TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Kore devletinin ARGE azmi ve sabrı bizim devletimizde olsa şimdi sağa sola Hürkuş satıyor olurduk.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayi Anonim Şirketi-TUSAŞ (Turkish Aerospace Industries-TAI) 1984 yılında kuruldu. Türkiye, Amerika’nın rızası ile Türk Hava Kuvvetleri’ne F-16 savaş uçaklarını alacaktı. Rahmetli Özal, söylendiğine göre, “Bu uçakların parçalarını burada bir araya getirelim, belki bir sinerji oluşur, bize de teknoloji geliştirme meselesinde bir şeyler kalır.” demişti. TAI teknoloji transferi için kuruldu. Lockheed Martin ile işbirliği içinde çalışmaya başladı..
Kore Havacılık ve Uzay Sanayi Şirketi (Korean Aerospce Industries-KAI) ise 1999 yılında kuruldu. Kore de, Türkiye gibi, F-16 savaş uçaklarını Amerikan hükümetinin rızası ile aynı dönemde almaya başlamıştı. KAI’nin başlangıcı Samsung, Hyundai ve Daewoo’nun bir ortak girişimi olarak 1980’lerin sonunda kuruldu. Sonra 1997 yılındaki Kore krizi, şirketin bir nevi devletleştirilmesine neden oldu. KAI’nin kuruluşu, bu yeni haliyle 1999 yılı. Yoksa kendi geliştirilmiş F-16’larını 1991 yılından beri üretiyordu. Şöyle diyebilirim sanırım: KAI de aynı TAI gibi teknoloji transferi için kuruldu. Locheed Martin ile işbirliği içinde çalışmaya başladı.
TAI varken, KAI yoktu. Hatta ortadaki şehir efsanesine göre, TAI bir gün Kore’den bir telefon aldı. Koreliler kendi TAI’lerini kurmak istiyorlardı. Amerikalılar onlara da F-16 satacaklardı. “Acaba TAI bir abilik yapıp, KAI’de çalışacak mühendislerin eğitim işinde kendilerine yardımcı olabilir miydi?” O vakit daha 1990’ların başıydı. Hay hay dendi. Neden olmasındı. Koreli mühendisler gelip, Ankara’da eğitim gördü. Bugün Koreliler kendi yerli eğitim ve savaş uçaklarını üretiyorlar. Biz üretemiyoruz. Ortada iki şirket var. Bugün itibariyle ikisi de kamu şirketi. İkisi de dışarıdan bir uçağı ithal etmek yerine, parçalarını burada montajlayalım, belki bu teknoloji transferinin bize bir faydası olur diye kurulmuş. Sonradan gelen KAI başarılı olmuş. Bize eğitim uçağı satmaya bile başlamış.
Kore kendi savaş uçağını, T-50’yi 2003 yılında yapmış. T-50 dünyada az sayıdaki süpersonik eğitim uçaklarından biriymiş. İlk yerli Kore savaş uçağını üretmek yaklaşık üç yıl almış. Uçak önce uçmuş. Sonra Kore Hava Kuvvetleri 2005’ten başlayarak bu uçaklardan almaya başlamış. Baştan bir birikim varmış ki olmuş. Samsung’un katkılarını atlamayayım. Zaten uçağın motoru General Electric lisansı ile hala Samsung tarafından üretiliyor.
Bizim TAI de elbette boş durmuyor. Hem insansız hava araçları, hem de yine bir eğitim uçağı olan, T-50’ye çok benzeyen, Hürkuş uçağını tasarlamış ve ilk uçuşunu yaptırmış. Hürkuş adını Türk pilot ve mühendisi Vecihi Hürkuş’an alıyor. Hürkuş programı ancak 2006 yılında başlatılabilmiş. TAI kurulduktan yaklaşık 22 yıl sonra yani. İlk Türk uçağı böylece Ağustos 2013’te ilk uçuşunu gerçekleştirmiş. Ne zaman? TAI’nin kuruluşundan yaklaşık 30 yıl sonra. Korelilerin T-50’yi ilk kez uçurmasından tam 11 yıl sonra. Şimdi size KAI ve TAI ile ilgili bir dizi malumat ilettim. Ben bu malumat setinden şunu çıkartıyorum: KAI yokken TAI vardı. Hatta KAI’nin ilk mühendislerini TAI eğitti. Sonra KAI uçtu, TAI yerde kaldı. Ben buradaki farkın Kore ile Türkiye arasında ARGE’ye, teknolojik gelişmeye yaklaşım farkı olduğunu düşünüyorum. Türkiye teknoloji geliştirmenin, domates yetiştirmeye benzediğini zannediyor. Tohumu toprağa ekersin, suyunu, güneşini verirsin, o da kendi kendine büyür. Teknoloji ise öyle toprağa ekip büyütülecek bir hüdayi nabit değildir. Kul yapısıdır. Zayıftır. Kendi kendine büyüyemez. Her aşaması ayrı bir itina ister. Türkiye’nin bir teknoloji geliştirme politikası yoktur. Hala yoktur. Her şeyi destekliyorum diyen aslında hiçbir şeyi desteklemiyordur. Ben eğer T-50 teknoloji geliştirme programı olmasaydı, KAI’nin devletleştirilmeyeceğini düşünüyorum. KAI’nin bir devlet kurumuna dönüştürülmesinin nedenini, devletin ARGE azminde ve de ARGE sabrında aramak lazım. Kore devletinin ARGE azmi ve sabrı bizim devletimizde olsa şimdi sağa sola Hürkuş satıyor olurduk. Türk Hava Kuvvetleri’nde bir Hürkuş filosu olurdu. Falan filan.
Sonuç şudur: Teknoloji geliştirmek, domates yetiştirmeye benzemez.
Bu köşe yazısı 28.02.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024