TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Hükümetimiz geçen hafta esas meseleye, ekonomiye döndü. Bence pek de iyi yaptı. Üzerinde çalışılan 25 dönüşüm programından 9’una ilişkin eylem planlarının ilk halleri açıklandı. Böyle bir paket değişik açılardan ele alınabilir. Öncelikle bu paket ile ortaya konulan reform çerçevesi, dünyanın bugünkü ortamında Türkiye ekonomisinin ulaştığı gelişme aşamasında geçerli midir? İkincisi, reform çerçevesi doğru bile olsa, ortaya konulan hedeflere yayımlanan eylem planları ile ulaşılabilir mi? Üçüncüsü, reform sürecinin sağlıklı yönetimi açısından bakıldığında, her bir dönüşüm programı, izlemeye imkân verecek somut kriterlere sahip midir? Dördüncüsü, eylem planları amaca uygun tasarlandığında Türkiye ekonomisi ne tür bir yeni patikaya oturabilir? Beşincisi, Türkiye böyle kapsamlı bir reform programını yürütmek için gerekli idari kapasiteye sahip midir?
Tüm bu soruları aynı anda yanıtlamaya kalkıp yazıyı karmaşıklaştırmayayım. Bugün ilkinden başlayayım, müsaadenizle. Sayın Davutoğlu’nun geçen hafta ortaya koyduğu reform çerçevesi, içinde bulunduğumuz konjonktürde doğru ve geçerli midir? Evet, dönüşüm çerçevesi doğru ve geçerlidir.
Neden?
Turgut bey bizi “transformasyon” demeye alıştırmıştı. Türkçesi dönüşüm. Ben olanı biteni bir reform çerçevesi olarak görüyorum. Bugün ortada eylem planlarını gördüğümüz dönüşüm programlarının çerçevesi aslında 10. Kalkınma Planı’nda ortaya konulmuştu. Plan, mecliste Haziran 2013’te kabul edildi. 2012 yılından beri üzerinde çalışılıyordu. 62. Hükümet kurulduğunda, hükümet programındaki tek yenilik, dönüşüm programlarıydı. Şimdi dönüşüm programlarının eylem planları yayımlanmaya başlandı. Ben eylem planlarına baktığımda, bazı bakanlıkların görevlerini ihmal ettiğini düşündüm. Bir de siz bakın isterseniz, zira listelerde her şey ortada. Listeler ve reformların öngörülen tamamlanma tarihleri kaytaranları takip için faydalıdır. Hesap sorulabilirliği artırırlar.
Kapasite problemleri bir tarafa, şimdi ilk kez Türkiye ekonomisinin üretim kapasitesinin güçlendirilmesi, teknolojik altyapının bir üst aşamaya geçirilmesi, ihracat kapasitesinin yenilenmesi, ülke içi bağlantıların artırılarak bölgesel dengesizliklerin çözülmesi ve beşeri sermayenin güçlendirilmesi hedeflenmektedir. Bunlar hedeflenirken aynı zamanda belli sektörlere demeyeyim ama teknoloji platformlarına ağırlık verilmektedir. Türkiye, kamu harcamalarında mali disiplin odaklı düşünmekten sanayi politikası odaklı düşünmeye doğru geçmeyi amaçlamaktadır ki bu da iyidir. Birincisi şudur: Dönüşüm programları çerçevesi Türkiye ekonomisi için geçerlidir.
İkincisi, ben bir süreden beri yeni normalin şekillendiği bugünlerde Türkiye’nin, kendisini, kendisine benzeyen diğer ülkelerden ayırt edecek bir reform gündemine sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Şimdi resme bir bakın. Amerikan ekonomisi aşağıdan, Türkiye ekonomisi ise yukarıdan yüzde 3’lük bir büyüme performansına doğru yakınsıyor. Amerikan ekonomisi yeniden büyürken, borçlanma maliyetlerinin azalmasını değil, artmasını beklemek gerekiyor. Türkiye’nin mevcut dış finansman yapısını taşıyabilmesi kolayca mümkün görünmüyor. Aynı Kore gibi, sağlık turizmi ve hizmet ihracatının cari işlemler dengesi üzerine etkilerini yeniden düşüneceğimiz bir çerçeve son derece faydalı. Özellikle de Avrupa Birliği’nde bankaların yeniden sermayelendirilmesi operasyonunun başlamasıyla işimizin yalnızca daha da zorlaşacağı düşünülürse. Peki, her yer karanlık mı? Hayır. Mesela, Çin artık net sermaye ihraç eden bir ülke haline gelme eğiliminde. Doğrudan yabancı yatırımların öneminin artacağı bir döneme giriyoruz. Yeni teknolojiler, iş yapma biçimini değiştirecek. Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırımları hedefleyecek bir yenilenme stratejisine ihtiyacı vardı. Ortadaki çerçeve bu görevi üstlenebilir. Bu nedenle de geçerlidir.
Geleyim üçüncüsüne. Amerikan ekonomisinin kişi başına gelirde 10 bin dolardan 25 bin dolara çıkması yaklaşık 40 yıl sürmüştü. 19’uncu yüzyıldan kalma teknolojilerle sıçrama uzun sürüyordu. Kore’nin 10 bin dolardan 25 bin dolara çıkması 19 yıl sürdü. 20’inci yüzyıl teknolojileri süreyi yarı yarıya kısalttı. Ben 21’inci yüzyıl teknoloji platformları ile bu sürenin daha da kısalabileceğini düşünüyorum. Bu açıdan bakınca da dönüşüm programlarının çerçevesi doğru ve geçerlidir.
Bu köşe yazısı 10.11.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024