TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yine öyle oldu. Yine ben, “Türkiye dünyanın neresindedir?” sorusunu hatırladım. Yine aklıma “Türkiye, dünyanın kıyısında bir ufak kasabadır” cümlesi oturdu. Düzelteyim: “Türkiye, etrafında olup bitenlerden bihaber, kendi içine kapalı bir ufak kasabadır.” Dünyanın iktisadi merkezi, Türkiye civarında olmasına rağmen, Türkiye küresel değer zincirlerinden pay alamamaktadır. Gelin yine ne olduğunu size bir anlatayım.
Tam da Türkiye ekonomisinin son otuz yıldır nasıl bir dönüşüm içinde olduğunu büyük bir şevkle anlatıyordum. Türkiye’nin 1980’lerde 3 milyar dolar ihracat yapan bir ülkeden şimdilerde nasıl 130 milyar dolara sıçradığını açıklıyordum. 3 milyar doların yüzde 90’ı tarım ürünleri iken, şimdi 130 milyarın yüzde 90’ının sanayi ürünleri olduğunun altını çiziyordum. Daha gidilecek mesafe olduğunu anlatmak için yandaki grafiği gösterirken, salondakilerden biri hemen atladı: “Nasıl yani, Türkiye küresel değer zincirlerinden hiçbirinin parçası değil mi?” diye sordu. Benim müthiş canım sıkıldı. Adam haklıydı. Türkiye’den geçen hiçbir küresel üretim zinciri yoktu. Nokta. Dünyadaki küresel değer zincirleri açısından bakıldığında, Türkiye, bildiğimiz dünyanın kıyısında yer alıyordu.
Grafikten başlayayım isterseniz. Yandaki grafik Türkiye’nin dünyanın değişik bölgeleri ile ticari entegrasyonunu gösteriyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi söz konusu olduğunda, Türkiye, bu bölgenin toplam ithalatı içinde yüzde 4’lerde bir yer tutuyor. Üstelik son 10 yılda toplam bölge ithalatı içindeki payını da ikiye katlamış görünüyor. Avrupa söz konusu olduğunda, yıllar itibariyle değişmese bile, Avrupa’nın toplam ithalatı içinde yüzde 1’lik bir payımız var. Bu yüzde 1, diğer yüzde 4’ten çok daha kocaman elbette, onun da altını çizeyim. Ama Kuzey Amerika ve Doğu Asya söz konusu olduğunda, bu bölgelerin toplam ithalatı içinde Türkiye’nin payı, binde 1’lerde dolanıyor. Oralarda yokuz, hiç lafı uzatmayalım. İşte salondan bana laf atan araştırmacı tam da bunun altını çiziyordu. “Oralarda olmadığınıza göre, küresel üretim ağlarının değer zinciri içinde yer almıyorsunuz” diyordu. Doğru söylüyordu.
Tablo ne diyor? Türkiye, esas itibariyle, coğrafi olarak kendisine yakın olan ülkelerle ticaret yapıyor. Türkiye’nin ihracat menzili yıllar geçtikçe uzamıyor, tam tersine kısalıyor. Çevremizdeki ülkelerle ticaretin ötesine neden geçemiyoruz?
Birincisi, Türkiye esas olarak havaleli mallar üretiyor. Pahada hafif, yükte ağır malların ötesine geçemiyoruz. İkincisi, küresel şirketler Türkiye’de dünya için üretim yapmıyorlar. Küresel şirketler Türkiye’ye üretim yapmak için değil, başka yerlerde ürettikleri, geliştirdikleri ürünleri pazarlamak için geliyorlar. Türkiye’nin kocaman iç pazarı, Türk şirketlerini ve de yabancıları olsa olsa hantallaştırıyor. Üçüncüsü, ihraç mallarımızın sofistikasyon düzeyi, Çin’in ihraç mallarının sofistikasyon düzeyinin hayli gerisinde. Neden? Çin’e gelen yabancı sermaye, Çin’in ihraç ürünleri sepetini gelişmiş ülkelerin ihraç malları sepetine yakınsatıyor. Türkiye’ye gelen yabancı sermaye, Türkiye’nin ihraç ürünleri sepetini gelişmiş ülkelerin ihraç ürünleri sepetine yakınsatmıyor. Türkiye’nin ihraç malları sepetinin sofistikasyon düzeyi Çin’e göre düşük kalıyor.
DHL Global Connected Index’te Türkiye, 140 ülke arasında 59’uncu sırada yer alıyor. Ülke dışından içeriyi arayan uluslararası telefon konuşmaları sıralamasında Türkiye, 140 ülke arasında 87’inci.Ülke içinden dışarıyı arayan uluslararası telefon konuşmaları sıralamasında ise 108’inci sırada. Ne demek? İş bağlamak için telefonla yurt dışının arandığını ya da yurt dışından ülkenin arandığını düşünürsek, Türkiye, küresel bağlantı düzeyi indeksinde 59’unculuktan 87 ve 108’inciliğe düşüveriyor. Biz öyle telefonla yurt dışını pek aramıyor, yurt dışından da pek aranmıyoruz.
Ama mesela Malezya için baktığınızda, küresel bağlantı indeksinde 140 ülke arasında 21’inci sırada olduğunu görüyorsunuz. Yurt dışından aramalarda 46’ıncı, yurt dışını aramada ise 33’üncülükte oturuyor Malezya. Ne oluyor? Malezya, Türkiye ile kıyaslandığında, küresel zincirlere daha bir yakın duruyor. Doğrudan yatırımlar açısından bakıldığında, Türkiye, 140 ülke içinde 97’inci sırada yer alırken, Malezya 56’ıncı sırayı alıyor.
1980’lerde dünyanın iktisadi siklet merkezi Atlantik Okyanusu’ndaydı. Avrupa-Amerika ekonomileri dünyanın merkezindeydi. Ticaret Atlantik’in iki yakası arasındaydı. Şimdi üretim üsleri doğuya doğru kaymaya başladı. Siklet merkezi artık Türkiye’nin üzerinde bir yerlere geldi. 2050 yılında ise Çin’in batısına doğru kayacak. Not edeyim, aklınızda kalsın: Dünyanın siklet merkezi Türkiye’ye geldi ve biz Türkiye’yi hala küresel değer zincirlerinin ayrılmaz bir parçası haline getiremedik.
Ne demiştim? İçinden boru hattı geçen ülke olmak kolayken, içinden değer zinciri geçen ülke olmak beceri gerektiriyordu. Türkiye beceriksiz çıktı.
İyi yönetilsek böyle ayranı yok içmeye halinde olmazdık. İyi yönetilsek, kervanı kaçırıp böyle dağlar başında kala kalmazdık.
Kaynak: UN COMTRADE, TEPAV hesaplamaları
Bu köşe yazısı 11.11.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024