Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Mahalleyi kim öldürdü?

    Güven Sak, Dr.11 Nisan 2014 - Okunma Sayısı: 1922

    TOKİ kültürü demek, şehrin, birbirine otomobillerle bağlanan, birbirinden kopuk, apartman bloklarından oluşması demektir.

    Türkiye, Amerika’nın 1970’lerdeki haline çok benziyor. Zaten Amerikalıların o zamanlarda yapabildiklerini, bugünlerde yapabilmeye başlıyoruz diye pek seviniyoruz. Füze atıyoruz, seviniyoruz. Uydu yapıyoruz, seviniyoruz. Henüz motor yapamıyoruz, ama o çok zor zaten. Bazı şeyleri elli yıl sonra bile olsa yapabilmek, hoş bir şey tabii. Ama bu arada Amerikalıların, bizim bebek adımlarıyla bugün yapabildiklerimizi yapmaya, 1970’li yıllarda başlamış olduklarını da unutuyoruz. Üstelik önemli bir ayrıntıyı daha unutuyoruz: Onlar, 1970’li yıllarda yaptıklarını yaparken, daha önce o yaptıklarını yapabilen kimseler yoktu. Bugün biz Amerikalıların 1970’li yıllarda yaptıklarını, onların o günkü tecrübesinin bilgisine de sahip olarak, daha bir kolaylıkla yapabiliyoruz. Hatalarından ders bile çıkartabiliyoruz. 

    Bugün size konunun yalnızca teknoloji geliştirme meselesi ile sınırlı olmadığını anlatacak bir örnek vermek isterim. Amerikan tecrübesi, şehirlerin nasıl mutsuzlaştığını anlamamıza da imkan sağlıyor bana kalırsa. Geçenlerde size söyledim. Çocukların tek başına sokakta oynayamadığı, bir yerden bir yere gidemediği şehirler mutsuz şehirlerdir. Bugün Amerika’da mahalle üzerine yapılmış çalışmalardan size bir örnek vermek isterim. Çalışma yenilerde yapılmamış, 1972 yılında ilk kez yayımlanmış. Ben size boşuna Amerikanın 1970’lerdeki halindeyiz demiyorum. Bakın mahalle ve mahalle kültürü Amerika’da nasıl ölmüş? Mahalleyi hızlı akan trafik öldürmüş. Buna bakın ve mesela Ankara’da akışı hızlanan trafik ile nasıl mahalleyi bir kez daha öldürmekte olduğumuz üzerinde bir daha düşünün. Gelin bakın mahalleyi ve mahalle kültürünü öldürüp, yerine nasıl bir TOKİ kültürü yerleştiriyoruz. TOKİ kültürü ile şehirlerimizi mutsuzlaştırıyoruz. Ben size boşuna, “Kent içinde hızla akan yoğun trafik, evlerin arasına duvar örmektir” demiyorum. 
    Şehirlerimizi bugüne kadar idare edenlerin tümünün, mahallenin katilleri olduğu kanaatindeyim. 

    Şimdi adamlar ta 1972 yılında yazmışlar. Donald Appleyard ve Mark Lintell’in çalışması “Kent Sokaklarının İklimi: Yerleşimciler Açısından Meseleye Bakış” (Environmental Quality of City Streets: Residents Point of View) adını taşıyor. Kent sokakları ikiye ayrılıyor. Trafiğin yoğun olduğu ve daha hızlı aktığı sokaklar ile trafiğin hafif olduğu ve daha yavaş aktığı sokaklar. Çalışmaya göre, sokaktan geçen trafiğin hızı, sokağın ya da mahallenin sosyal yaşamını belirliyor. Şöyle belirliyor. Trafiğin daha az yoğun olduğu ve daha yavaş aktığı sokakta, mahallede yaşayan bir kişinin yine o mahalleden en az 3 tane ahbaplık ettiği arkadaşı oluyor. Trafiğin hızlı olduğu sokakta ise, aynı mahalleden kişi başına arkadaş miktarı birin altına düşüyor. Aynı mahalleden bir tane bile arkadaşı olmayan insanlar oluyor yani. Trafiğin hızlı aktığı sokakta, insanların merhabalaştığı insan sayısı bile yarı yarıya azalıyor. Ne oluyor? Hızlı akan trafik sosyal hayatı öldürüyor. Trafiği daha çok ve daha hızlı akıtmak için yapılan düzenlemeler mahalleyi öldürüyor. Mahalle gidiyor, geriye bir mahalle nostaljisi kalıyor. Sonunda ne oluyor? TOKİ kültürü hayatlarımıza hakim oluyor. TOKİ kültürü demek, şehrin, birbirine otomobillerle bağlanan, birbirinden kopuk, apartman bloklarından oluşması demektir. Gittiğimiz yol budur. TOKİ kültürünü, TOKİ icat etmedi. Belediyelerimiz imkan verdi. Mesela Ankara’da Söğütözü’ndeki Mariott Oteli’ne bir gidin isterseniz. Otel şehre bir kaldırımla, yürüme yolları ile bağlanmıyor. Otomobil ile geliyorsunuz. Otoparka park ediyorsunuz, işinizi hallediyorsunuz, arabanıza binip gidiyorsunuz. Tüm şehir sakinleri bir yerden bir yere otomobillerle gittikçe ne oluyor? Sohbet imkanı bitiyor, sosyal etkileşim sona eriyor. Mahalle ölüyor.

    Mahalle’yi kim öldürüyor? Kentlerimizi yönetenler, mutlu bir kent nasıl olur diye beş dakika düşünmedikleri için mahalle ölüyor. Bakın Amerikalılar yaptıkları hataları ve onların sonuçlarını 1970’li yıllarda yazmışlar. Biz şimdi neden aynı hataları ısrarla tekrar ediyoruz? Mahalleyi neden öldürüyoruz? Madem artık onların 1970’lerde yaptıklarını yapabiliyoruz; madem ortadaki tecrübeyi de biliyoruz; adamların hatalarını neden tekrar ediyoruz? Belediyelerimizi yönetenler yaptıkları işin mahiyetini neden beş dakika bile düşünmüyorlar?

     

    Bu köşe yazısı 11.04.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır