Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Türkiye’nin büyük işletmeleri dünyadan, KOBİ’leri bir başka gezegenden

    Güven Sak, Dr.17 Kasım 2014 - Okunma Sayısı: 5634

    Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD)’nin 2014 yılında yayımlanan Türkiye Araştırması’na hiç bakma fırsatınız oldu mu? Bence bir bakın. İçinde geyik yok, analiz var. Çalışma, bu yılın Temmuz ayında yayımlandı. Ben geçenlerde maden kazaları ve pisipisine yaşanan madenci ölümleri üzerine düşünürken bu çalışmayı hatırladım. Şirketlerimizin küçüklüğünü ve Türkiye’nin parçalanmışlığını anlatıyordu. Gündem için son derece faydalı bir çerçeve çizdiği kanaatindeyim. Araştırmaya göre Türkiye’nin KOBİ’leri sanki bir başka gezegenden gelmiş gibi duruyor. Müsaadenizle meramımı anlatayım. Sonra hep birlikte bir düşünelim.

    Türkiye’de işletmelerimizin yüzde 98’i, 1 ila 49 çalışanı olan işletmelerdir. Bu ne demektir? 50’den fazla çalışanı olan işletmeler, toplam işletmelerimizin yalnızca yüzde 2’sini teşkil etmektedir. Hani şimdi 50’den fazla çalışanı olan işletmede iş güvenliği uzmanı istihdam edilsin diyorlar ya, bu tembel işi tedbir, aslında işletmelerimizin yüzde 98’ini hiç ilgilendirmiyor. Türkiye’de çalışan nüfusun yüzde 78’ini de kapsamıyor. Önce onu bir not edeyim.

    Toplam istihdam açısından baktığınızda, çalışanların yüzde 78’i, 1 ila 49 çalışanı olan işletmelerde istihdam ediliyor. Türkiye’de 50’den fazla çalışanı olan yaklaşık 32 bin işletme var. Memlekette 250’den fazla çalışanı olan firma sayısı ise 4500 civarında. 1 milyon 627 bin 221 işletmenin yalnızca 4497’sinin çalışan sayısı 250’den fazla. Çalışanların ise yaklaşık yüzde 12’si bu 4497 firma tarafından istihdam ediliyor.

    Özetle, küçük ve orta boy işletme (KOBİ)’lerin toplam istihdam içinde önemli bir ağırlığı var. İşletmelerin kahir ekseriyeti de hep KOBİ. Şimdi diyeceksiniz ki “Ne var bunda? Dünyanın her yerinde bu böyle değil midir?” Doğru, böyledir. Ama OECD Türkiye araştırması, Türkiye’deki KOBİ’lerle büyük işletmeler arasında bir verimlilik uçurumu olduğunu gösteriyor. Büyük işletmeler bu dünyaya ait gibi dururken, KOBİ’ler bir başka dünyanın çocuklarına benziyorlar. Bugün ekonomide ne problemimiz varsa, problemin kaynağında işte bu “bereket uçurumu” yatıyor. Ortada bir nevi bir beceri uçurumu var. Şirketlerin verimli bir üretim sistemi örgütlemek için organizasyon kabiliyetine ve finansmana ihtiyaçları var. Oysa bizim bazı şirketlerimizde bunlardan ya biri var, ya diğeri. Ya da ikisi birden yok.

    Nereden çıkarıyorum bunu? OECD raporunda 250’den fazla çalışanı olan işletmelerin çalışan başına verimliliğini, 1ila 19 arasında çalışanı olan işletmelerin çalışan başına verimliliğine bölmüşler. Sonuçta da o uğursuz rakamlar çıkmış ortaya. Türkiye’de 250’den fazla çalışanı olan büyük işletmelerin çalışan başına verimliliği, 1 ila 19 arasında çalışanı olan küçük işletmelerin çalışan başına verimliliğine oranlandığında bulunan rakam 4,29. Büyük ile küçük arasında çalışan başına verim açısından 3 kattan fazla bir bereket uçurumu ortaya çıkıyor. Oysa Meksika’da aynı uçurum 2 katla sınırlı. Polonya’da da 2 kat. İngiltere’de çalışan başına verim açısından bakıldığında küçük işletme ile büyük işletme arasında bir fark yok. Finlandiya’da ve Danimarka’da da. Almanya’da ise pek az bir fark var. Çalışan aynı çalışan, verimi de üç aşağı beş yukarı aynı. Ama Türkiye’de büyük ile küçük arasında derin bir verimlilik uçurumu var. Büyük işletmenin çalışanı birinci dünyadan, KOBİ’ninki üçüncü dünyadan bir nevi.

    gs1711.520px

    Kaynak: TÜİK, OECD hesaplamaları

    Şöyle diyeyim: İki işletme de Türkiye’de çalışıyor. Aynı yatırım ortamı. İki işletme de aynı memleketin mahsulü olan Türkleri işe alıyor. Büyük şirkette çalışan bir Türk’ün belli bir dönemde ürettiği tutarı, küçük şirkette çalışan bir Türk’ün aynı dönemdeki emeğinin ürünü ile kıyaslıyorsunuz. Arada bir uçurum çıkıyor. Küçük şirketin emekçisinin emeği bereketsiz oluyor. Sonuçta bu işçilerin ikisi de aynı memleketin mahsulü. Yandaki şirkette harikalar yaratan işçi, diğer tarafta aynı üretkenlik düzeyini yakalayamıyor. Neden? Ben işte bunun Türkiye’nin temel meselelerinden biri olduğunu düşünüyorum. Üzerinde düşünmemiz gereken temel hadiselerden biri galiba tam da bu.

    Neden küçük şirketlerde çalışan Türkler, büyük şirketlerde çalışan Türkler kadar bereketli bir performans gösteremiyorlar? Bunun çalışanların hizmet içi eğitiminden, işletmelerin teknolojik altyapısına ve yönetim anlayışına kadar giden bir dizi nedeni olabilir. Ama bugün için aklımdaki mesele yalnızca şu: Bu konuyu halledemezsek, Türkiye’nin nitelik dönüşümü meselesini zor hallederiz. Türkiye, büyük işletmeleri dünyadan, KOBİ’leri bir başka gezegendenmiş gibi bir parçalanmışlıkla yoluna devam edemez.

    Son on yıldır herkes Türkiye’ye bakıp bir parçalanmışlık, bir bölünmüşlükten bahsediyor. Ben bu bereket uçurumunun sahici bir parçalanmışlık göstergesi olduğu kanaatindeyim. Dikkatinizi esas meseleye çekerim.

     

    Bu köşe yazısı 17.11.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır