TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Cumhuriyetimiz 91 yaşına geldi ama yazık ki biz bu 91 yılda hatalarımızdan ders çıkarmayı öğrenemedik. Cumhuriyet bütün bunlara rağmen 91. yaşını kutlamayı hak ediyor. Peki, ya biz?
Ermenek maden kazası, Soma’dan beri hiçbir şey yapmamış olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Hepimizi utandırdı. Düzelteyim, İstanbul’daki asansör faciasını da eklerseniz aslında hepimizi bir kez daha utandırdı. Diyeceksiniz ki, utandırdı da ne oldu? Yine her taraf çok lafla doldu. Her boydan siyasetçiden bol bol talimat dinledik. Sonuç ortada, icraat yok. Madenci ölümleri azalmadan devam ediyor.
Bugün size maden kazaları ile baş etmede Çin deneyimini anlatayım. Bakın onlar utandılar ve sonuçta madenci ölümleri hızla azaldı. Çin deneyimi, maden kazalarının önlenebilir olduğunu gösteriyor bana sorarsanız. Ama önce niyet etmeniz gerekiyor. Çinliler niyet edip başardılar. Türkler beceremedi. Ben Çin ile kıyaslandığında, Türkiye’nin bir çadır devletine benzediğini düşünüyorum. Gelin bakın, neden?
Her yıl dünyada yaklaşık 8 milyar ton kömür üretiliyor. Bunun yarısı Çin’de çıkartılıyor. Çin, önceleri madenci ölümleri sıralamasında bir numaraydı. Sonra Çinliler bu birincilikten utandılar. 2005 yılında, Çin İş Güvenliği Devlet İdaresi Direktörü Li Yiz Hong şöyle diyordu: “Farklı ülkelerin deneyimlerine bakıldığında görüyoruz ki, gelişmiş ülkeler de başlangıçta ölümlü kazaların yüksek olduğu uzun bir dönemden geçmişlerdir. Çin’in hedefi uygun düzenlemeleri geliştirerek bu süreci en kısa sürede aşmaktır.” Nedir? Tedavinin başlangıç noktası, hastanın hasta olduğunu kabul etmesidir. 2006 yılından itibaren Çin bir dizi tedbir almaya ve bu konuda idari kapasite geliştirmeye başladı. Niyetini ortaya koydu.
Sonra birden bir mucize oldu. 2000 yılından itibaren, Çin’de kömür madenlerinde milyon ton başına madenci ölümü sayısı 5’ten 1’e düştü. Daha 2000’li yılların başında, milyon ton başına ölen madenci sayısı yaklaşık 5’lerde dolanıyordu. Şimdi bu rakam, yıllık olarak bakıldığında, 1’e geriledi. Ne oldu? Çin idari kapasite geliştirdi. Düzenlemeler, kuralları uygulayacak idari kapasite yerine oturdukça, Çin’de ölümlü maden kazalarının sayısı azaldı. Yani kazanın madenciliğin fıtratında olmadığı ayan beyan ortaya çıktı. Hem de öyle 100 yıl önce filan değil. Çin tedbir almaya başladığından beri daha 7 yıl geçti. Biz burada hala “devletin bütün imkânları seferber edilsin” türü kurusıkı laf dinliyoruz. Bunun yerine “Yahu, bu Çinliler ne yapıyor da yapıyor?” diye merak etseydik, hiç değilse iki tuğlayı üst üste koymayı öğrenirdik. Ama yapmadık. Sonuçta da madenci ölümlerinde Çin ile birincilik için yarışır hale geldik.
Çin deneyimine bakınca ben ortada bir genel seferberlik hali görüyorum. Basit bir örnek vereyim mesela. Orada maden kazaları ile ilgili kocaman bir bilimsel yayınlar listesi var. Bir mekanizma çalışmış, öğretim üyelerine görevler vermiş, çalışmaları desteklemiş. Üniversitelerde bir dizi konuyu inceleyen çalışmalar yayımlanmış. Türkiye’de etrafınıza bir bakın. Ortada kapsamlı araştırmalar var mı? Ben size hemen söyleyeyim, yok. O çalışmalarda Çinli bilim insanları ölümlü maden kazalarının nedenlerini anlatıyorlar. Sebepler hep aynı: Küçük işletmeler, taşeronluk sisteminin tasarım biçimi, iş güvenliği için gereken makine ve ekipman yatırımlarının yapılmaması, işçilerin tecrübesizliği, iş güvenliği eğitimlerinin yapılmamış olması. Sorun, devletin iş güvenliği için gereken düzenlemeleri yapmamasından kaynaklanmıyor. Sorun, devletin iş güvenliği için gereken düzenlemeleri uygulayacak idari kapasiteye sahip olmamasından kaynaklanıyor.
Biz hep gerekli gereksiz, “Türkiye bir çadır devleti değildir” demeyi severiz. Şimdi ben bakıyorum ve şunu görüyorum: Çin ile Kıyaslandığında, Türkiye bir çadır devletidir. Türkiye’nin, yaptığı düzenlemeleri uygulayacak idari kapasitesi yoktur. Çadır devletinde ne olmaz? Kural hâkimiyeti olmaz. Hukukun üstünlüğü olmaz. Bizde de yoktur.
1999’daki büyük Marmara Depremi’nden beri Türkiye’de idari kapasite inşası açısından yeni hiçbir şey yoktur. Son olarak Ermenek kazasının bize gösterdiği budur. Bari ortada farklı bir şey varmış gibi yapıp sinirlerimizi germeyin lütfen.
Bu köşe yazısı 31.10.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024