Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    ‘Yahu, bu gavurlar neden bizi arayıp duruyor?’

    Güven Sak, Dr.29 Eylül 2014 - Okunma Sayısı: 2542

    Bilmem takip ediyor musunuz? Elektronik ticaret (e-ticaret)’in giderek yaygınlaştığı bir çağdayız. Çin’in e-ticaret sitesi Alibaba.com’un hisse senetleri geçen hafta New York’ta BABA kısaltması ile işlem görmeye başladı. Alibaba üzerinden şirketler arasında yapılan işlemlerin yıllık hacmi 2012 yılında Türkiye’nin toplam ihracatından daha büyük mesela. Tam 170 milyar dolarlık ticaret olmuş Alibaba portalı üzerinden. New York’ta BABA olduğundan beri şirketin toplam değeri artık 231 milyar dolar oldu. Dünyada e-ticaret giderek yaygınlaşıyor. Biz interneti daha çok kahvehane gibi kullanıyoruz ama dünya onun bir ticarethane olduğunun farkında. Biz muhabbet ederken, millet malı götürüyor. Neden? Devletimiz işin farkında olmadığı için elbette. 1990’lı yıllarda Çin uyanırken biz derin bir uykudaydık. Ben sonra uyandığımızı zannediyordum ama Alibaba’nın hikâyesine bakarsanız, hala mışıl mışıl uyuyoruz. Ben size söyleyeyim, Çin, e-ticareti, e-ihracata dönüştürmek için elinden geleni yapıp destekler sıralarken, biz interneti ticarethane haline getirecek adımların ne olduğu üzerinde fazla düşünmüyoruz bile. Kötü.

    Bu durumda, şirketlerimizde başlaması gereken zihniyet devrimi de pek yavaş oluyor. Biz hala “Yahu, bu gavurlar bizi neden arayıp duruyor?” aşamasındayız. Gelin bakın nasıl daha oradayız?

    Ben bu Alibaba adını, Orta Anadolu’da bir makine şirketini ziyaret eden TEPAV araştırmacılarından bir süre önce duymuştum. Şirket, makine şirketi. Şirketin sahibi, zamanın artık ne kadar kötü olduğunu, iş yapacak müşteriyi büyük bir özenle seçmek gerektiğini anlatıyor. “Ben” diyor, “Yüz yüze konuşmadan, iş yapacağım şirketin sahibini tanımadan hiç kimseye mal vermem. Belli mi olur? Bu zamanda başına iş almayacaksın.” Sonra ekliyor, “Mesela bir sürü yabancı bizi arıyor. Çocuklara, ‘Yahu bu gavurlar bizi neden arıyor?’ diyorum. Bilmediğin şirkete mal mı teslim edilirmiş? Hem de bu zamanda!” Şirket sahibi, böyle anlatırken, kızı azıcık mahcup bir edayla konuşmayı dinliyormuş. Babası bir kenara çekilince, o, şirketi nasıl Alibaba.com’a eklediğini anlatmış. Meğer o nedenle dünyanın her tarafından şirketi arıyorlarmış. Ne denir? Fırsat ayağınıza kadar gelebilir ama onu kullanmaya hazır olmanız lazım.

    Ben e-ticaret ve e-ihracatın KOBİ’lerin dünyaya açılması için bir büyük imkân olduğunu düşünüyorum. KOBİ’lerin uluslararasılaşması bu aslında. Ama hangilerinin? Yabancı dil konuşabilen, yeni ödeme sistemlerinin farkında olan ve lojistik ağların tam ortasında yer alanların dünyanın her tarafından erişilebilen bir cadde üstü dükkân açabilmeleri mümkün gibi duruyor. Nedir? “Açıl Susam Açıl” demeyi bilmek gerekir. Paypal benzeri ödeme sistemlerinin güvensiz olmadığını bilmek gerekir.

    Alibaba.com, B2B portalı olarak 1999 yılında kuruldu. B2B (business to business-şirketten şirkete) dedikleri, internet üzerinden toptan ticaret anlamına geliyor. Bir nevi toptancı hali diyeyim ben size. B2C (business to consumer-şirketten tüketiciye) ise perakende ticaret anlamına geliyor. Her dükkân, cadde üstü dükkân oluyor tanım gereği. C2C’de ise müşteriler kendi aralarında işlem yapmaya başlıyorlar. Bir nevi bit pazarına nur yağıyor. İkinci el işlemler daha geniş katılımlı bir piyasada fiyatlanıyor. Alibaba.com B2B işinde. Yine Alibaba Holding’in taobao.com’u ise C2C işinde. İşlemlerin güvenli olması için bir de Alipay isimli ödeme sistemleri var. Bir nevi, e-bay ve Paypal gibi Amerikan şirketlerinin Çinli versiyonu.

    İnternetin kahvehaneden ticarethaneye dönüşmesinin manasını iyi düşünmek gerekiyor. Biz şimdilerde hep feysteyiz. Şakımayı pek seviyoruz. Bakın Facebook ve Twitter kullanıcılarının sayısına. İlk sıralardayız. Ama internet üzerinden ticarete gelince nal topluyoruz. Son sıralardayız. Neden? Çin ileriyi görerek, internetin kahvehaneden ticarethaneye dönüşmesini destekliyor. Mesela e-ihracatın temeli olan taşıma maliyetlerini Çin kendisi üstleniyor. Bizim devletimiz ise daha ne olduğunu anlamadığı için öyle kayıtsız bakıyor. İnsan haliyle sinirleniyor. Devletimiz ehem ile mühimi ayırt edemiyor. Siyasetçiler bir dizi boş işle uğraşıyorlar. Asıl önemli olana kimse takılmıyor. Mesela, Türkiye’nin ihracat menzilini en az yüzde 30 artıracak bir hadise karşısında Ekonomi Bakanlığımız neden hala aktif değil? Hâlbuki Türkiye’nin ihracat menzili 2001 yılında 3235 kilometre iken, 2011 yılında 2846 kilometre oldu. Ne oldu? Türkiye’nin ihracat menzili büzüldü kaldı. Eskiden daha uzaklara erişiyorduk, şimdi menzilimiz daraldı. Ben bir not edeyim. İncir çekirdeklerini boş bırakan, mühim(!) gündeminizde arada kaynamasın. Ne olur, ne olmaz. Kendimi “madem biliyordun, neden söylemedin?” sorularından koruyayım.

     

    Bu köşe yazısı 29.09.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır