Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Şimdi Türk malı yüklü konteynırların geçişini ne kolaylaştırır?

    Güven Sak, Dr.17 Haziran 2014 - Okunma Sayısı: 1365

    Avrupalı taksiciler, internet üzerinden araç çağırmaya imkân veren Uber ve benzeri programları protesto ediyorlardı.

    Türkiye nasıl şizofrenik bir ülke olmasın, Allah aşkına? Bakın, yine bir kavganın tam ortasındayız. Batımızda, Avrupalı taksiciler gelecekle kavgaya tutuşmuşlar. Hadise 21’inci yüzyıla ait bir mesele. Doğumuzda, Irak kabileleri din savaşı kisvesi altında bir iktidar mücadelesindeler. Aynı 19’uncu yüzyıl. Arada Türkiye. Nasıl bir Türkiye? Sanayi malları ihracatı artık 130 milyar dolara ulaşmış bir Türkiye. Türkiye, sanayi malları ihracatının yüzde 42’sini Avrupa’ya gönderiyor. Avrupa geleceğiyle yüzleşmekte zorluk çekiyor. Sanayi malları ihracatının yüzde 50’sini ise Orta Doğu’ya gönderiyor. Kamyonlar doğrudan savaş bölgesine gidiyor. Ortadoğu kendi geçmişiyle hesaplaşmaktan ileriye bakamıyor. Türkiye, iki tarafa da kamyon kamyon mal gönderiyor. Öyle arada sıkışmış bir haldeyiz yani. Onların derdi başka, bizim derdimiz ise açık: Şimdi, bu kavga bizim kamyonların geçişini olumsuz etkiler mi, etkilemez mi? Etkilemezse sorun yok ama etkilerse bir çözüm yolu bulmak lazım.

    Avrupa’da taksi şoförleri yine sokaklardaydı. Paris’te yine gösteriler vardı. Avrupalı taksiciler, internet üzerinden araç çağırmaya imkân veren Uber ve benzeri programları protesto ediyorlardı. Peki, neden?

    Uygulamayı internetten indiriyorsunuz. Gitmek istediğiniz yere giden, programa kayıtlı bir araç var mı diye bakıyorsunuz. Çağırıyorsunuz, kaç dakikada geleceğini söylüyor. Program, gelen aracın ve sürücüsünün kimliğini size iletiyor. Ne kadar ücret ödeyeceğinizi de yine programdan öğreniyorsunuz. İnternetten indirdiğiniz program, ödeme işini de kredi kartınızla hallediyor. Siz bir tek arabaya binip gidiyorsunuz. Hatta Uber, artık kullanım verinizde rutin hareketlerinizi takip edip siz çağırmadan bulunduğunuz yerin civarına araç gönderebiliyor. Burada önemli olan şu; eski güç ilişkisi parçalanıyor ve yeni bir dünya doğuyor. Dün taksicilik işini, bu amaçla lisanslanmış araçlar yaparlardı. Yetkiyi devletten almış olurlardı. Havaalanlarında bir tek onlar olurdu, kalanını tanımazdık. Şimdi her yer taksi dolu. Kamu düzenlemesi ile oluşmuş bir rant kaynağı ortadan kalkıyor. Paris’te taksiciler işte buna ifrit oluyorlar. Kaliforniya’dan çıkan Uber uygulamasından ve Paris’teki Taxis G7 gibi klonlarından nefret ediyorlar.

    Uber, 2009’da kurulmuş bir inovasyon şirketi. Bu işi o başlattı. İnternet üzerinden araç arayanla, tam da orada aracı olanı eşleştiriyor. Uber, eski bir koordinasyon sorununa yeni bir çözüm getiriyor. Paris’teki taksiciler neden sokaktalar? Çünkü, yeni çözüm onların çıkarlarını tehdit ediyor. Paris’te aynı New York’ta olduğu gibi taksi plakası para ediyor. Taksiciler emeklilik planlarının suya düştüğünü görünce sokağa çıkıyorlar. Ayrıcalıklı konumlarını bozan bu yeni çözüme direniyorlar. Avrupa yeni çözümlere direndikçe, Avrupa krizi bitmiyor. Avrupa’nın krizi bitmeyince bizim oraya giden kamyon sayısı artmıyor. Kötü oluyor. Londra belediyesi plakaları bedava veriyor. Tek koşul var; Londra sokaklarını ezbere bilmeleri gerekiyor. Bir adres söylendiğinde hemen yola koyulmak üzere bir sınavı geçenler taksi plakasını kapıyorlar. Ama başka yerler öyle değil. Zaten şimdi herkesin telefonunda hem yolu hem de trafiğin durumunu gösteren yazılımlar var. Bu açıdan baktığınızda Paris de aynı İstanbul gibi. Orada olan kavganın burada da bir karşılığı var.

    Peki, ya IŞİD terörü? Onun burada bir karşılığı var mı? Dikkat etmezseniz var elbette. Ama bana kalırsa, o kavganın burada denenmiş bir çözümü de var. “Bak şu bölgeye” demişti bu işlerden anlayan bir dostum vaktiyle ve eklemişti: “Burada Şiilerin dönebilecekleri bir merkezi vardır: Tahran her zaman önemlidir. Sünnilerin dönebilecekleri bir merkezi vardır: Kahire her zaman önemlidir. Bu tür mezhep ayrılıklarında Türkiye’ye düşen rol nedir? Türkiye’ye düşen rol, dini liderlik değildir. Anadolu İslamına dini bir rol düşmez. Türkiye’ye düşen rol laikliktir. Ama demokratik bir laikliktir. Hiç kimsenin din ve vicdan hürriyetine karışmayan ama kimsenin kimseye tahakkümüne de imkân vermeyen bir demokratik laikliktir”. Ben dostumun sözlerine o vakit çok hak vermiştim. Şimdi IŞİD’i izledikçe daha da çok hak veriyorum. Turgut Bey, üç temel hürriyetten bahsetmez miydi? Din ve vicdan hürriyeti, düşünce ve gösteri yapma hürriyeti ve teşebbüs hürriyeti. Demokratik laiklik denince ben bunu anlıyorum. O demokratik laiklik, Irak’ta bir türlü olamadığı için, orada IŞİD terörü var.

    Türkiye, bu iki kavga arasında kendisine nasıl yol bulacak?

    Gayet basit bir biçimde. Türk malı yüklü konteynırlarımızı bu iki kavga alanı içinde rahatlıkla dolaştırabilecek formül doğru formüldür. Satacak pamuğu olanın derdi bellidir. Türkiye’nin derdi bellidir. Prensip son derece basit, bana sorarsanız.

    Şimdi Türk malı yüklü konteynırların geçişini ne kolaylaştırır? İşte o çözüm yolu, Türkiye için faydalıdır. Türkiye’nin güvenlik önceliği de o olmalıdır.

     

    Bu köşe yazısı 17.06.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır