsü ise yeni normalden duyulan tedirginlik nedeniyle Çin’de vurgulanan bir dizi yeni mekanizma herhalde. BRICS Bankası, Şanghay İşbirliği’nin Altyapı Yatırımları Fonu gibi yeni bir dizi mekanizma söz konusu olan. Çin, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika veRusya bir araya gelip bir nevi bir ağırlık noktası oluşturmak istiyorlar. Konu hep aynı: “Bundan böyle dünyada işlerin nasıl işleyeceğine kim karar verecek?” Bir nevi, dünyanın yönetişim sistemi değişmeden kalacak mı? BRICS Bankası aslında banka değil, bir çeşit fon. Nasıl işler? Çin parası arkasında durdukça işler. Yoksa işlemez. Çin parasının hep arkasında durması ise Çin’in inovasyon sürecine katılımıyla olur. Herkes nasıl olur da, Çin daha yaratıcı olur diye bakıyor, tartışıyor. Orada odanın ortasında kimsenin adını anmadığı bir fil var. Çin Komünist Partisi otuz yıldır başarılı bir dönüşümü yönetiyor. Yolun bir kısmı bu sayede bitmiş ama daha bir kısmı var.
Çin Seddi’ne çıkarken taşlarla dağa yazmışlar, hala duruyor. “Başkan Mao’ya Sadakat!” (Loyalty to Chairman Mao!)
Öyle böyle değil, 700 milyon kişi yoksulluk sınırının üzerine bu yolla çıktı. Şimdi her yer nasıl Şanghay olur derdindeler.
Bu köşe yazısı 18.11.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024